background img

The New Stuff

Glee'yi İzleyebileceğiniz Siteler (2)


Merhaba, benim gibi koyu Glee'ci olan arkadaşlarım.

Hepimizin bildiği gibi başta Dizimag olmak üzere bütün dizi siteleri, sebepsiz yere Glee'nin tüm bölümlerini kaldırdı. Dizimag'in kaldırmasıyla bir yazı yazmış ve izleyebileceğiniz birçok siteyi sizlerle paylaşmıştım. Benim dışımda, yardımcı olmak isteyen arkadaşlarımız da yazının altına yorum olarak izleyebileceğiniz birkaç site yazmıştı. Fakat şimdi hiçbiri açılmıyor.

O yazımın altına hala yorumlar gelmeye devam ediyor. Hepiniz izleyebileceğiniz bir site arıyorsunuz. Ben de sizlerin isteği üzerine tekrar bir araştırma yaptım ve izleyebileceğiniz bir site buldum!

Ben de geçen yıldan beri Glee'yi izleyemiyordum ve bu siteyi bulunca sevinçten yerimde zıpladım. Kontrol ettim ve bende bütün bölümleri kolaylıkla açılıyor.

Glee'yi bu siteden rahatlıkla izleyebilirsiniz: http://yabancidizihd.net/glee


Ayrıca geçtiğimiz haftalarda otel odasında ölü bulunmuş olan ve hepimizi üzüntüye boğan, Glee'nin vazgeçilmez başrol oyuncusu Cory Monteith'i de büyük bir sevgi ile anıyoruz.

Onsuz Glee devam edebilecek mi, ederse aynı tadı verebilecek mi bilmiyorum. Keşke böyle olmasaydı...


Kitapseverler'den Çekiliş!


Kitapseverler adlı blogger arkadaşımız, harika bir çekiliş düzenliyor, biz kitapseverler için. Ben de görünce dayanamadım ve katılmak istedim. Şimdiye kadar hiçbir çekilişi kazanamamam beni acayip hırslandırıyor. Bakalım bunu kazanabilecek miyim?

Harika kitaplar var. Siz de çekilişe katılmak istiyorsanız, buraya tık!


Saklanmış - P.C Cast & Kristin Cast


Gece Evi Serisi, anne-kız olan P.C Cast ve Kristin Cast tarafından ele alınmış bir vampir romanı.

Çok fazla ve tuhaf tuhaf takıntıları olan birisiyimdir. Bir tuhaf takıntım da seri halinde oluşan kitapları okuyamamak. İstediğim de ilgim de olmuyor ve ''Hadi şu seriye başlayalım bakalım nasılmış?'' diyemiyorum. Tek bir kitapla her şey anlatılsın, bitsin, herkes mutlu mesut başka kitaplara başlasın düşüncesindeyim. Uzatmaktan yana asla değilim.

Fakat Gece Evi Serisi öyle olmadı. İlk defa bir seriye karşı bu takıntımı dile getirmedim. Şimdi de iyi ki getirmemişim diyorum çünkü bu seriyi okuduğuma hiç pişman değilim.

Normalde vampir konulu, fantastik kitaplar pek hoşlandığım tarzda değil. Gece Evi Serisi de her önüne gelenin vampir romanı yazdığı zamanlarda çıkmıştı. İyi ki de çıkmış, iyi ki de bu seriye başlamışım.

Serinin 10. kitabı olan Saklanmış'ı henüz bitirdim. Bir sonraki kitap için acayip derecede sabırsızlanıyorum. Çünkü diğer 9 kitapta olduğu gibi büyük bir merakta bıraktı beni. Umarım çok gecikmeden bir an önce yayınlanır ve alır, okurum.

P.C Cast ve kızı Kristin Cast, Gece Evi Serisi ile harika bir iş çıkarıyorlar.

Sanırım bu yorumlarımdan sonra ''Çok çok çok çok çoook beğendim, kesinlikle tavsiye ediyorum!'' cümlesini kurmama gerek yok, çünkü bu cümle şu an yazdığım yorumun içinde fazlasıyla bulunmakta. Yine de söyleyeyim: Bu seriye başlamadıysanız, kesinlikle başlamalısınız!

