background img

The New Stuff

tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 haftalık bayram tatilinin ardından hepinize merhaba! Öncelikle geçmiş bayramınız umarım istediğiniz gibi mutlu bir şekilde geçip bitmiştir. Ben bayram tatilinde ne yapmışım, hep beraber bir özet geçelim...


Geçen hafta Cumartesi günü İskenderun'dan Kemer'e doğru yola çıktık. Otelimiz Le Chateau De Prestige. Aslında gideceğimiz otel burası değildi. Yola çıkmadan bir kaç gün önce bir telefon aldık ve asıl gideceğimiz otelin bizi Prestige Otel'e transfer ettiği bilgisini aldık. Bununla beraber internetten oteli iyice bir araştırdık ve bir önceki otelden daha güzel olduğunu gördük.


1 haftalık tatilimizi geçirdiğimiz Prestige Otel'i anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. İlk olarak bayağı büyük bir otel olduğunu söylemek istiyorum. Çalışanları çok sıcak kanlı ve sempatik. Hepsini ayrı ayrı seviyorsunuz ve arkadaş oluyorsunuz. Fakat gelin görün ki otelin bir çok eksik yanı da var. Öncelikle sorumsuzluk had safhada. Temizlik açısından daha fazla çalışma yapılmalı ve dikkate alınmalı diye düşünüyorum. Ultra Her Şey Dahil olmasına rağmen ücretli olan aktiviteleri var. (Örneğin; Sauna, Masaj, Sıcak Kapalı Havuz, Türk Kahvesi.) Onun dışında gayet eğlenceli ve güzel bir tatil geçiriyorsunuz.


Bunların dışında tatilimin en güzel yanı ise yeni arkadaşlar edinmem oldu. Hepsi de acayip güzel insanlar. Hepsini çok sevdim ve hepsiyle de görüşmeye devam edeceğiz. Enes, Fahri ve Erem, seviliyorsunuz. 

Ayrıca bir dipnot düşelim. Erem'le tanışır tanışmaz bir çok ortak yönümüzün olduğunu fark ettik. Kendisi de tiyatro üzerine yazıyor ve aynı zamanda da oynuyor. İleri ki zamanlarda ortak çalışmalarla karşınıza çıkabiliriz. Hazırlıklı olun!


Gelelim bayramın en sıkıcı gününe. Çarşamba gecesinde başlayan yağmur Perşembe günü boyunca da şiddetli bir şekilde yağdı. O kadar şiddetliydi ki koca otelin tavanının bir kısmı çöktü. (Neyse ki kimseye bir şey olmadı.) Bir tane de koca ağaç devrildi. (Ve yine neyse ki kimseye bir şey olmadı.)


Yağmur nedeniyle ben de kendimi odaya attım ve tatil ödevlerimi bitirdim.


Bayramın ilk gününden.


Bayramın ikinci gününden.


Yine bayramın ilk gününden. (Pastayla fotoğraf çekildim ama yemeye kıyamadım.)


Gelelim bu sevimli mi sevimli bıcırığa. Adı Bora ve İstanbul'da yaşıyor. Otel'de geziniyordum ve biraz lobiye geçip internete gireyim dedim. Bir baktım ki Bora orada hoplayıp zıplıyor. Yanına gittim biraz seveyim dedim. Böyle bir tatlılık, böyle bir şekerlik olamaz. Tesadüftür ki normalde Hasan ismini çok sever ve telefonda hayali bir Hasanla sık sık konuşurmuş. Artık telefonda konuşacağı gerçek bir Hasan oldu. 

Ciddi anlamda Bora'yı tanıdıktan sonra bütün günüm onunla birlikte geçti. Ki zaten geçmeme gibi bir ihtimali olmadı çünkü o da bensiz yapamamaya başladı. Beni göremeyince yemek yemiyor, ağlıyor; akşam odaya çıkacağı zaman benden ayrılıyor diye odaları tekmeliyor, bağırıp çağırıyor vs. Şu an İstanbul'da ne yapıyor bilmiyorum ama umarım seneye İstanbul'u kazanırım ve Boracıkla da bol bol görüşürüz. Tabii o zamana kadar telefondan idare edeceğiz artık. 

