background img

The New Stuff

sen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sen gittikten sonra gözlerim eski canlılığını yitirdi. Artık eskisi gibi parlamıyorlar. Eskisi gibi bakmıyor gözlerim etrafa, kimseye. Boşluklara kayıyor sürekli, boşlukları doldurmaya çalışıyor gözlerim. Beceremiyorum. Gözlerimin içindeki boşluğu dolduracak bir şey bile yok artık ellerimin arasında, değil boşlukları ben gözlerimle doldurayım.

Sen gittikten sonra saçlarım eski canlılığını yitirdi. Eskisi kadar gür değiller. Eskisi gibi kokmuyorlar, masal gibi. Saçlarımı savurduğumda gülüşünü göremiyorum yanımda. Nerede o bakışların şimdi? Nerede o gülüşlerin? Benim yanımda güldüğün gibi gülme başkalarına, bakma bana baktığın gibi. Dayanamam sonra.

Sen gittikten sonra ellerim yazın bile üşüyor. Eskisi kadar pürüzsüz ve canlı değil ellerim. Eskisi gibi tutamıyorum bir şeyi, titriyorlar. Üşüdükleri için mi bilmiyorum ama titriyorlar işte. Buruş buruş oldular, beyaz beyaz bölgeler oluştu. Kanım çekildi sen gittikten sonra, eski neşem yerimde değil, gülümseyemiyorum.

Ne zaman geleceksin yanıma? Ne zaman çekeceksin kokumu içine? Özledim seni. Gözlerine bakmayı özledim, ellerimi tutmanı ve bana sarılmanı. Saçlarımı taramanı, koklamanı. Hadi şimdi kalk gel ve mutlu et beni. Sensiz üzerimde mutsuzluk bulutları cirit atıyor oradan oraya. Götür kara bulutları üzerimde, bembeyaz yap onları.

Her şeyi boşver, her şeyi bırak ve yanıma gel. Sadece gel...

Sen Gittikten Sonra

Sen gittikten sonra gözlerim eski canlılığını yitirdi. Artık eskisi gibi parlamıyorlar. Eskisi gibi bakmıyor gözlerim etrafa, kimseye. Boşluklara kayıyor sürekli, boşlukları doldurmaya çalışıyor gözlerim. Beceremiyorum. Gözlerimin içindeki boşluğu dolduracak bir şey bile yok artık ellerimin arasında, değil boşlukları ben gözlerimle doldurayım.

Sen gittikten sonra saçlarım eski canlılığını yitirdi. Eskisi kadar gür değiller. Eskisi gibi kokmuyorlar, masal gibi. Saçlarımı savurduğumda gülüşünü göremiyorum yanımda. Nerede o bakışların şimdi? Nerede o gülüşlerin? Benim yanımda güldüğün gibi gülme başkalarına, bakma bana baktığın gibi. Dayanamam sonra.

Sen gittikten sonra ellerim yazın bile üşüyor. Eskisi kadar pürüzsüz ve canlı değil ellerim. Eskisi gibi tutamıyorum bir şeyi, titriyorlar. Üşüdükleri için mi bilmiyorum ama titriyorlar işte. Buruş buruş oldular, beyaz beyaz bölgeler oluştu. Kanım çekildi sen gittikten sonra, eski neşem yerimde değil, gülümseyemiyorum.

Ne zaman geleceksin yanıma? Ne zaman çekeceksin kokumu içine? Özledim seni. Gözlerine bakmayı özledim, ellerimi tutmanı ve bana sarılmanı. Saçlarımı taramanı, koklamanı. Hadi şimdi kalk gel ve mutlu et beni. Sensiz üzerimde mutsuzluk bulutları cirit atıyor oradan oraya. Götür kara bulutları üzerimde, bembeyaz yap onları.

Her şeyi boşver, her şeyi bırak ve yanıma gel. Sadece gel...

Her zaman gittiğimiz lokantadayım. Her zaman oturduğumuz masaya doğru ilerliyorum. Bakıyorum ki başka aşıklar bizim yerimizde otuyor. Sinirleniyorum. Bağırıp, çağırıyorum. Nedenini soruyorlar, bu masaya oturmak istediğimi söylüyorum sakince. Kalkıyorlar yerimizden. Oturuyorum, her zaman oturduğum sandalyeye. Tek değişen şey, bu sefer karşımın boş olması. 
Çağırıyorum garsonu, siparişimizi veriyorum. Yemeğin yanında da senin sevdiğin gibi kırmızı şarap söylüyorum. Ne çok severdin. Garson bana deliymişim gibi bakıyor: ”Bakma öyle!” diyorum. ”Bir arkadaşım gelecek. Önden siparişi vermemi istedi, gelene kadar hazır olsun diye.”
”Estağfurullah efendim.” deyip, çekip gidiyor.
Gitme garson bey, sen de gitme. Sessizliğin ortasına sen de atma beni.

Bir Yudum Sen

Her zaman gittiğimiz lokantadayım. Her zaman oturduğumuz masaya doğru ilerliyorum. Bakıyorum ki başka aşıklar bizim yerimizde otuyor. Sinirleniyorum. Bağırıp, çağırıyorum. Nedenini soruyorlar, bu masaya oturmak istediğimi söylüyorum sakince. Kalkıyorlar yerimizden. Oturuyorum, her zaman oturduğum sandalyeye. Tek değişen şey, bu sefer karşımın boş olması. 
Çağırıyorum garsonu, siparişimizi veriyorum. Yemeğin yanında da senin sevdiğin gibi kırmızı şarap söylüyorum. Ne çok severdin. Garson bana deliymişim gibi bakıyor: ”Bakma öyle!” diyorum. ”Bir arkadaşım gelecek. Önden siparişi vermemi istedi, gelene kadar hazır olsun diye.”
”Estağfurullah efendim.” deyip, çekip gidiyor.
Gitme garson bey, sen de gitme. Sessizliğin ortasına sen de atma beni.


Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.