TANITIM BÜLTENİNDEN

IŞIĞIN OLDUĞU YERDE KARANLIK SAKLANAMAZ

Sonunda Zoey istediğini elde etmiş ve Vampir Yüksek Konseyi, Neferet'in gerçek yüzünü görmüştür. Bu sayede Zoey ve çemberi kendilerini ve çok sevdikleri okullarını her geçen gün biraz daha güçlenen karanlıktan korumak için yardım almaya başlamıştır. Güvensizlik tohumlarının filizlendiği ve karanlığın karmaşa yarattığı Gece Evi'nde herkesin birlik olması gerekmektedir ama bu, son derece zor görünmektedir... Gerilim gittikçe artarken Zoey ve çemberi karanlığın galip gelmesini çok geç olmadan engelleyebilecek midir? 

Gece Evi'nde kaos ve karmaşa sayısı artıyor...

Serinin ilk dokuz kitabı: 

- İşaret
- İhanet
- Seçilmiş
- Vahşi
- Av
- Baştan Çıkarılmış
- Yanmış
- Uyanmış
- Kader

One Direction - Best Song Ever


Bir erkek olarak, Directioner olmasam da One Direction'ı fazlasıyla sever, şarkılarını bolca dinlerim. Bir çok şarkısı favorim olmakla birlikte, bu favoriler arasına yeni video klibini çekmiş oldukları şarkıları ''Best Song Ever'' da eklendi.


Şarkı için pek fazla bir şey söyleme ihtiyacı duymuyorum aslında. Hoşuma gitti ve çok beğendim. Herhangi negatif bir yorumum olmayacak. Tekrar tekrar dinleyebileceğim güzel bir şarkı.

Klibe gelecek olursak, şarkıdan daha çok sevdim. Fazlasıyla komik bir video klip olmuş. Aslında şimdiye kadar çekmiş oldukları her klip, oldukça eğlenceli ve komik oluyor. Bir nevi de bu yüzden seviyorum One Direction'ı.


Best Song Ever'ın klibinde, grup üyelerinin büyük bir evrim geçirmiş olduğunu görüyoruz. Louis ve Niall yaşlanmış olmakla birlikte Harry şapşal bir tipleme ile karşımızda. Liam homoseksüel bir tipe bürünmüşken, Zayn da seksi bir asistanı canlandırmakta.


Harry'nin şapşal hallerine ve Zayn'in bayan versiyonuna kesinlikle bayıldım. Klibin en can alıcı noktaları da bu kısımlar bence. Zayn, ne kadar yakışıklı ve seksi bir erkekse, bayan haliyle de bir o kadar güzel ve seksi olmuş.


Yorumlarımdan yola çıkarak; klibe de şarkıya da tek kelimeyle bayıldığımı söyleyebilim. Hadi hep beraber #bestsongever tagiyle klibimizi paylaşalım ve izleyelim!


Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna


Kürk Mantolu Madonna hakkında yapılan bir çok yorumu, çok öncelerden okumuştum. Biraz farklı bir kitap olduğunu o zamanlardan biliyordum fakat içimde ''Hemen şu kitabı gidip almalıyım!'' duygusu olmadığı için, alma ihtiyacı duymadım nedense. Fakat geçtiğimiz haftalarda kitabı alıp, artık okumam gerektiğini düşündüm.

Bir günde, bir çırpıda okunabilecek enfes bir kitap. Okumaya başladım ve saatlerce elimden bırakıp başka bir işle meşgul olamadım.

Oldukça farklı bir konuyu ele alan Sabahattin Ali, bir başyapıt çıkartmış ortaya. Kitabı okumayanlar için kitap hakkında ufak tefek şeyler anlatmayı tabii ki istiyorum fakat heyecanı ve merakı kaçar diye korkuyorum. Benim böyle bir takıntım olduğu için, herkeste de var sanıyorum, mazur görün.

Yine de bir iki cümle ile özet geçeyim: Raif Bey, Almanya'ya babası tarafından gönderiliyor ve orada sabunculukla ilgili birçok şey öğrenip, memleketindeki şirketin başına geçmesini istiyor. Bu sebeple Avrupa hayallerine kavuşan Raif Bey, kendini bir anda çok farklı bir noktada bulur. Bir sergiye gider ve oradaki tabloları seyre dalar. Kendisinin saatlerce sadece bir tabloyu seyrettiğinin farkına çok geç varır. Ve kendine geldiğinde anlar ki, tablodaki Kürk Mantolu Madonna'ya aşık olmuştur...

