background img

The New Stuff

Karalamaca (1)


Her zamanki gibi yalnızım aslında. İkili bir ruh haline sahibim bir de. Bir üzülüyorum bir gülücükler saçıyorum etrafa. Durmadan geziyorum, yorulmuyorum da nedense. Koluma en yakın arkadaşımı da takmış İskenderun sokaklarında gezip duruyoruz sürekli.

İkimizde de bir eve gitmeme isteği oluyor, sıkılmıyoruz da gezmekten. Birlikteyken iyi vakit geçiyoruz. Tam anlamıyla yanında mutlu olduğum tek insan diyebilirim. Hatta hemen söyleyeyim, gerçekten yanında mutlu olduğum tek insan.

Benim, bu oldukça çekilmez zamanlarımda söylene söylene de olsa daima yanımda. Söylenmeleri de ciddi söylenmeler değil tabii ki.

En yakın dostum her zaman için yanımda olsa bile insan kendisine aşık olan birine gerçekten ihtiyaç duyuyor. Ona aşk dolu gözlerle bakan, duygu patlaması yaşatan, onunla ilgilenen gerçek bir sevgiliye. ''Bunu bir arkadaş da yapar.'' diyenler mutlaka ki olur fakat gerçekten arkadaş, arkadaş kaldığı sürece güzeldir. Sevgili ise apayrı bir konu bana göre.

Şimdi çoğu kişi bu yazdığımı okurken yarım bırakıp küfrederek sayfayı kapatmış olabilir. Bazıları da baygın baygın okumaya devam ediyor olabilir. ''Kardeş, sen bu yazıyı niye yazdın şimdi?'' gibi sorular yöneliyor olabilir bana karşı. Vallahi ben de bilmiyorum neden yazdığımı. Açtım sayfası, bunlar çıktı elimden, dilimden, düşüncelerimden.

Son olarak şu yakın arkadaşım, dostum diye bahsettiğim arkadaşımın da ismini vereyim yoksa demedik laf bırakmaz.

( Sanem Burcu Pekel için... )

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Havada ''Yavrum'' Diyaloğu Güldürdü



Atatürk Havalimanı'nda hava trafik kontrolörü görevi yapan bir bayan ile pilot arasında geçen diyalog herkesi güldürdü.

Pilot'un ''Sağ ol yavrum'' demesinin ardından bayan kontrolör, ''Bana yavrum mu dediniz?'' sözleriyle karşılık verdi. Bu sorunun üzerine lafını hemen değiştiren pilotun cevabı ise şöyle oldu: ''Hayır efendim, yanımdaki arkadaş ''İyi uçuşlar'' dedi ben de kendisine söyledim'' dedi.

Kontrolör ile pilot arasında geçen diyalogun tamamı ise şöyle:

Kontrolör: Mütabıkız efendim. Mümkün olursa vereceğim, önümüzden gidin şimdi.
Pilot: Sağ olun teşekkür ederiz.
Kontrolör: Rica ederim.
Pilot: Sağ ol yavrum.
Kontrolör: Pardon, bana yavrum mu dediniz?
Pilot: Hayır efendim, yanımdaki arkadaş ''İyi uçuşlar'' dedi ben de kendisine söyledim.
Kontrolör: Anlaşıldı.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Ajda Pekkan Sahnede Düştü


Bayramda, Kıbrıs'ta sahne alan Süperstar Ajda Pekkan sahnede, giydiği yüksek topuklu ayakkabıların azizliğine uğradı.

Şarkılarını büyük bir neşe ve coşku ile seslendiren, yerinde duramayan Pekkan, sahnede düştü.

Düşmesinden dolayı dizi kanayan Ajda Pekkan, olanları umursamadan Kıbrıs halkını coşturmaya devam etti.

Sahneden indiğinde ise giydiği elbiseden de kan izleri belli olan Ajda Pekkan duruma pek aldırış etmedi. Ajda Pekkan, yaşadığı bu kaza için: ''Benim keyfim yerinde olunca her şey ters gidiyor. Sahnede de küçük bir kaza atlattım ama önemli değil.'' dedi.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Duman - İskenderun Konseri


Cumhuriyetimizin 89. yılını kutlama amaçlı İskenderun Belediyesinin düzenlediği etkinlikte Duman, Atatürk Anıt Alanında ücretsiz halk konserine çıktı.


Anıt Meydanı'nda İskenderun'daki hayranlarıyla buluşan Duman, sevilen şarkılarını hayranları eşliğinde seslendirdi. Konserde en çok ilgi gören şarkısı ise, son zamanlarda ''Orhan Gencebay ile Bir Ömür'' albümünde yer alan ''Deli Gönül'' şarkısı oldu.


Konsere verilen kısa arada, İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek, sahneye çıkarak, Duman grubuna teşekkürlerini sundu ve İskenderun halkını selamlayarak sahneden indi.


Konsere bu aradan sonra devam eden Duman, İskenderun halkına unutulmaz bir gece daha yaşattı.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Twitter'a 2 Yeni Buton

Twitter, şimdi de yeni gelecek olan iki buton hakkında konuşuluyor. Çoğu kullanıcının bundan haberi bile yok fakat Twitter, bu iki buton üzerine çalışıyor.

''Peki bu iki buton ne butonuyormuş?'' diyenler vardır mutlaka. Hemen açıklamaya geçeyim. Atılan tweetleri ''Yanıtla, Retweetle ve Favorilere ekle'' butonlarıyla değerlendiriyoruz. Twitter, ''favorilere ekle'' butonunu kaldırıp yerine ''Beğen ve Yıldız'' olmak üzere iki ek buton oluşturma düşüncesinde. İsteyen kullanıcılar atılan herhangi bir tweeti beğenebilecek veya ''yıldız'' butonu ile favorilere ekleme işlemini gerçekleştirmeye devam edebilecek. 