Benim tatilim böyle geçti. Sonuç olarak çok eğlendim ve en önemlisi de hayatıma çok güzel insanları dahil etmiş oldum. Umarım onlar için de aynı durum söz konusudur. 

Siz tatilde neler yaptınız? Yorumlarınızı bekliyorum.

Bayram Tatili: Le Chateau De Prestige


1 haftalık bayram tatilinin ardından hepinize merhaba! Öncelikle geçmiş bayramınız umarım istediğiniz gibi mutlu bir şekilde geçip bitmiştir. Ben bayram tatilinde ne yapmışım, hep beraber bir özet geçelim...


Geçen hafta Cumartesi günü İskenderun'dan Kemer'e doğru yola çıktık. Otelimiz Le Chateau De Prestige. Aslında gideceğimiz otel burası değildi. Yola çıkmadan bir kaç gün önce bir telefon aldık ve asıl gideceğimiz otelin bizi Prestige Otel'e transfer ettiği bilgisini aldık. Bununla beraber internetten oteli iyice bir araştırdık ve bir önceki otelden daha güzel olduğunu gördük.


1 haftalık tatilimizi geçirdiğimiz Prestige Otel'i anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. İlk olarak bayağı büyük bir otel olduğunu söylemek istiyorum. Çalışanları çok sıcak kanlı ve sempatik. Hepsini ayrı ayrı seviyorsunuz ve arkadaş oluyorsunuz. Fakat gelin görün ki otelin bir çok eksik yanı da var. Öncelikle sorumsuzluk had safhada. Temizlik açısından daha fazla çalışma yapılmalı ve dikkate alınmalı diye düşünüyorum. Ultra Her Şey Dahil olmasına rağmen ücretli olan aktiviteleri var. (Örneğin; Sauna, Masaj, Sıcak Kapalı Havuz, Türk Kahvesi.) Onun dışında gayet eğlenceli ve güzel bir tatil geçiriyorsunuz.


Bunların dışında tatilimin en güzel yanı ise yeni arkadaşlar edinmem oldu. Hepsi de acayip güzel insanlar. Hepsini çok sevdim ve hepsiyle de görüşmeye devam edeceğiz. Enes, Fahri ve Erem, seviliyorsunuz. 

Ayrıca bir dipnot düşelim. Erem'le tanışır tanışmaz bir çok ortak yönümüzün olduğunu fark ettik. Kendisi de tiyatro üzerine yazıyor ve aynı zamanda da oynuyor. İleri ki zamanlarda ortak çalışmalarla karşınıza çıkabiliriz. Hazırlıklı olun!


Gelelim bayramın en sıkıcı gününe. Çarşamba gecesinde başlayan yağmur Perşembe günü boyunca da şiddetli bir şekilde yağdı. O kadar şiddetliydi ki koca otelin tavanının bir kısmı çöktü. (Neyse ki kimseye bir şey olmadı.) Bir tane de koca ağaç devrildi. (Ve yine neyse ki kimseye bir şey olmadı.)


Yağmur nedeniyle ben de kendimi odaya attım ve tatil ödevlerimi bitirdim.


Bayramın ilk gününden.


Bayramın ikinci gününden.


Yine bayramın ilk gününden. (Pastayla fotoğraf çekildim ama yemeye kıyamadım.)


Gelelim bu sevimli mi sevimli bıcırığa. Adı Bora ve İstanbul'da yaşıyor. Otel'de geziniyordum ve biraz lobiye geçip internete gireyim dedim. Bir baktım ki Bora orada hoplayıp zıplıyor. Yanına gittim biraz seveyim dedim. Böyle bir tatlılık, böyle bir şekerlik olamaz. Tesadüftür ki normalde Hasan ismini çok sever ve telefonda hayali bir Hasanla sık sık konuşurmuş. Artık telefonda konuşacağı gerçek bir Hasan oldu. 