Konu bu doğrultuda harika bir şekilde ilerliyor. Yeri geldi mi kalbinizi kırıyor, yeri geldi mi sizi güldürüyor, yeri geldi mi de hüzne boğuyor.

Dediğim gibi Kürk Mantolu Madonna, kesinlikle okunmalı, ben çok beğendim!

Ölü Ruhlar Ormanı - Jean-Christophe Grangé


Kızıl Nehirler adlı kitabın yorumunu yaparken ''Grange'in mutlaka diğer kitaplarını da alıp okuyacağım.'' demiştim. Bu sözümü yerine getirdim ve Ölü Ruhlar Ormanı'ndan yana kullandım hakkımı.

Daha önceki yazılarımda da dile getirmiştim; gerilim, korku kitaplarını gece okumaktan yanayım. Bu kitabı da, aynı kuralda okudum. Gece okuduğunuz zaman, o sessizlikte kitaba daha iyi odaklanabiliyor ve kendinizi daha çok içinde bulabiliyorsunuz. Gündüz vakti sizi gerilimin içine alan o kitap, gece vaktinde iki kat daha fazla etkisi altına alabiliyor sizi.

Ölü Ruhlar Ormanı da biraz kalınca bir kitap olduğu için ve ben de geceden geceye okuduğum için biraz geç bitirdim sayılır. Bu geç bitirmenin vermiş olduğu bir sıkıcılık vardı üzerimde ama kitabın sonu, beni sıkıldığıma pişman etti. Son, tek kelimeyle beni şok etti. Grange, beni bir kere daha kendisine hayran bıraktı.

Bu sıralar bir gerilim ve macera romanı okumayı düşünüyorsanız, tercihinizi bu kitaptan yana rahatça kullanabilirsiniz. Ben Ölü Ruhlar Ormanı'nı çok beğendim.

Artık devir değişti, e tabi Explorer da değişti!

Değişim hayatın her alanında kaçınılmaz bir şekilde yaşanıyor. Konu teknoloji olunca değişimin hızına ayak uydurmak daha zorlaşıyor. Bir zamanların efsane tarayıcısı olan Internet Explorer da, çağa ayak uyduramadığı gerekçesiyle kullanıcılar tarafından bırakılmıştı. Ancak son zamanlarda Internet Explorer çıkardığı yepyeni versiyonuyla tamamen değiştiğini söylüyor.


''www.explorerdegisincebenben.com'' adında bir blog açan Internet Explorer, geçmişte eleştiri yağmuruna tutulduğu eski versiyonlarıyla bizzat kendisi dalga geçiyor. Yeni IE10’un eskisiyle alakası olmadığının altını çiziyor.

Bu değişim, blog’da pek çok görsel ve video ile anlatılıyor. Özellikle, 90’ların ünlü yıldızları ile Vine’ı buluşturan videolar bir başka dikkat çekiyor. Bu videolarda yıldızlar eski şarkılarından birer bölüm söylüyor, ardından da ‘’#explorerdegisincebenben’’ hashtag’ini gösteriyorlar. Videoları izlerken insanlar, özellikle 90’larda çocuk olanlar zamanın çok hızlı geçtiğini anlıyor. İzleyenler, kendi değişimlerini  #explorerdegisincebenben etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamışlar bile.

www.explorerdegisinceben.com

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Sana Bir Sır Vereceğim - Mantık Hatası


Geçtiğimiz hafta Fox Tv'de başlayan bir yaz dizisi olan Sana Bir Sır Vereceğim, tanıtım fragmanlarında dikkatimi çekmişti. İzlemeyi çok istedim fakat ilk bölümünü kaçırdım ve tekrarını da izleme fırsatım ne yazık ki olmadı. Bugün sabah ikinci bölümünün tekrarını görünce izlemek istedim ve bu sırada annem bana ilk bölümün özetini de şöööyle bir geçti zaten.

Diziyi izlerken çok büyük bir mantık hatasıyla karşı karşıya kaldım. Tabii şimdi bazılarınız ''Sihirli, büyülü dizide mantık mı arıyorsun allasen?'' diyebilir. Benim fark ettiğim ve dikkatimi çeken nokta sihirle büyüyle alakalı değil.