Bu butonlar için herhangi bir açıklama yapılmış değil. Bu planın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda da bir kesinlik yok. Bekleyip göreyeceğiz.


''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Gangnam Style Kamera Arkası


Koreli şarkıcı PSY'nin; klibiyle, şarkının sözleri ve müziğiyle bütün dikkatleri üzerine çektiği ve çok kısa bir zamanda dünyaya duyurduğu şarkısı Gangnam Style'ın, klibinden daha da komik olan kamera arkası görüntüleri tıklanma rekoru kırıyor. 9 dakikalık bu kısa kamera arkası videosu sizi kahkahalara boğuyor ve adeta kendinizden geçiyorsunuz.

Aynı zamanda klibin başında PSY'ye eşlik eden minik dansçı da ekibin adeta neşesi. Yaptığı dans figürleri ile ekibi kahkahalara boğmayı ve kendini sevdirmeyi başarabiliyor. İşte Gangnam Style'ın kamera arkası çekimi:


ŞARKININ TÜRKÇE ÇEVİRİSİ: 

Oppa, Gangnam tarzıdır!
Gangnam tarzı

Gün boyunca sıcak ve insancıl bir kız,
Bir fincan kahvenin özgürlüğünde nasıl eğleneceğini bilen kaliteli bir kadın,
Gece çöktüğünde, kalbi yanan bir kadın,
Böylesine kıvrımları olan bir kadın.

Ben bir erkeğim.
Gün boyunca senin gibi sıcak bir erkek,
Kahvesini tek dikişte soğumasa bile içen bir adam,
Gece çöktüğünde kalbi patlayan bir erkek,
Böylesine bir erkek.

Güzel, sevimli!
Evet sen, hey, evet sen, hey!
Güzel, sevimli!
Evet sen, hey, evet sen, hey!
Hadi! Şimdi sonuna kadar gidelim!

Oppa, Gangnam tarzıdır! Gangnam tarzı,
Oppa, Gangnam tarzıdır! Gangnam tarzı,
Oppa, Gangnam tarzıdır!

Eh- Sexy bayan! Oppa, Gangnam tarzıdır!
Eh- Sexy bayan oh oh oh oh.

Sakin görünen fakat oynadığı zaman tam oynayan bir kadın,
Doğru zaman geldiğinde saçlarını salan bir kadın,
Kendini örten fakat soyunan bir kadından daha seksi bir kadın,
Böylesine duyarlı bir kadın.

Ben bir erkeğim,
Sakin görünen fakat oynadığı zaman tam oynayan bir erkek,
Doğru zaman geldiğinde tamamen çıldıran bir erkek,
Şişkin kasları yerine şişkin fikirleri olan bir erkek,
Böylesine bir erkek.

Güzel, sevimli!
Evet sen, hey, evet sen, hey!
Güzel, sevimli!
Evet sen, hey, evet sen, hey!
Hadi! Şimdi sonuna kadar gidelim!

Oppa, Gangnam tarzıdır! Gangnam tarzı,
Oppa, Gangnam tarzıdır! Gangnam tarzı,
Oppa, Gangnam tarzıdır!

Eh- Sexy bayan! Oppa, Gangnam tarzıdır!
Eh- Sexy bayan oh oh oh oh.

Kaçan adamın tepesindeki uçan adam benim, bebeğim bebeğim,
Ben bir iki şey bilen bir erkeğim,
Koşan adamın üstündeki uçan adam, bebeğim bebeğim
Ben bir iki şey bilen bir erkeğim.

Sen benim ne dediğimi biliyorsun.
Oppa Gangnam tarzıdır!

Eh- Sexy bayan! Oppa, Gangnam tarzıdır!
Eh- Sexy bayan oh oh oh oh.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Bumerang Ödülleri 2012

Ülkemizin, özgün blog yazarlarına büyük bir şans tanıyan paylaşım platformu olan Bumerang, bu sene ikincisini düzenleyeceği Bumerang Ödülleri ile siteleri daha başarılı kılmak adına, bir yarışma düzenliyor. Bumerang, bu sene blogları 7 kategoride topluyor.


Kategoriler

En Tarz Blog
Sitede kullanılan görsellerin içerikle uyumlu bir biçimde bütünleştiği, tema tasarımıyla ve uyumlu renk kullanımlarıyla dikkat çeken, ziyaretçilerine kolay ve rahat bir okuma olanağı sunan, özgün, yaratıcı tasarıma sahip, site menüsünde anlaşılır ve kolay kullanım sağlayan siteleri kapsar.
En Çalışkan Blog
Hedef kitlesine uygun içerik zenginliği ve geniş arşivi ile dikkat çeken, blog içeriklerini düzenli aralıklarla güncelleyen, okuyucularına benzersiz araştırmalar sunan, yazılarını video ve görsellerle zenginleştiren, özgün ve farklı anlatıma sahip bilgileri içeren siteleri kapsar.
En Sosyal Blog
Okuyucularına kendi alanında özgün içerikler sunan, sosyal medyayı yakından takip ederek aktif kullanan, tüm platformlarda okuyucularıyla etkileşim halinde olan, okuyucu yorumlarına önem veren, sitesini faydalı widgetlarla zenginleştiren siteler bu kategoride değerlendirilecektir.
En Bilge Forum
Belirli bir konu üzerine yoğunlaşmış, belirlenen konu üzerinde güncel paylaşımları bulunan, oturmuş bir içerik paylaşımcı kitlesine sahip, konu ile ilgili farklı bilgi ve paylaşımları içeren, içeriklerini doğru kategorilendiren, tasarım olarak kullanışlı forumları içerir.
En İyi Yerel Site
Güncel il ve ilçe haberlerinin bulunduğu, ekonomi, etkinlik, kültür & sanat ve siyasi içeriklere yer verip tasarım açısından da özenli olan siteler bu kategoriden başvurabilirler.
En Uyumlu Site
Arama motorlarıyla uyumlu, tüm browserlarda (tarayıcı) sorunsuz çalışan, içeriklerine mobil cihazlardan da kolayca erişilebilen, site yüklenme hızına önem veren forumları içerir.

