background img

The New Stuff

güneş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güneş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Etraf sessiz... Arada bir yürüyen insanların ayak sesleri, yerinden çekilip üzerine oturulan sandalyeler ve çevrilen kitapların yaprak sesleri... Bunlar dışında tamamen sessiz bir yere hapsolmuş gibiyim.

Dışarıda hava çok güzel. Sağ tarafımda kocaman bir pencere var. Dışarısını oldukça net görebiliyorum. Uçan kuşları görebiliyor, hafifçe dalları okşayan rüzgarı hissedebiliyorum.

Güneş, her zamankinden daha güzel düşüyor yere. Yeşiller daha bir yeşil, maviler daha bir mavi, kahverengiler bugün daha güzel bir kahverengi. Gökyüzü pürüzsüz, olabildiğine huzur dolduran bir hale bürünmüş.

Böyle zamanlarda çok gülesim geliyor. Sigara dumanını içime gayet sakin çekiyorum fakat dumanı dışarı üflerken kahkaha atıyorum. Dünya, hayat ne kadar da tatlı görünüyor. Yaşanabilir bir harikalar diyarı. Fakat bunların hepsi kocaman bir ''gibi'' başlığı altında toplanıyor. Çünkü bu dünya olabildiğine pis, muhteşem ötesi bir iğrençliği içerisinde barındıran sarhoş bir mekan.

Pencereden dışarısını izliyorum. Mor çiçekler daha mor, sarılar ise daha bir sarı. Bugün güzel bir bahar günü. Bari birkaç saat sefamı süreyim. Kuşlara gülümseyip, yeşili tenimde hissedeyim.

Hadi eyvallah!

''GİBİ''


Etraf sessiz... Arada bir yürüyen insanların ayak sesleri, yerinden çekilip üzerine oturulan sandalyeler ve çevrilen kitapların yaprak sesleri... Bunlar dışında tamamen sessiz bir yere hapsolmuş gibiyim.

Dışarıda hava çok güzel. Sağ tarafımda kocaman bir pencere var. Dışarısını oldukça net görebiliyorum. Uçan kuşları görebiliyor, hafifçe dalları okşayan rüzgarı hissedebiliyorum.

Güneş, her zamankinden daha güzel düşüyor yere. Yeşiller daha bir yeşil, maviler daha bir mavi, kahverengiler bugün daha güzel bir kahverengi. Gökyüzü pürüzsüz, olabildiğine huzur dolduran bir hale bürünmüş.

Böyle zamanlarda çok gülesim geliyor. Sigara dumanını içime gayet sakin çekiyorum fakat dumanı dışarı üflerken kahkaha atıyorum. Dünya, hayat ne kadar da tatlı görünüyor. Yaşanabilir bir harikalar diyarı. Fakat bunların hepsi kocaman bir ''gibi'' başlığı altında toplanıyor. Çünkü bu dünya olabildiğine pis, muhteşem ötesi bir iğrençliği içerisinde barındıran sarhoş bir mekan.

Pencereden dışarısını izliyorum. Mor çiçekler daha mor, sarılar ise daha bir sarı. Bugün güzel bir bahar günü. Bari birkaç saat sefamı süreyim. Kuşlara gülümseyip, yeşili tenimde hissedeyim.

Hadi eyvallah!

Eylül ayını da geride bıraktık ve havaların biraz da olsa soğumasını ve sonbaharın güzelliğini yaşamaya hazırlanırken havalar gittikçe daha da bir sıcaklaşmaya başladı. Sonbaharı, kış ayını bu sene nasıl yaşayacağız ya da tam anlamıyla yaşayabilecek miyiz gerçekten merak ediyorum. Ben bir an önce kışın gelmesini ve yağmuru izlerken kahvemin kokusunu içime çekmeyi istiyorum. Kış, gerçekten kendini bu sene fazlasıyla özletti.

Kış aylarının tek kötü ve sevmediğim yanı ise çoğu hastalığın da beraberinde gelmesi. Özellikle grip, hepimizin en çok korktuğu hastalık diyebiliriz. Bulaşıcı olması da çok ayrı bir dert zaten. Fakat kış aylarında grip olmaktan daha kötü bir şey varsa, o da yaz gribi olmaktır. 2 gündür yaz gribine yakalanmışım, fena haldeyim. Kış aylarında geçirdiğimiz gribe bile razı olabiliyorsunuz bu durumda. Hava sıcak diye kendimizi fazla serbest bırakıyoruz, havanın sıcaklığına aldanıp yakalanıyoruz. Bu sıcaklarda en çekilmez olan da bu grip oluyor.

Yaz gribi diye geçip gidenler olabilir, çok umursamayanlar olabilir ama azıcık araştırmayla fazlasıyla tehlikeli olabileceğini de görmüş olursunuz. Sessizce gelen bir zatürre, astım ve lejyoner hastalığı ile her an karşı karşıya kalma ihtimaliniz de olabiliyor. Bol sıvı, özellikle su tüketin ve güneşten olabildiğince uzak durun! Daha dikkatli ve tedbirli olmak hiçbirimize yarardan başka bir şey getirmez.

Benim gibi, sıcaklığın bu tavan yapmış günlerinde yaz gribine katlanmak zorunda olan herkese geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

Yaz Gribi Deyip Geçmeyin

Eylül ayını da geride bıraktık ve havaların biraz da olsa soğumasını ve sonbaharın güzelliğini yaşamaya hazırlanırken havalar gittikçe daha da bir sıcaklaşmaya başladı. Sonbaharı, kış ayını bu sene nasıl yaşayacağız ya da tam anlamıyla yaşayabilecek miyiz gerçekten merak ediyorum. Ben bir an önce kışın gelmesini ve yağmuru izlerken kahvemin kokusunu içime çekmeyi istiyorum. Kış, gerçekten kendini bu sene fazlasıyla özletti.

Kış aylarının tek kötü ve sevmediğim yanı ise çoğu hastalığın da beraberinde gelmesi. Özellikle grip, hepimizin en çok korktuğu hastalık diyebiliriz. Bulaşıcı olması da çok ayrı bir dert zaten. Fakat kış aylarında grip olmaktan daha kötü bir şey varsa, o da yaz gribi olmaktır. 2 gündür yaz gribine yakalanmışım, fena haldeyim. Kış aylarında geçirdiğimiz gribe bile razı olabiliyorsunuz bu durumda. Hava sıcak diye kendimizi fazla serbest bırakıyoruz, havanın sıcaklığına aldanıp yakalanıyoruz. Bu sıcaklarda en çekilmez olan da bu grip oluyor.

Yaz gribi diye geçip gidenler olabilir, çok umursamayanlar olabilir ama azıcık araştırmayla fazlasıyla tehlikeli olabileceğini de görmüş olursunuz. Sessizce gelen bir zatürre, astım ve lejyoner hastalığı ile her an karşı karşıya kalma ihtimaliniz de olabiliyor. Bol sıvı, özellikle su tüketin ve güneşten olabildiğince uzak durun! Daha dikkatli ve tedbirli olmak hiçbirimize yarardan başka bir şey getirmez.

Benim gibi, sıcaklığın bu tavan yapmış günlerinde yaz gribine katlanmak zorunda olan herkese geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.