Çocukları okula yazdırmayı düşünüyorlar ve komşuları devreye giriyor. Bir şekilde halloluyor ve çocukları kayıt yapmaya götürüyorlar. Kayıt sırasında müdür yardımcısı, çocukların kaçıncı sınıfta olduğunu soruyor. Anne rolünde kendini gösteren oyuncumuz ''Zeynep ile Gürcan ikiz, onlar üçüncü sınıfa gidiyor. Kıvanç da bir yıl hazırlık okuduğu için Aylin ile beraber 12. sınıfa gidiyor.'' diyor. Fakat oradaki yönetmen, senarist hiç demiyor mu ''Lise son öğrencileriyle ilkokul öğrencilerini aynı okula nasıl kayıt yaptırıyorsunuz ablacım, abicim?'' diye. Ne oluyor ne ediliyor, artık nasıl oluyorsa üçüncü sınıf öğrencileriyle, lise öğrencileri aynı okula kayıt oluyor.

Hadi bunu da geçtim, bu ilk başta pek fark edilmese de birkaç sahne sonrasında anne-baba rolüne bürünmüş oyuncularımız okulun bahçesine çıkıyorlar ve bir de ne görelim. Okul binasına asılmış tabelada ''Özel Nihat Demirdağ İlköğretim Okulu'' yazıyor. Yani şimdi ben bu dizinin 3-5 adamla amatör kameralarla çekildiğini düşünürüm bu sahnelerden sonra. Koskocaman ekipte bir tane akıllı adam mı yok abicim? Arka ekipte bulunan çaycı bile fark eder bunu yani.

Ekran görüntüsü yakaladım bilgisayardan. Çok net değil ama gayet anlaşılır biçimde görünüyor her şey.


Görevimiz Diesel Reboot!


Diesel, yakın zamanda yeni bir kampanyaya, daha doğrusu bir projeye başladı. #dieselreboot projesi Diesel’in diğer işleri gibi oldukça yaratıcı ve cesur.

Projenin merkezinde tumblr var. dieselreboot.tumblr.com adresine girdiğinizde Diesel size moda ile ilgili çeşitli görevler veriyor. Bu sayede Diesel bir marka gibi değil özgürce konuşabildiğiniz bir platform gibi davranıyor ve insanların, özellikle Y kuşağının bu platformla kendini daha iyi ifade etmesini sağlıyor.


Mesela bu haftaki görev: "What makes an icon?" yani; “Bir ikonu ikon yapan nedir?” Siz soruya kendi tumblr’ınıza yüklediğiniz görsellerle cevap verebiliyor, farklı hashtag’lar kullanarak Twitter, Instagram ya da Vine üzerinden paylaşımda bulunabiliyorsunuz.

Paylaştığınız içerikler Diesel Reboot tumblr sayfasında yer alıyor. Böylece paylaşımınız milyonlara ulaşırken bakış açınız Diesel’in tumblr sayfasında boy göstermiş oluyor.


Proje, lansmanında “Hikayemi kendim yazarım.” “Yaratıcılık benim silahımdır.” gibi bizim Gezi Parkı olayları nedeniyle aslında çok da yabancı olmadığımız kavramları kullanması açısından oldukça ilginç.

Siteye bir göz atın derim. Projenin manifestosu ise burada: jeanslab.tumblr.com

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Burak Tipli Hasan Olmak


Dün gece saat 23:00 civarında o kadar güzel ve komik şeyler gelip geçti ki başımdan, onları buraya yazmak geldi içimden. Hem çoktandır güldürmeceli, hepinizi kahkaha boğacak bir şeyler yazmıyordum, fırsat bu fırsat, takipçilerimin yüzlerine güldürme vakti geldi dedim. Tabii ben bu anlatacaklarıma bayağı bir güldüm, umarım ki sizleri de güldürür. 

Dediğim gibi saat 23:00'ü geçerken, o sırada yatağımda saçma bir şekilde uzanmış, elimde telefon, karanlığın içerisinde feysbukta dolanırken, bir de gördüm ki bir mesaj gelmiş. Tanımadığım biri ''Selam.'' yazmış. Bende de asla ''Aa tanımadığım biri bana mesaj atmış, ıyy salak ya 'prdon tanşyo myz acba?''' gibisinden saçma salak şeyler yazmam ve tanımasam da o kişiyle olabildiğince samimi konuşmaya çalışırım. ''Merhaba.'' yazıp gönderdim ve konuşmamız başladı.