Ben de blogumu ''En Uyumlu Site'' kategorisi içerisinde olmasını uygun gördüm ve başvurdum. Onayı aldım ve blogum şu an oylama süreci içerisinde 15 Kasım'a kadar oy almaya devam edecektir. Kullanacağınız oylar tamamen ücretsiz ve Hürriyet güvencesi içerisinde gerçekleşecektir.
Ben de siz okuyucularımdan destek bekleyerek, daha iyi yerlere gelme hayallerini kuruyorum. Umarım desteklerinizi benden esirgemezsiniz. Öncelikler sizler ve daha sonra kendim adına, daha iyi yerlere gelmek umuduyla... 

Hesaplaşma - Jan Coffey


Yeni bitirmiş olduğum bu kitabı da siz okuyucularımla paylaşmak istedim. Çünkü gerçekten akıcı ve oldukça güzel bir kitap.

Zengin ve varlıklı bir ailenin çocuğu Nathan'ın İstanbul'a yaptığı yolculuktan sonra başına gelenleri, Alanna adında bir kadının aşkı için yaptıklarını, David'in, böbrek hastası olan kızı için ölümüne savaştığını konu alan bu kitap, kısa kısa yazılmış bölümleriyle ve olaylar arası geçişlerindeki akıcılıkla sizi sıkmayan bir kitap.

Her bölüm sonunda sizlere verdiği şaşkınlık duygusunu kitabın son bölümünde de size fazlasıyla vermeyi başaran Jan Coffey, gerçekten bu kitapla oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Bu kitabı okumanız taraftarıyım.

ARKA KAPAK 

İstanbul'a giden ve kendisinden bir haber alınamayan Nathan'ın ölüm haberini aldığında, edindiği servet hiçbir işine yaramamıştı Steven Galvin'in.

Steven Galvin, hayatta sahip olduğu tek oğlunu ölümüne, kaçırıldığı zaman hiçbir şey yapmayan, kayıtsız kalan dostu Senatör Paul Hersey'i sorumlu tutuyordu.

Steven, Hersey'in ya kızı Amber'i öldürterek intikamını alacaktı; ya da bir başka plan yapacaktı. Ama o Hersey kadar acımasız olamazdı... Amber ellerinde büyümüştü.

Ve bir ekip kurdu... Bir roket bilimci, bir bilgisayar dehası ve finansal uzman...

Ve artık HESAPLAŞMA zamanıydı...

''Hızlı, akıcı ve içine çeken bir hikaye!'' ( Publishers Weekly )

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Hande Yener - Dön Bana

Hande Yener, Türk pop bayan sanatçılar arasında en sevdiğim ve şarkılarını severek dinlediğim tek kişi diyebilirim. Her şarkısı gayet başarılı. Bir çok ünlü sanatçıyla da düetleri olan Hande Yener, tarzıyla da sık sık gündeme geliyor. Çoğu kişi, ilk zamanlardaki Hande Yener'in tarzı ve şarkılarının daha güzel olduğunu söylese de benim kendi görüşüm kesinlikle şimdi ki Hande Yener.

Geçtiğimiz yıllarda birden bire tarzını değişirip; electro pop şarkılarıyla, değişik saç renkleri ve stilleriyle hepimizi şaşkına çeviren Hande Yener, şimdi ki son zamanlarda ise daha çok slow ve aşk parçalara yer veriyor müzik hayatında. Ve bana kalırsa kesinlikle şimdi geldiği noktadan şaşmamalı ve tekrar tarz değiştirmemeli diye düşünüyorum.

Son zamanlarda adı Grup Seksendörtle düet yaptığı ''Rüya'' şarkısı ile de anılan Hande, şimdi de ''Dön Bana'' adlı çıkardığı son video kliple de zirvede. Hande Yener'in bu şarkısı, geçtiğimiz yıl çıkarmış olduğu ''Çöp'' şarkısından sonra kalbimde ilk sıraya yerleşti. Oldukça başarılı bir şarkı ve klibi de oldukça güzel. ''Dön Bana'' bu kış herkesin kalbini ısıtan bir şarkı olacak gibi.


Şarkı Sözü: Geceler zor, ışığım yok, yalanım yok.
Seni özledim, heceler çok, tek bir cümlem yok.
Yattığım yerde
seni düşledim.


Şimdi şehri gezme vakti
Yalnız başıma (x2)

Ne olur sanki aynı yerde
Çıksan karşıma (x2)
 

Dön bana, aşkta dur bana
Giderek daha da dağılır kalbim her yana.
Dön bana, yapma zorlama 

Birini yeniden tanıyıp boşuna alışıp, sevmeye değmez.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Gangnam Style Düğünde!


