background img

The New Stuff

Doğu Perinçek - Eşcinsellik Ve Yabancılaşma

Sevgili kitapsever okurlarım. Bugün de sizlere yeni bitirmiş olduğum 'Eşcinsellik ve Yabancılaşma' adlı kitaptan bahsedip, kısa bir eleştiride bulunacağım. Öncelikle bu çalışmanın taslağı 3 - 6 Şubat 1999 günlü Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmış ve bir çok eleştiri almış. Bunun üzerine Doğu Perinçek, bu konu hakkındaki yorumlarını kitap haline getirerek Nisan 2000'de basıma vermiş.

Aslında bu kitap için yapılacak çok fazla eleştiri, yorum var ve toplasanız kitabın sayfa sayısını geçer. Ben sizi sıkmadan kısa kısa şeyler yazacağım. Ne kadar ilginizi çeker bilemem fakat yazdıklarımı sabırla okumanızı diliyorum.

Kitapta, ilk başta eşcinselliğin biyolojik ve genetik olduğu düşünceleri yazılıyor fakat ilerleyen bir kaç cümle sonrasında Yunan, Roma, İran, Emevi, Abbasi ve Osmanlı toplumunun eşcinsel ilişkilere girmesi, biyolojik ve genetik bir nedene bağlı olmadığı söyleniyor. Hatta; Sokrates, Platon, Aristo, Harun Reşit, Mevlana, Fatih Sultan Mehmet ve 4. Murat'ın eşcinselliğinin biyolojik ve genetik olarak görülmemesinin aksine, ilişkilerin yüceltildiği söyleniyor.

O zamanların köleci kültürüne göre; ''Kadınlar evlenmek, genç erkekler ise aşık olmak için.'' düşüncesi kabul ediliyormuş. Kadınlar alt sınıf görüldüğü için hiçbir erkek karşı cinsi ile ilişkiye girmez, hep eşcinsel aşk, cinsel ilişki yaşarmış. Şöyledir ki bir kadın ile evlenileceği zaman ise o kadına erkek kıyafetleri giydirilip, saçları kısacık kesilirmiş ki erkek görüntüsüne sahip olabilsin.

Osmanlı döneminden bahsedelim biraz. Osmanlı da ise 2. Beyazıd, oğullarına cariyelerle birlikte eşit sayıda oğlan gönderiyormuş. Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim yazdıkları şiirlerde genç delikanlılara duydukları aşkı dile getirmişler. Ayrıca Şeyh Galib'in, 3. Selim'e olan yakınlığı da aşk ilişkisi olarak tarihe geçmiş.

Son örnek olarak ise Hz Davut, Tevrat'ta, çok sevdiği Yonatan'ı savaşta kaybedince duygusal ilişkisini şöyle açıklamıştır:

''Sen benim için çok tatlı idin;
Senin sevgin benim için şaşılacak şeydi,
Kadının sevgisinden ziyade idi.''

Bu yazılanlara karşılık söyleyeceğim şeyler tabii ki var ve bu yazıyı yazma amacım da bu zaten. Eski zamanlarda eşcinselliğin bu kadar yaygın ve yüce tutulması sonrasında, şu an eşcinsellik neden iğrenç bir şey ve hastalık olarak görülüyor? Etrafımızda bulunan eşcinseller dışlanıp, mutsuzluğa ve hatta ölüme itiliyor?

Kitapta yazılanların doğruluğundan emin değiliz tabii ki fakat her ne olursa olsun eşcinsellik kesinlikle bir hastalık değildir, bir tercih de değildir. Hiç kimse insanların kendisini itip kakmasını ve dışlanmayı tercih etmez. Bir insan nasılsa öyle doğmuştur. Herkes eşit ve aynıdır. Ben bunu bilir, bunu söyler, bunu savunurum.

Eşcinsel okuyucularım varsa da hepsine sevgiler. Hepiniz çok değerlisiniz...

0 yorum:

Yorum Gönder

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.