Ciddi anlamda Bora'yı tanıdıktan sonra bütün günüm onunla birlikte geçti. Ki zaten geçmeme gibi bir ihtimali olmadı çünkü o da bensiz yapamamaya başladı. Beni göremeyince yemek yemiyor, ağlıyor; akşam odaya çıkacağı zaman benden ayrılıyor diye odaları tekmeliyor, bağırıp çağırıyor vs. Şu an İstanbul'da ne yapıyor bilmiyorum ama umarım seneye İstanbul'u kazanırım ve Boracıkla da bol bol görüşürüz. Tabii o zamana kadar telefondan idare edeceğiz artık. 

Benim tatilim böyle geçti. Sonuç olarak çok eğlendim ve en önemlisi de hayatıma çok güzel insanları dahil etmiş oldum. Umarım onlar için de aynı durum söz konusudur. 

Siz tatilde neler yaptınız? Yorumlarınızı bekliyorum.


Bu Pazartesi günü, 19 Mayıs sebebiyle okullar tatildi. Biz öğrenci grubu da tabii ayrı bir bayram yaptık. Pazartesiden bir kere daha nefret etmedik. Sendrom falan hiç yakınımızda olmayan, anlamını bile bilmediğimiz bir kavram haline geldi. Pazar akşamı uyumadık, Pazartesi öğlene kadar yataktan kalkmadık. Olabildiğince tembel geçirdik yani günü. Ya da en azından ben şu an sadece kendi yaptıklarımı anlatmaktayım.

Pazartesi günü tembellik yapıp durdum, çünkü ertesi günü başlayacak olan sınavları kafamdan atmaya çalışıyordum. ''Hayır yazılı diyiliz kandırıyorlar bizi! Yok öyle bişi ya YOK!'' diye kendimi kandırmaya çalışsam da ne yazık ki sınavlar bana girmeye yavaştan başladı.

Salı günü Coğrafya yazılımda dağlar, bayırlarla bir kendime geldim böyle. Yazılıda sorulara bakıyorum falan bir şey anladığım yok. E tabii bir gece önce kitabı açıp ''Ha bu basitmiş ya biliyorum ki ben zaten bunu.'' diye diye bir şeye de çalışmadım. Sınav esnasında da radarlar açıldı tabii bende. ''Kim ne yapmış?'', ''Benim kağıdım A grubu, yanımdaki de A'dır inşallah da hepsini ondan yaparım ihih.'' falan yaparken, benim o kötü şansım kör talihim bana bir kerecik gülümsedi ve farklı gruplar olmamıza rağmen, sorularımız aynıydı. Ben de kağıdı olduğu gibi geçirdim ve 85'i kaparak, 24 olan notumu yükselterek karneme Coğrafyayı 3 düşürmeyi başarmış bulunmaktayım.

Bugün de İngilizce yazılısında en favourite singer'ımı sonracığıma ne söyleyim en beğendiğim music'i, sonra işte güzel song yapabiliyormuşum da sesim good muymuş neymiş onları sormuş kadın bize. Ya benim güzel hocacığım, benim ikoncan bebikim sen şimdi benim sesimin good olup olmadığını ne yapıcaksın. Sesim good ise bana sabahtan akşama kadar şarkı mı söyleteceksin yani nedir derdin?

Ben bunları çözmeye çalışırken bir de gördüm ki bu sefer yanımdaki arkadaşımla kağıdımız gerçekten aynı. Ben A grubu, o da A grubu. Tabii hiç çaktırmıyorum hocaya, yanımdaki arkadaşıma da ''Lan gruplarımız aynı ha vuhuu kesin yüz aldık nırırırımmm!'' falan yaptım böyle tabii ikimizde mal gibi birbirimize bakıyoruz çünkü soruları çözemiyoruz. Neyse ki bu benim canım arkadaşım kopya hazırlamış da sıranın altına şey ettirmiş biz böyle birazcık ordan birazcık burdan kağıdı tamamladık, 100 aldık çıktık.

Şimdi bu sınavlar iyi hoş güzel geçti tamam içimiz şu an rahat, ohh mis. Fakat yarın İnkılap ve Edebiyat, Cuma günü de Dil Anlatım ve Tarih yazılılarım var. Dil Anlatım ve Edebiyat'ı saymıyorum çünkü onlar hiç çalışmadan bile harika puanlar aldığım dersler. Fakat Tarih ve İnkılap da en özürlü olduğum dersler. Ne yapıcam ne edicem bilmiyorum. Uykulu uykulu bunları yazıyorum zaten birazdan da mışıl mışıl akşama kadar uyurum sonra uyanır tekrar uyurum gün biter.