Koreli şarkıcı PSY'nin çıkarmış oldu Gangnam Style adlı şarkı her geçen gün listelerde daha da yükselmeye ve tıklanmaya devam ediyor. İlk çıktığı andan beri olağanüstü bir ilgi gören Gangnam Style'ın bir çok versiyonu çekildi. Her biri birbirinden farklı ve komik olan videolar da en az PSY'nin orjinal klibi kadar izlendi. Benim hoşuma giden ve yüzümü gerçekten güldüren, aynı zaman sevimli bulduğum yerlerdeki o gülümsemeleri de aralara serpiştirdiğim bir video oldu. İşte o video: 



Ciddi anlamda çok hoş düşünülmüş bir düğün olmuş. Bu video çekerlerken ki gülümsemeleri ve mutlulukları evlilik hayatları boyunca da daim olur inşallah. Bu neşeli ve çılgın çifte mutluluklar diliyorum.

PSY'nin orjinal Gangnam Style klibi: 



''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Karadayı


Dün akşam saatlerin Atv'de denk geldim Karadayı'ya. Başlamadan önceki tanıtımlarını vs. görmüşlüğüm var ve baş rolleri Bergüzar Korel ile Kenan İmirzalıoğlu'nun paylaştığını biliyorum.

Dün 3. bölümü ile Karadayı ekranlardaydı. Geçtiğimiz haftalar evdekilerin izlediğini biliyordum ve bu hafta hazır denk gelmişken ben de bir bakayım nasıl bir diziymiş diye oturdum ve çok az izleme şansım oldu.

Kenan İmirzalıoğlu'na bu rolü de bir tabirle ''cuk'' oturmuş diyebilirim. Kenan'ı bildiğimiz, tanıdığımız yoldan çıkarmamışlar; aynı tarz aynı görünüm ile çıkarmışlar yine karşımıza, ki bu rahatsız olmadığımız aksine en beğendiğimiz taraftır diye düşünüyorum. Şahsen ben Kenan İmirzalıoğlu'nu şu anki çizgisi, rolleri dışındaki daha hafif rollerde hayal edemiyorum ve yakıştıramıyorum da.

Bergüzar Korel ise Binbir Gece dizisi ile tahtını sağlamlaştırdı diye düşünüyorum. Kendisine yakışan ve rolünün hakkını fazlasıyla verdiği bir diziydi. Kenan ile karşı karşıya gelmeleri çok güzel düşülmüş ve ikisi de diziye yakışan iki karakter olmuş.

Diziye gelecek olursak, oyunculara karşı övgülerime karşı bir şey söyleyemeyeceğim. Çok hoşuma gittiği söylenemez. Dizinin sahneleri, sanki özet bölümü yayınlanıyormuş gibi çok hızlı bir akış içerisinde geçiyor ve kesik kesik gösteriliyor. Aynı zamanda 1980li yıllar yaşanıyor yine. Muhteşem Yüzyıl ve Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizilerinden sonra tarihi diziler artık can sıkmaya ve günden güne daha da çoğalmaya başladı.

Yine şahsi bir fikrimi dile getiriyorum. Türk Televizyonları'nda artık gittikçe benzer diziler yapılacağına, günümüz dizileri yapılsa, çeşitli sosyal mesajlar verebilecek diziler çekilse daha yararlı olabileceğini düşünüyorum.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Sıla'nın Çığlığı! (Vaveyla)


Sıla, 2007 yılında çıkardığı '...Dan Sonra' şarkısı ile bütün herkesin ilgisini üzerine çekti ve ''En iyi çıkış yapan sanatçı'' ödülüne layık görüldü. O zamanlardan beri şarkılarıyla ve olağanüstü sesiyle kalplerde tahtını kurdu ve yerini de daima korudu. 

9 Ekim Salı günü, Sıla'nın yeni albümü Vaveyla piyasaya sürüldü. Bir çoğumuz Vaveyla'nın anlamını bilmiyoruz. Vaveyla ''Çığlık'' anlamına geliyormuş. Sıla, bundan önce ''Konuşmadığım Şeyler Var'' albümüyle de oldukça ses getirmiş ve şarkıları dilden düşmemişti. Vaveyla da en az bir önceki albüm kadar ilgi gördü. Ne kadar bir önceki albümde daha çok kalbe hitap eden ve anlamlarıyla içimizi sarsan şarkılar olduysa da Vaveyla da oldukça başarılı ve Sıla'ya yakışır bir albüm olmuş. 

Albümde toplamda 13 adet şarkı bulunmaktır. Bunların iki tanesi albümde olan iki şarkının farklı bir versiyonudur. Geriye kalan birbirinden ayrı 11 şarkı arasında herkesin favorileri mutlaka olacaktır. Benim de bu albümde favori 3 adet şarkım var. Bunlar; Issız Ada, Hâlâ ve Zor Sevdiğimden adlı parçalar. 11 adet şarkının hepsinin sözleri Sıla'ya ait. Müziklerde de Efe Bahadır yer almıştır. 7 adet şarkının müziği Efe Bahadır'a, 2 şarkının müzikleri Kerem Türkaydın'a, 1 şarkının müziği Sezen Aksu'ya ve geri kalan son parçanın müziği de yine Sıla'ya aittir. 

