background img

The New Stuff

sevinç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sevinç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Yerinde duramayan minik çocuklar gibiydi umutlarım ve hayallerim. İçimde çığlıklar eşliğinde gülüşler var. Sanki daha dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebeğin gözleri kadar temiz hayallerim var. Kimseye zararı olmayacak, yeni alınan kitabın kokusu kadar huzur verici. 

Keşkelerin olmayacağı umutlarım var avuçlarımda. Parmaklarımın arasından göz yaşları damlıyor, mutluluk sızıyor içerisine. Kendi mutluluğum, kendi huzurumu düşünüyorum sadece. Yanımda olacakları da düşünüyorum. Bir çok hayalimi yanımda olan dostlarımla kurdum, onlarla kurdum geleceğimi. Her ne kadar ellerim bu yaz sıcağında bile buz gibi olsa da, kendi kendime anlatsam da dertlerimi tekrar yanımda olacaklarına inanıyorum. 

Ben de küçücük bir çocuk gibi hızlıca koşmak istiyorum umutlarıma, hayallerime. Onları alabilmek, onlara tutunabilmek için belki defalarca buzdolabının üzerine zıplamak istiyorum. Sanki derslerimi bitirmiş ve çikolatasını almaya çalışan ufacık ayakları, ufacık elleri olan çocuklar gibi. 

Umutlarım olmasaydı, hayallerimden vazgeçerdim. Vazgeçmeyeceğim ve buzdolabının üzerindeki çikolatayı kimsenin yardımı olmadan kaptığım zaman ki mutluluğuma eş değer, belki de daha da fazla mutlu olacağım. 

Çikolatalı Hayaller



Yerinde duramayan minik çocuklar gibiydi umutlarım ve hayallerim. İçimde çığlıklar eşliğinde gülüşler var. Sanki daha dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebeğin gözleri kadar temiz hayallerim var. Kimseye zararı olmayacak, yeni alınan kitabın kokusu kadar huzur verici. 

Keşkelerin olmayacağı umutlarım var avuçlarımda. Parmaklarımın arasından göz yaşları damlıyor, mutluluk sızıyor içerisine. Kendi mutluluğum, kendi huzurumu düşünüyorum sadece. Yanımda olacakları da düşünüyorum. Bir çok hayalimi yanımda olan dostlarımla kurdum, onlarla kurdum geleceğimi. Her ne kadar ellerim bu yaz sıcağında bile buz gibi olsa da, kendi kendime anlatsam da dertlerimi tekrar yanımda olacaklarına inanıyorum. 

Ben de küçücük bir çocuk gibi hızlıca koşmak istiyorum umutlarıma, hayallerime. Onları alabilmek, onlara tutunabilmek için belki defalarca buzdolabının üzerine zıplamak istiyorum. Sanki derslerimi bitirmiş ve çikolatasını almaya çalışan ufacık ayakları, ufacık elleri olan çocuklar gibi. 

Umutlarım olmasaydı, hayallerimden vazgeçerdim. Vazgeçmeyeceğim ve buzdolabının üzerindeki çikolatayı kimsenin yardımı olmadan kaptığım zaman ki mutluluğuma eş değer, belki de daha da fazla mutlu olacağım. 


Yaşlıydım. Sadece dış görünüş olarak değil; kalp olarak da, düşünce olarak da, fikir olarak da…
Kalbim, yaşlı kalbim artık sadece bedenime değil; bu koca eve, bu kocaman şehre bile sığmıyor. Hani derler ya, insanı yaşı değil yaşadıkları olgunlaştırır, yaşlandırır diye. Peki yaşadıklarıyla birlikte, yaşı da ileri safhadaysa bu sorunun cevabı ne olmalı? Ölüm mü? 
Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerledim. Buruş buruş, her ilerleyişinde daha hızlı titreyen ellerimle, bir cizvenin içini su ile doldurdum. Sadece kendime yapmıyordum  bu kahveyi çünkü. Beni yapayalnız bırakan tüm insanlara yapıyordum. Sanki, çakırkeyif kafalarla eğlenmeye devam ederken; her saçma nedene içkilerimizi tokuşturup, kahkaha atarak gülüyormuş, gülecekmiş gibi tokuşturup kahvelerimizi; dertlerime, yalnızlığıma, kahkaha atar gibi ağlayacağız.
Yalnızlığıma, terkedilmişliğime ağlayamıyorum bile. Gittikçe hissizleşiyorum. Kahveleri, her bir bardağa dikkatlice doldurup, kendime ait olan bardağı alıverdim elime. Sıcaklığı, önce elimi, sonra tüm hafif bir ürperti ile tüm bedenimi ısıtıyordu. Ufacık bir fincan bile, bedenimi kolayca ısıtabiliyormuş demek.

Ölümü Bekledim, Gelmedi


Yaşlıydım. Sadece dış görünüş olarak değil; kalp olarak da, düşünce olarak da, fikir olarak da…
Kalbim, yaşlı kalbim artık sadece bedenime değil; bu koca eve, bu kocaman şehre bile sığmıyor. Hani derler ya, insanı yaşı değil yaşadıkları olgunlaştırır, yaşlandırır diye. Peki yaşadıklarıyla birlikte, yaşı da ileri safhadaysa bu sorunun cevabı ne olmalı? Ölüm mü? 
Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerledim. Buruş buruş, her ilerleyişinde daha hızlı titreyen ellerimle, bir cizvenin içini su ile doldurdum. Sadece kendime yapmıyordum  bu kahveyi çünkü. Beni yapayalnız bırakan tüm insanlara yapıyordum. Sanki, çakırkeyif kafalarla eğlenmeye devam ederken; her saçma nedene içkilerimizi tokuşturup, kahkaha atarak gülüyormuş, gülecekmiş gibi tokuşturup kahvelerimizi; dertlerime, yalnızlığıma, kahkaha atar gibi ağlayacağız.
Yalnızlığıma, terkedilmişliğime ağlayamıyorum bile. Gittikçe hissizleşiyorum. Kahveleri, her bir bardağa dikkatlice doldurup, kendime ait olan bardağı alıverdim elime. Sıcaklığı, önce elimi, sonra tüm hafif bir ürperti ile tüm bedenimi ısıtıyordu. Ufacık bir fincan bile, bedenimi kolayca ısıtabiliyormuş demek.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.