Allah'ım senden ufacık mini minnacık bir istediğim var. Şimdi yani ben bütün sene böyle çok çalıştım bir sürü güzel, pıtır pıtırcık notlar aldım, şu son yazılılara da böyle kendimi yormak istemiyorum. Bir güzellik yap da sen yarın ve Cuma günü olacak sınavlarda da bana bir kıyak yap şöyle mesela yanımdakiyle kağıtlarımız aynı olsun, kopya çektiğimizi hoca görmesin falandı filandı. İşte sen bilirsin zaten ne yapacağını. Çok teşekkür ederim Allah'ım. Söz veriyorum seneye çok çalışıcam, çok.

Seneye Çok Çalışacağım: Söz!


Bu Pazartesi günü, 19 Mayıs sebebiyle okullar tatildi. Biz öğrenci grubu da tabii ayrı bir bayram yaptık. Pazartesiden bir kere daha nefret etmedik. Sendrom falan hiç yakınımızda olmayan, anlamını bile bilmediğimiz bir kavram haline geldi. Pazar akşamı uyumadık, Pazartesi öğlene kadar yataktan kalkmadık. Olabildiğince tembel geçirdik yani günü. Ya da en azından ben şu an sadece kendi yaptıklarımı anlatmaktayım.

Pazartesi günü tembellik yapıp durdum, çünkü ertesi günü başlayacak olan sınavları kafamdan atmaya çalışıyordum. ''Hayır yazılı diyiliz kandırıyorlar bizi! Yok öyle bişi ya YOK!'' diye kendimi kandırmaya çalışsam da ne yazık ki sınavlar bana girmeye yavaştan başladı.

Salı günü Coğrafya yazılımda dağlar, bayırlarla bir kendime geldim böyle. Yazılıda sorulara bakıyorum falan bir şey anladığım yok. E tabii bir gece önce kitabı açıp ''Ha bu basitmiş ya biliyorum ki ben zaten bunu.'' diye diye bir şeye de çalışmadım. Sınav esnasında da radarlar açıldı tabii bende. ''Kim ne yapmış?'', ''Benim kağıdım A grubu, yanımdaki de A'dır inşallah da hepsini ondan yaparım ihih.'' falan yaparken, benim o kötü şansım kör talihim bana bir kerecik gülümsedi ve farklı gruplar olmamıza rağmen, sorularımız aynıydı. Ben de kağıdı olduğu gibi geçirdim ve 85'i kaparak, 24 olan notumu yükselterek karneme Coğrafyayı 3 düşürmeyi başarmış bulunmaktayım.

Bugün de İngilizce yazılısında en favourite singer'ımı sonracığıma ne söyleyim en beğendiğim music'i, sonra işte güzel song yapabiliyormuşum da sesim good muymuş neymiş onları sormuş kadın bize. Ya benim güzel hocacığım, benim ikoncan bebikim sen şimdi benim sesimin good olup olmadığını ne yapıcaksın. Sesim good ise bana sabahtan akşama kadar şarkı mı söyleteceksin yani nedir derdin?

Ben bunları çözmeye çalışırken bir de gördüm ki bu sefer yanımdaki arkadaşımla kağıdımız gerçekten aynı. Ben A grubu, o da A grubu. Tabii hiç çaktırmıyorum hocaya, yanımdaki arkadaşıma da ''Lan gruplarımız aynı ha vuhuu kesin yüz aldık nırırırımmm!'' falan yaptım böyle tabii ikimizde mal gibi birbirimize bakıyoruz çünkü soruları çözemiyoruz. Neyse ki bu benim canım arkadaşım kopya hazırlamış da sıranın altına şey ettirmiş biz böyle birazcık ordan birazcık burdan kağıdı tamamladık, 100 aldık çıktık.