1- Çocuk - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Sıla Gençoğlu & Efe Bahadır)
2- Her şey Yolunda - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Efe Bahadır)
3- Açık Deniz - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Sıla Gençoğlu & Efe Bahadır)
4 - İmkansız - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Sıla Gençoğlu & Efe Bahadır) 
5- Panik Atak - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Kerem Türkaydın)
6- Hâlâ - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Efe Bahadır)
7- Esaret - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Efe Bahadır)
8- Zor Sevdiğimden - (Söz & Müzik: Sıla Gençoğlu)
9- Leyla - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Sıla Gençoğlu & Efe Bahadır)
10- Issız Ada - (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Kerem Türkaydın)
11- Aslan Gibi -  (Söz: Sıla Gençoğlu Müzik: Sezen Aksu)
12- (K)açık Deniz - (Versiyon Düzenleme: Burak Erkul & Arzu Alsan)
13- (C)esaret - (Versiyon Düzenleme: Burak Erkul & Arzu Alsan)

Favori şarkılarım: 

Issız Ada:

                                

Hâlâ: 

Zor Sevdiğimden: 


''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Justin Bieber - Beauty And A Beat & Nicky Minaj


Justin Bieber'ı hepimiz tam anlamıyla ''Baby'' şarkısı ile tanıdık. Küçük yaşta dünyaca tanınan ve sevilen bir şarkıcı oldu. Sevildiği kadar tepki topladığı zamanlar da çok olmuştu ve günümüzde de aynı tepkiler zaman zaman devam etmektedir

Çıkardığı her şarkısı dillere çoğu zaman pelesenk olan Justin Bieber'ın son günlerde Nicki Minaj ile yaptığı şarkısı Beauty And A Beat ise günlerdir dilden dile dolaşıyor. Youtube'da ilk yüklendiği andan itibaren oldukça fazla ilgi gören şarkı, çabucak listelerin başlarına doğru yükseldi ve herkesin favori şarkısı olmaya başladı.

Justin Bieber, ''Boyfriend'' ve ''As Long As You Love Me'' şarkıları ile, anticileri tarafından söylenilen ''ergen'' sıfatından tamamiyle sıyrıldı diye düşünüyorum. İkisi de birbirinden güzel iki şarkı ve klipleriyle de gündeme fazlasıyla geldiler. Henüz yeni olan bu iki şarkısından sonra şimdi de Nicki Minaj ile birlikte seslendirdikleri ''B.A.A.B.'' şarkısı gündemde. Şarkı, Youtube'da 38,186,060 kişi tarafından izlenmiş ve dinlenmiştir.

İşte o şarkı ve klip:


''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Kelimelerin Sadistliği


Beni anlayan yok, dinleyen yok. Fakat yargılamaya gelince de susan yok. Bağrışmalar, çağrışmalar hepsi kulağımdan gitmeyen bir nefes sesi gibi. Beynime işleyen ve oraya kazınan.

Olmuyor işte. Durduramıyorum bazen kendimi, susamıyorum da. Bazen öyle bir zaman geliyor ki, beynim bas bas bağırırken, dudaklarım hareket edemiyor, kelimeler dökülemiyor ağzımdan. Kalbim yaralanıyor, kalbim acıyor, kalbim kanıyor. Beynimi kemiriyor her bir cümle, sanki acı çekmemden büyük zevk alan bir sadist gibi.

Keşke hayatımız, kurduğumuz hayallerden ibaret olabilseydi. Sadece, geceleri kafamızın üzerinde kendi ellerimizle çizdiğimiz bembeyaz olan bulutun içerisindeki güzel, tatlı hayallerden ibaret. Ne yazık ki bunu düşünmek bile sadece bir hayal. Bembeyaz bir bulutun içindeki bir başka bulut misali.

Biliyorum. Bir gün ben konuşacağım ve beni duyacaklar, ben yazacağım onlar okuyacak, ben söyleyeceğim onlar anlayacaklar. Fakat bir ben gideceğim, onlar ise sadece bakacaklar.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Dualar Bobby İçin / Prayers for Bobby


Dualar Bobby İçin, tesadüfen bir sosyal paylaşım sitesinde denk geldiğim bir film oldu. Biraz araştırdıktan sonra izlemenin en doğru seçenek olacağını düşündüm.

Dualar Bobby İçin, gerçek bir yaşam hikayesini anlatıyor. Ocak 2009 yılında ilk gösterime giren bir televizyon filmi. Leroy F. Aarons'un, A Mother's Coming to Terms with the Suicide of Her Gay Son adlı kitabından uyarlanmıştır. 17 yaşındaki genç bir eşcinselin yaşadığı dramı ele alan Dualar Bobby İçin, Seattle Gey ve Lezbiyen Film Festivali'nde İzleyici Gözdesi Ödülü'nü kazandı.

Annesinin ve o cemaatin homofobisi yüzünden intihar eden Bobby, intiharının üzerinden seneler geçmesine rağmen annesi eşcinsellik hakkında araştırmalarını genişletmiş, bu gibi eşcinsel hakları toplantılarına katılmış, derneklerine gitmiştir. Nihayetinde oğlunun ve eşcinselliğin bir hastalık ve bir tercih olmadığını, bir yaradılış, farklı bir varoluş olduğunu kabullenmiştir. Bunu kabul ettiği anda, oğlunun ölümünden kendisini sorumlu tutar.

Filmin her bir sahnesi bir diğer sahnesinden başarılı ve özenerek çekilmiştir. Duygularınıza ve kalbinize hitap eden bu film, eşcinsellik tabularını yıkmak için oldukça başarılı bir film. Eşcinsel konulu önereceğim filmler arasında ilk yere yerleşen bu filmi çok beğeneceksiniz. Özellikle son sahnesi fazlasıyla etkileyici ve ağlamanıza neden olabilecek türden. Umarım izler ve memnun kalırsınız.

Son olarak şunları söylemek isterim; Eşcinsel konulu filmler, günümüzde daha da yaygınlaşmaya başladı. Nedeni ise her toplumun eşcinselliğe karşı tabularının artık yıkılmasının istenmesi ve artık eşcinsellere de hak ve özgürlüklerinin tanınması, onların hiçbirimizden farklı olmadığını göstermek istenmesidir. Çoğu da işe yarıyor ve daha da yarayacaktır diye umuyorum. İyi seyirler.