Beni bulup ekleme hikayesini anlattı. Gugıl amcamıza bir şeyler sormuş bir de bakmış benim blog. Aman Allah'ım bu da ne demiş girmiş, öyle böyle derken feysten eklemiş ve konuşmak istemiş. Hem beni bu şekilde bulması hem de benimle olan konuşmasındaki samimiyetten dolayı ben de mutlu oldum onu tanıdığıma.

Her neyse, sonra arkadaşımız birden bire bana şu soruyu yöneltti: ''Ailen sana başka bir isim koymayı düşünmüş de sonra dedenin ismini mi koymuşlar?'' Allaaah! 17 yaşındayım ve belki hayatım boyunca 17 bin kere karşılaştığım bir soru. Bu soru her sorulduğunda içimden öncelikle anne ve babacığımdan özür dileyip sonradan sövmeye başlıyorum.

Ben de ''Annem Burak veya Berkay istemiş ama babam da babasının adını koymak istemiş işte.'' dedim. Arkadaşımız da ordan ''Hiç Hasan değilsin çünkü, sen de Hasan tipi yok. Burak ve Berkay tipi var gerçekten.'' dedi. Gecenin bilmem kaçı, ''Hiç Hasan değilsin çünkü.'' kısmını okuduktan sonra beni bir gülme krizi aldı ki sormayın. Kendimi o kadar kaptırmışım ki bir ara yataktan düşüyordum, neyse ki son anda kurtardım kendimi.

Yani aslında ne kadar gülsem de çok gıcık oluyorum abi adımın Hasan olmasına. Hasan ne Allah için yani canım babacığım. Ne biliyim işte annem istemiş Burak, koy Burak gitsin yani. Berk koy. Hasan ne eyy saçına kaşına kurban olduğum.

Yalnız anneme de az sinirlenmedim değil yani, baktın Hasan koyacak kalk, kaç hastaneden iki dakikalığına köşedeki nüfus şeyisiliğine git çıkar bir tane nüfus cüzdanı, koy adımı Burak!

Hasan demeyin bana pıliiizzz.

Katil - Kurban Sevişmesi


Nasıl yapabilir ki insan? Sevmediği birinin bedenine dokunabilmeyi. Nasıl da yalan söyler karşısındakine? Yüz ifadeleriyle, hareketleriyle... Nasıl umursamadan yaşayabilir? Başkasının bedenini kafasına göre kullanmayı.

Aynı mıdır sizce de? Sevdiğiniz, aşık olduğunuz birisinin ten kokusunu içinizin en derin köşesine, en derin noktasına kadar çekerek sevişmek ile sadece zevk ve arzuların kötü kurbanı olarak, doruk noktasına ulaştıktan sonra bir daha görülmeyecek olan bir yüzle, bir bedenle sevişmek.

Aşıksanız, kafanızın içindeki düşünceler dolup taşar. Elleriniz titrer ellerine dokununca, gözleriniz dolar gözlerine bakınca. Bedeniniz yanıp yok olacakmış gibi hissederseniz, teniniz birbirine değince. Ayaklarınız yere değmez, yer çekimi kuralı kalmaz sizin için, dudakları dudağınıza değdiğinde.

Öyle bir ruha büründü ki artık insan bedeni, ne aradığını ne istediğini bilemiyor. Kendini tanımıyor, kendine güvenmiyor. İnanmıyor aşka, dudağının ucuyla sırıtıyor dalga geçer gibi, çekip gidiyor kendisinin de bilmediği bir yere. Gözüne kestirdiği ilk kurbana yaklaşıyor. İnanmadığı aşkın, aşk dolu cümlelerini sarf ediyor kurbana, iki dakikalık zevki için. Gösterdiği çaba anlamsız, bir o kadar acınası.

En yakın otele gidiliyor, bir oda alınıyor. Kapı açılıyor ve içeriye girilip arkadan kilitleniyor. Ne kurban katilinin yüzüne bakıyor, ne katil kurbanın yüzüne. Parlak, kırmızı, askılı kısa elbise, omuzlardan süzülüp yere düşüyor. Aynı parlaklıktaki kırmızı ojeli parmaklar sertçe lacivert kravatı söküp atıyor. Koparırcasına açıyor gömleğin düğmelerini. Artık katilin kaslı vücudu açıkta, kurbanın bedeni ise onu arzulamakta.