Şimdi bu sınavlar iyi hoş güzel geçti tamam içimiz şu an rahat, ohh mis. Fakat yarın İnkılap ve Edebiyat, Cuma günü de Dil Anlatım ve Tarih yazılılarım var. Dil Anlatım ve Edebiyat'ı saymıyorum çünkü onlar hiç çalışmadan bile harika puanlar aldığım dersler. Fakat Tarih ve İnkılap da en özürlü olduğum dersler. Ne yapıcam ne edicem bilmiyorum. Uykulu uykulu bunları yazıyorum zaten birazdan da mışıl mışıl akşama kadar uyurum sonra uyanır tekrar uyurum gün biter.

Allah'ım senden ufacık mini minnacık bir istediğim var. Şimdi yani ben bütün sene böyle çok çalıştım bir sürü güzel, pıtır pıtırcık notlar aldım, şu son yazılılara da böyle kendimi yormak istemiyorum. Bir güzellik yap da sen yarın ve Cuma günü olacak sınavlarda da bana bir kıyak yap şöyle mesela yanımdakiyle kağıtlarımız aynı olsun, kopya çektiğimizi hoca görmesin falandı filandı. İşte sen bilirsin zaten ne yapacağını. Çok teşekkür ederim Allah'ım. Söz veriyorum seneye çok çalışıcam, çok.

Bugün ben de bir çok yaşıtım gibi eğitimime kaldığı yerden devam ediyorum. Çok uzun gelen bu sıkıcı yaz tatilinden sonra okulun açılmasını bir hevesle bekledim açıkçası. Açılması bence çok iyi oldu. Yaz tatillerinden fazlasıyla sıkılmaya başladığım için okula gitmeyi daha çok istiyorum.

İlk gün, her zamanki gibi fazlasıyla eğlenceliydi. Tatil boyunca görmediğim arkadaşlarımı çok özlemişim. Tek moralimi bozan şey, sınıflarımızın tekrar dağılıp, değiştirilmesi oldu. Eğitimi iyice çocuk oyuncağını çevirdiler sağ olsunlar. Tam yeni bir ortama, sınıfa alışıyoruz tekrar bir değişiklik yapıyorlar. Artık tek bir sınıf yapın da bozmayın arkadaş biz de neye uğradığımızı şaşırıyoruz.

Okulların açılmasına bir kaç gün kala ders kitapları için Atatürk'ün resmini kaldırdıkları söylentileri çıkmıştı. Kitapları alır almaz ilk baktığım şey o oldu. Her şey yerli yerinde, saçma ve gereksiz bir söylenti olmuş. Sadece kitaplar dağıtılırken Erdoğan'ın resmi ve Milli Eğitim Bakanının resmi falan vardı.

Benim gibi okula kaldığı yerden devam eden kardeşlerime, arkadaşlarıma sene içinde başarılar dilerim.

Ve Okul Başladı

Bugün ben de bir çok yaşıtım gibi eğitimime kaldığı yerden devam ediyorum. Çok uzun gelen bu sıkıcı yaz tatilinden sonra okulun açılmasını bir hevesle bekledim açıkçası. Açılması bence çok iyi oldu. Yaz tatillerinden fazlasıyla sıkılmaya başladığım için okula gitmeyi daha çok istiyorum.

İlk gün, her zamanki gibi fazlasıyla eğlenceliydi. Tatil boyunca görmediğim arkadaşlarımı çok özlemişim. Tek moralimi bozan şey, sınıflarımızın tekrar dağılıp, değiştirilmesi oldu. Eğitimi iyice çocuk oyuncağını çevirdiler sağ olsunlar. Tam yeni bir ortama, sınıfa alışıyoruz tekrar bir değişiklik yapıyorlar. Artık tek bir sınıf yapın da bozmayın arkadaş biz de neye uğradığımızı şaşırıyoruz.

Okulların açılmasına bir kaç gün kala ders kitapları için Atatürk'ün resmini kaldırdıkları söylentileri çıkmıştı. Kitapları alır almaz ilk baktığım şey o oldu. Her şey yerli yerinde, saçma ve gereksiz bir söylenti olmuş. Sadece kitaplar dağıtılırken Erdoğan'ın resmi ve Milli Eğitim Bakanının resmi falan vardı.

Benim gibi okula kaldığı yerden devam eden kardeşlerime, arkadaşlarıma sene içinde başarılar dilerim.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.