FRAGMAN: 




Boşluklarım Dolmuyor

Yakıyorum yine ard arda sigaralarımı, aralıksız. Derin derin çekiyorum içime, yavaş yavaş üflüyorum dumanını. Arda kalan dumanları izliyorum. Süzülüşlerini, boşlukta dans edişlerini. Yavaşça uzaklaşıyorlar benden, yok oluyorlar her saniye, biraz daha.

Çekmişim önüme bembeyaz bir kağıt ve henüz yeni aldığım kalemimi. Sana bir şeyler yazacağıma dair söz vermiştim. ''Sen gitsen de ben sana yazarım. Söz.'' demiştim arkandan. Arkanı dönüp son bir bakış bile bırakmadın geride, son bir gülümseme.

Benim hayata geçirmem gerek hayallerim vardı, içinde sen vardın. Şimdi ise elimde sigaram, dört bir yanımı sarmış dumanlarıyla başka bir boyuttayım sanki. Hayallerim değişti, hayallerim sessizleşti, bulanıklaştı.

Kelimeleri toparlayamıyorum. Kelimeler bana uzak. Kelimeler, kelimeler artık yok. Beynim bomboş.

Hayallerimin boşluklarını doldurmaya çalıştım, olmadı. Ne yazdıysam hatalıydı, yanlıştı. Tek bir boşluğa, tek bir doğru gerekir. Benim bir sürü boşluğum vardı, doldurulmayı bekleyen. Hepsine de ''sen...'' geliyordun.

Eskimeyen Şarkılar (3)


Geçtiğimiz Eylül ayında, Eskimeyen şarkılar adlı iki tane yazımı, şarkılarla beraberinde sizlerle paylaşmıştım. Oldukça beğeni toplayan ve okunan ve ilgi gören bir şey oldu. Ben de bunun üçüncüsünü, dördüncüsünü vesaire neden yapmayayım dedim. Bu şekilde hem siz okuyucularımla duygularımızı ortaya dökebiliyoruz, aynı zamanda varsa ortak noktalarımızı görebiliyoruz. Eskimeyen Şarkıların üçüncüsünde ise 5 yabancı 5 Türkçe şarkıyı sizlerle paylaşmak istedim. İlk 5 yabancı şarkı ile başlayalım.

1 - Leonard Cohen - Dance Me to the End Of Love 


2 - Lionel Richie - Hello 



3 - Dalida - Bang Bang


4 - Whitney Houston - I Have Nothing 


5 - Vanilla Ice - Ice Ice Baby 


İlk 5 Eskimeyen yabancı şarkılarımızın ardından, Eskimeyen Türkçe şarkılarımıza geçelim. 

6 - Sezen Aksu - Seni Kimler Aldı 


7 - Ajda Pekkan - Bambaşka Biri 


8 - Tarkan - Asla Vazgeçemem 


9 - Hande Yener - Acı Veriyor 


10 - Gökhan Özen - Sana Yine Muhtacım 




Senden Geriye Bir Buse


Fark et artık bakışlarımı ve otur yanıma. Adımı bildiğin halde adımı sor, konuş benimle, hiç susmayacakmış gibi. Susma, susmanı istemiyorum. Konuş ki sesini duyabileyim, sesini duydukça yaşayabileyim. Senin sesinle yatıp senin sesinle uyanmak, gözlerine bakarak gülmek istiyorum. Üşüyorum. Üşüdüğüm zaman yanımda ol istiyorum.

Şu an bir şarkı çalıyor, bu şarkı da bitmesin. Bizim şarkımız olsun bu. İçinde olduğun kalbimi titreten şarkı bu. Seni hatırlatıyor bana. Adın geçiyor sanki mısralarında. Bestesi bakışmalarımızı anlatıyor sanki. Neden bu kadar imkansız ki, neden bu kadar zor?

Her şey gibi sen de mi bana uzak olacaksın? Hayır, olma. İçine çek beni, vazgeçme, unutma, uzak durma. Asla uzak durma. Yanımdan geçip gitme, yanımdan geçerken dur ve dön bana doğru, gözlerime bak ve gülsün gözlerin bana, yaklaş bana doğru ve yanağıma bir öpücük bırak. Sen yoksan eğer, senden kalan tek şey bu olsun.

Her şey mi bana uzak geliyor yoksa ben mi hep uzağımda olanları yanımda istiyorum, bilmiyorum. Tek bildiğim bana uzak olanlardan birinin sen olmasını istemediğim.

Neden yalnızım ki, tam da şimdi? Neden yanımda olmayasın ki? Bu şarkıları neden beraber dinlemiyoruz ki? Canımı acıtacaklarına, neden içindeki gizli anlamlar ikimize hitap etmesin ki?

Gel ve benim ol. Sadece benim.

Hiç Olmazsa... Hiç Olurum

Artık her sabah daha kolay kalkıyorum yatağımdan. Aynanın karşısında daha fazla bakıyorum kendime, daha çok özen gösteriyorum nedense. Yüzümü gördüğü zaman, ''İşte bu.'' deyip, gülümsesin istiyorum çünkü. Beni sevebilsin ve beni sevdiği için kendisiyle övünüp dursun istiyorum. Ben, onun için öyle yapıyorum.

Her gün ilk önce onun yüzünü görmek, gözlerinin içine bakmak... Herkesin yaşayabilme ihtimalinin yüksek olduğu duygular bunlar, belki de. Fakat farklı şeyler var. Hatta farklı olan tek bir şey, en büyük etken aramızda. Uzak kalmak istemiyorum, rahatça ve dolu dolu bakmak istiyorum. Gitsin istemiyorum... Onun da uzaklaşmasını istemiyorum. 