Hala birbirine değmeyen gözler, birbirine bakmayan yüzler.

İki dakika geçiyor; çığlıkların, acıların ve zevklerin arasında. Biraz önce yere düşen kırmızı elbise artık bedenin üzerinde. Bilhassa gömlek ve kravat da. Oda kapısı tekrar açılıyor, katil tarafından. Kapıyı arkasından kapattığında, kurban artık onun için ölmüştür...

Bu mudur sizce de sevişmek?

Bu mudur kalbinin içindeki çarpıntının sebebi?

Bu mudur içinizdeki kelebeklerin uçuşması?

Bir Yolculuk Gözyaşı


Kaçıyormuşum gibi hissediyorum.

Otobüs hareketlendiği anda iki duygu sarmalıyor kalbimi. Biri sevinç, diğeri hüzün. Sanki gideceğim ve bir daha gelmeyecekmişim, bir daha geri dönmeyecekmişim gibi hissetmemin verdiği hüznü yaşarken; onu göreceğim, ona sarılabileceğim anın da sevincini yaşıyorum.

İki kişilik koltukta tek başıma oturuyorum. Her zamanki gibi pencere kenarında. Siyah ve içini ufak tefek şeylerle doldurduğum çantam da yanımda. Kitabımı açıyorum ve okumaya çalışıyorum. Hayır... Olmuyor. Kapatıyorum kapağı ve kulaklığımı takıyorum her iki kulağıma da.

Rihanna'nın sesi kulağımı doldururken, ben çoktan su gibi akıp giden yolu izlemeye dalmış, gideceğim yere gitmeye tamamen hazırdım.

Son bir haykırış ve gözyaşı: I want you to stay...

Güneşi Beklerken / Yeni Dizi


Güneşi Beklerken adlı dizi de yeni başlayan diziler arasında. Bir gençlik dizisi olan Güneşi Beklerken'in oyuncu kadrosunda; Gökçe Yanardağ ve Emre Kınay dışında pek de tanınmış isimler yok. Yeni yüzlerin oldukça fazla bulunduğu bu dizi, dün itibariyle Kanal D ekranlarında gösterilmeye başladı.


Gençlik dizilerinde görmeye alıştığımız sahneler var yine. Konusu da bir o kadar bilindik aslında. Bursa'dan İstanbul'a taşınan bir anne ve kızı var. Zeynep, İstanbul'un en prestijli okuluna yazılır. Daha iyi bir eğitim almak için yazıldığı bu okulda, daha ilk günden hiçbir şey umduğu gitmez. 

Yeni gelen her öğrenciye yapılan şakaların daha ağırlarıyla yüzleşir Zeynep. Bunun sebebi de Zeynep'in de fazla asi ve kimseye pabuç bırakmayacak bir kişiliği olmasından kaynaklanıyor.


Daha ilk günden uğradığı o kadar şeye rağmen yine de pes etmemek için kendi kendine söz verip de ayakta duran bir karakter var karşımızda. Ve bana kalırsa Zeynep, kendisine yapılan her şeye mutlaka bir karşılık verecek ve dizi de bu doğrultuda ilerleyecek. 


Tabii dizimizde olmazsa olmazlarımızdan biri de aşk. İlk bölümdeki görünüşe göre soldaki çift ve sağdaki çift arasında büyük bir aşk olacakmış gibi duruyor. Tabii ne olacağı hiç belli olmaz, izleyip göreceğiz.

Yaz aylarında evde oturarak eğlenceli vakit geçirmek isterseniz, Salı günleri Güneşi Beklerken'i mutlaka izleyin derim.

Güzel Çirkin / Yeni Dizi



Kış boyunca izlediğimiz dizilerin bazılarının son bulmasıyla, bazılarının ise sezona girmesiyle birlikte yaz döneminin yeni dizileri ekrana gelmeye başladı bu hafta. Geçtiğimiz Pazartesi günü ilk olarak Kanal D ekranlarında Güzel Çirkin adlı dizi başladı. Baş rollerini Naz Elmas ile Ali Sunal paylaşıyor. 