Gizli ve kaçamak bakışların olduğu zamanlar bunlar. Belki gelip geçici, belki de sonsuz. Belki de yanılıyorumdur, bilmiyorum. Fakat hissedebiliyorum. İnsan, herkese aynı bakmaz, bir yerde bir farklılık vardır mutlaka. Nasıl baktığını karşıdakine hissettirir çoğu zaman, hissediyor mu bilmiyorum ama ben hissedebiliyorum sanırım. 

Kokusunu duyamadım hala, sesini de duyamadım, güldüğünü bile göremedim. Uzak bir ihtimal olmasını hiç olmamasına bile tercih edebilirim. Hiç olmazsa, yanımda otursun ve benimle konuşsun. Kaçarak değil, isteyerek bakışalım. Korkarak değil, gülümseyerek konuşalım. 

Hiç olmazsa... hiç olurum.  

Cem Adrian - Yalnızlık


Bugün hayatımda gördüğüm ve sanırım belki görmüş olacağım en saçma şeyle karşı karşıya geldim. Twitter ''Cem Adrian'ın Yalnızlık şarkısının yasaklanması'' hakkında çalkanıyor. Acayip derecede saçma ve gereksiz bir tartışma.

Şu an Twitter'da bu klibin yasaklanmasını isteyenler arasında olan insanlar, o zihniyetleri kurumuş, pas tutmuş varlıklar, günümüz de içeriği fazlasıyla ''pornografik'' dolu yabancı şarkıcıların kliplerini bayılarak izleyip aynı zamanda ''Bir de bizimkilerin çektiği kliplere bak...'' diyenlerden oluşmuş durumda. Sadece bu kadar değil, aynı zamanda kadın popçularımızın videolarını izleyerek mastürbasyon yapan bu zihniyetler bu klibi açıp ahlak polisliği yapıyorlar. Gerçekten gülünç ve komik bir durum.

Türkiye'de marjinallik bir yana, ufacık bir farklılık bile bu kadar olay yaratıyor. Neymiş efendim klipte Karadenizli, Laz bir travesti varmış. Lazlar, travesti olmazmış! At gözlükleri ile mutlu olan o kadar cahil bir milletimiz var ki. Bu lafı söyleyen kişi hiç mi evinden dışarı çıkmıyor diye düşünüyorum. Hayır yani bir insanın travesti olması neden bu kadar garipseniyor hala günümüzde, gerçekten şaşırıyorum!

Bana soracak olursanız; klip de şarkı da aşırı mükemmel. Yalnızlığı bu kadar güzel anlatmış olması ve böyle bir klibi bizlere sunmasındaki cesaretten dolayı Cem Adrian'ı kutluyorum. Bu ülke Cem Adrian gibi bir sanatçıyı asla hak etmiyor.


Klip için gelen kötü eleştiriler üzerine Cem Adrian da şunları söyledi:

Videomdaki mastürbasyon sahnelerine eleştirilere istinaden...

Asıl Soru: Siz hiç yapmıyor musunuz? değil...
"Haftada kaç kere?"

Ayrıca...
Ben hiç bir eserimi tv ya da radyolar için üretmedim.
Daha çok yayınlanmak için yapılan riyakarlıklardır bu ülkede müziği bu hale getiren.

Bu yüzdendir ki...
Politikalara yaranmak için kendini küçülten medya kadar, medyaya yaranmak için kendini küçülten müzisyenler de suçludur bu halden.

Geçen günlerde duyduğum bir sözdür.

"Ben aynaya utanmadan bakmayı seviyorum"

C.A.

Aşk Mevsimi


Nihayet dün akşam, 3 ay boyunca sabırsızlıkla beklediğim akşamların ilki gerçekleşti. Uzun zamandır uzun kollu pijamalarımla, elimde sıcacık kahvemle yağmuru ve beraberinde sertçe esen rüzgarı hissetmemiştim. Dün ise bunları acayip bir zevkle başlatmış oldum.

Fazlasıyla sıcak ve bunaltıcı bir yaz sonrası böyle havalara hasret kaldık gerçekten. Çoğunuz da benim gibi yağmurun camı tıkırdatma sesi eşliğinde kitap okuyup, yanında kahve keyfi yapmayı özlemişsinizdir. Bazılarımız için bu gerçekten paha biçilemez bir zevk.

Böyle bir havada edebiyat parçalamamak da biraz kaçar diye düşünüyorum. İçimde birden bire edebiyat yüklü cümleler kaynaşmaya başladı. Havanın o hafif soğukluğundan olsa gerek.

Şöyle söyleyeyim, kışı çok seviyoruz; üşümeyi, pijamalarımızın içinde sıcacık bir kahve ve kitap keyiflerimizi özlesek de kış, gerçekten insanı bazen depresyona sokabilen bir mevsim oluyor. İnsan sanki soğuk havalarda, daha çok yanında birinin olmasını arzuluyor. Kış, romantikliklerle doluşması gereken bir mevsimdir aynı zamanda. Ben böyle düşünüyorum. Ne yazık ki bir çoğumuz kış boyu üşürken, bazılarımız da aşkla ısınacak.

Her şey bir kenara, ne olursa olsun kışın gelmiş olması acayip bir duygu. Umuyorum ki 1 - 2 gün sonra tekrar sıcak havaları yaşamayız. Kış... lütfen gelmiş ol artık!

Uzun Veda - Angela Gillies


Uzun Veda basına 2009 yılında verildi fakat Türkiye'de, Mayıs 2011 yılında ilk basımı oldu. Çevirisini Özge Burçak Aydınalp yapmıştır. Yazarı ise Angela Gillies ve kitabın orjinal adı da Keeper'dır.

Tavsiye veya beğenerek almış olduğum bir kitap değil, yine arkadaşımdan gelmiş olan bir kitap. Arka kapağını okuduğumda hoşuma gitti ve okumaya karar verdim. Kitabın ön kısmında da bir tane olmak üzere, arka kapakta da kitap için yapılan yorumlardan bir kaç tanesi vardı. Onlar da gayet güzel bir kitap olduğunu doğruluyordu. Tabii ben de okuyana kadar.

Kitap, Alzheimer hastası olan Nancy adında bir kadının öyküsünü anlatıyor. Olaylar tamamen gerçek ve yaşanmıştır. Nancy, yazarın kayınvalidesi oluyor. Olaylar ve yaşanan çoğu şeyi sizleri hem güldürüyor, aynı zaman da iç burkuyor doğrusu. Yaşanmış hikayeleri okumak bana zevk veriyor. Fakat kitabın tek beğenmediğim ve bütün her şeyi bozan, kitabı tamamen sıkıcı bir hale getiren şey, çok fazla tıp terimlerinin kullanılması ve bazen konudan sapıp, fazla bilgi vermeye gidiyor olması. Tam kitaba konsantre oldum diyorsunuz, akış mükemmel ama birden bir terim çıkıyor önünüze ve konu tamamen gittiği yoldan çıkıyor.

Güzel bir kitap mı? Evet, olaylar ve yaşananlar harika fakat fazlasıylı sıkıcı bir kitap. Sıkıldığınız için de bitmek bilmiyor. Şahsi olarak söylüyorum, tıp terimleriyle doluşan kitaplardan hoşlanmam. Daha akıcı daha hareketli kitapları severim. Ama derseniz ki tıp terimleri beni sıkmaz, okumayı severim. Ben de derim ki: ''O zaman bu kitap tam da size göre.''

ARKA KAPAK 

KİŞİLİĞİMİZ ELİMİZDEN ALINABİLİR Mİ? 
YOKSA BİZ, ANILARIMIZIN TOPLAMINDAN FAZLASI MIYIZ?
RUH NE DEMEK?

Yazar ve üç çocuk annesi Andrea Gillies, Alzheimer'ın orta aşamalarındaki kayınvalidesi Nancy'ye bakmaya başlar. Kalabalıklaşan aile İskoçya'nın ücra bir köşesindeki büyük bir Viktoryen eve taşınır. Bu evde, Andrea'nın yeni bir roman yazma girişimleri başarısız olur. Bu arada, hastalığının seyri hızlanan Nancy mantıksal dünyadan ayrılmaya, bunamanın alternatif gerçekliğine doğru yol almaya başlar.

Uzun Veda, bu ehlileştirilmemiş bölgede yazılmış bir roman... Andrea Gillies, bizim sıradan deyip geçtiğimiz şeylerin Nancy üzerindeki etkisinin kaydını tutuyor ve Alzheimer'ın insan üzerindeki etkilerine kendi zekice tespitlerini ekliyor. Bu dramın tam ortasında kalan ailenin İskoçya'dan Türkiye'ye uzanan öyküsü, hastalığı öğrenmekteki adımların aslında ne kadar zor ve ilginç olduğuna dair aydınlatıcı bir roman, bir gerçek hayat hikayesi.

''Harika bir kitap! Dürüst, hüzünlü ve nazik... Zaman zaman öfkeli, çoğunlukla komik. Kitap bizi bunama diyarına götürüyor ve insan olmanın anlamını keşfettiriyor.'' ( Deborah Moggach )

''Harika, korkutucu, her kelimesi ve her cümlesi kesinlikle güçlü... Elinizden bırakamayacaksınız.'' ( Quentin Cooper )

''Olağanüstü.'' ( Alzheimer's Research Trust )

''Son derece duygulu.'' ( Daily Mail )

''Tarih ve edebiyat dolu şefkat yüklü bir eser.'' ( The Times Literary Supplement )

Karanlık Oda

Geçiyor zaman durmadan, beklemiyor ardında bıraktıklarını. Bakmıyor bile arkasına hiçbir zaman, ilerliyor sadece. Her saniyesinde uzaklaştırıyor seni benden. Bu kadar hızlı gitmeseydin keşke, biraz yavaş olsaydın. Belki yetişebilirdim sana, belki tutabilirdim ellerinden.

Selam söyle demiştim, gözlerinle; kalbime, gittiğin yerdeki dağlara, taşlara, kedileri ve köpeklere. İçtiğin su bardağına bile beni anlat. Hem sen unutma beni böylece, hem de bilsinler neden hala yaşıyorum diye.

Erkendi... Çok erkendi terk etmeye. Uzaklaştım senden, koptum, bittim, süründüm, tutunamadım. Bir el istedim sadece, senin ellerini. Tut ve beni kurtar diye. Geldin, baktın, döndün ve gittin. Tutamadın ellerimden, kurtaramadın bizi bu pis yalnızlıktan.

Böyle hatırlamayacaktık birbirimizi, böyle uzaklaşmayacaktık. Ne oldu ki sahiden? Düşünmüyorsun. Evet, düşünmüyorsun. Aslında gülerken neler düşündüğümü, her karşıma çıktığında neler hissettiğimi.

Hatırla diye gülüyorum seni gördüğüm zamanlar. Beni mutlu edebileceğini defalarca söyleyip sonucunda beni kapkaranlık odalarda yalnız bıraktığını hatırla diye! İşte bu, sana en büyük cezam.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.