Naz Elmas'ı her zaman çok sevmişimdir. Haziran Gecesi'ndeki performansından sonra o kadar başarılı bir rolü olmadı fakat içten gelen bir sempatim var sanırım. Ali Sunal da İnsanlar Alemi'nden ve Güldür Güldür'den sevdiğim bir isim. Bu sebeplerle diziyi izlemek farz oldu diyebilirim.


Güzel Çirkin, komedi ağırlıklı bir dizi gibi görünüyor fakat bunun yanı sıra üzerinde taşıdığı bir duygusallık da var. Her iki türün de dengede tutulması hoşuma gitti. İlk bölümü de beğenerek ve sıkılmadan izledim. Verilen aralarda, aynı gün başlamış olan ve Star Tv'de ekrana gelen Benim Hala Umudum Var adlı diziye de göz attım fakat o kadar almadı beni içine. Güzel Çirkin, beğendiğim bir polisiye dizisi oldu.

Bu yorumlarımdan da anlaşılacağı gibi artık Pazartesi günleri TV'de izleyeceğim dizi belli oldu. Güzel Çirkin, yaz sezonunda izleyeceğim diziler arasında yerini aldı.

Gerçek Renkler - Kristin Hannah


Kristin Hanah'ın bir kitabının daha sonuna gelmiş bulunmaktayım...

Evden Çok Uzakta kitabından hemen sonra başladığım Gerçek Renkler'i hiç şüphesiz ki yine çok beğendim. Zaten artık Kristin Hannah'a karşı öyle bir sempati besliyorum ki, kitabı elime aldığımda bile acayip derecede heyecanlanıyor ve büyük bir merakla okuyorum. Geriye bir kitabı kaldı okumadığım, o da Sevgi Uğruna Yaptıklarımız. Onu da kısa zaman içinde hemen okumayı düşünüyorum.

***

Kitabı özetleyecek olursak: Winona, Aurora ve Vivi Ann adında üç kız kardeş. Annelerinin ölümü onları yıkar ve babalarını da tamamen değiştirir. Kızlarıyla hiçbir zaman gurur duymayan, sürekli milletin ne dediğine bakan bir baba. Tek farklı davrandığı kızı Vivi Ann'di fakat o da daha sonradan noktalandı.

Winona, başarılı bir avukattır. Vivi Ann ise atlara meraklı, güzeller güzeli bir kız. Vivi Ann, bir gün herkesi yok sayacak ve kalbinin sesini dinleyecek. Hiç beklemediği bir anda kör kütük aşık olacak ve bu da herkesin tepkisini toplayacak. Tüm kasaba, her zaman olduğu gibi Vivi Ann'i konuşacak.

Winona, kardeşini ne kadar çok sevse de, her zaman ilgi odağı olmasını kıskanmaktadır, içten içe. Babasının kendisiyle gurur duyması için kırk takla atmasına rağmen bir karşılık alamamış olması da cabası. Fakat yine de güçlü durmaya çalışmaktadır.

Aurora'nın ise evlilik hayatı yıkıma uğrar ve bu yıkım Aurora'yı tamamen değiştirir ve güzelleştirir.

Bir gün kötü bir olay Grey ailesinin kapısını çalar. Vivi Ann, hiç beklemediği bir olayla yüz yüze kalır. Hayatının sona erdiğine inanır ve aylarca, yıllarca kendini boş verir. O güzeller güzeli kız, artık çökmüş bir kadındır.

Winona, bu olay sonrasında Vivi Ann'e yardımcı olmadığı için pişmanlık duyacaktır. Ve sonra Winona, her şeyi boş vererek, kardeşinin ellerinden tutacak, onu bu kötü olay sonucunda mutlu olmak için sonuna kadar savaşacaktır. Ve Winona, amacına ulaşır. Grey ailesi sonunda mutlu olur.

***

Kristin Hannah, gerçekten biz okuyucularını nasıl etkileyeceğini, nasıl ağlatıp, nasıl güldüreceğini ve nasıl mutlu edeceğini çok iyi biliyor. Kristin Hannah ve kitapları her zaman için vaçgeçilmezlerim arasında olacak. Tüm kitaplarını, ayrı bir şiddetle tavsiye ediyorum!

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.