background img

The New Stuff

pucca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pucca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Deli gibi beklediğimiz Pucca Günlük'ün dördüncüsü Kasım ayından itibaren tüm kitapevlerinde satışa çıkmıştı. Biz Pucca severler de koşa koşa gidip aldık tabii ki.

Bunun öncesinde okumam gereken bir iki kitap bittikten hemen sonra başladım okumaya.

Tüm Pucca Günlük serisinde en beğendiğim kitap Ve Geri Kalan Her şeydi. Fakat bu kitap onu solladı ve ilk sıraya oturmayı başardı.

Yine birbirinden komik, eğlenceli ve kahkaha dolu Pucca anıları ile yerinizde duramayacaksınız. Hani en azından bende öyle oldu. Okulda, evde, dersanede ve hatta yolda yürürken bile okuduğum zamanlarda salak salak kahkahalar atıp duruyordum ve her ortamda millet etrafıma toplaşıp ''Ne okuyorsun?'' diye soruyordu. Haliyle gösteriyorum ama böyle kaşlarım çatılmış bir şekilde. Çünkü biliyorum ki o kitabın adı görüldükten sonra ''Ayy okuduktan sonra bana da versene yaa.'' diyecekler. Aynen öyle de oldu. ''Hayır veremem!'' dedim hepsine de. ''Ay iyi ya tamam, yemedik.'' diyip defolup gittiler.

Çevremdeki herkes kitaplarıma çok değer verdiğimi ve kimseyle de paylaşmadığımı bilir. Ama hala istemekten bıkmadılar. Ben terslemekten bıktım!

Her neyse, kitaba gelecek olursak, bayıldığımı hatta geberdiğimi söylesem tam yeri olur. Kafanızı dağıtmak için, özellikle benim gibi sınava hazırlanan arkadaşlarıma, kesinlikle öneriyorum. Hemencecik de okuyup bitirebileceğiniz bir kitap. Mutlaka alın!

İyi okumalar...

Ay Hadi İnşallah! - PuCCa


Deli gibi beklediğimiz Pucca Günlük'ün dördüncüsü Kasım ayından itibaren tüm kitapevlerinde satışa çıkmıştı. Biz Pucca severler de koşa koşa gidip aldık tabii ki.

Bunun öncesinde okumam gereken bir iki kitap bittikten hemen sonra başladım okumaya.

Tüm Pucca Günlük serisinde en beğendiğim kitap Ve Geri Kalan Her şeydi. Fakat bu kitap onu solladı ve ilk sıraya oturmayı başardı.

Yine birbirinden komik, eğlenceli ve kahkaha dolu Pucca anıları ile yerinizde duramayacaksınız. Hani en azından bende öyle oldu. Okulda, evde, dersanede ve hatta yolda yürürken bile okuduğum zamanlarda salak salak kahkahalar atıp duruyordum ve her ortamda millet etrafıma toplaşıp ''Ne okuyorsun?'' diye soruyordu. Haliyle gösteriyorum ama böyle kaşlarım çatılmış bir şekilde. Çünkü biliyorum ki o kitabın adı görüldükten sonra ''Ayy okuduktan sonra bana da versene yaa.'' diyecekler. Aynen öyle de oldu. ''Hayır veremem!'' dedim hepsine de. ''Ay iyi ya tamam, yemedik.'' diyip defolup gittiler.

Çevremdeki herkes kitaplarıma çok değer verdiğimi ve kimseyle de paylaşmadığımı bilir. Ama hala istemekten bıkmadılar. Ben terslemekten bıktım!

Her neyse, kitaba gelecek olursak, bayıldığımı hatta geberdiğimi söylesem tam yeri olur. Kafanızı dağıtmak için, özellikle benim gibi sınava hazırlanan arkadaşlarıma, kesinlikle öneriyorum. Hemencecik de okuyup bitirebileceğiniz bir kitap. Mutlaka alın!

İyi okumalar...


Serenad, çıktığı andan beri herkesin dilinde olan bir kitap. Bugüne kadar herkesten hemen hemen aynı yorumları aldım ve okumayı çok istedim. Bir zaman geldi ve ''Yetti artık, alıp okuyacağım!'' dedim ve girdim kitapçıya, aldım.

Belki şaşıracaksınız, belki kitap hakkında ilk defa böyle bir yorum okuyacaksınız ama ''Almaz olaydım.'' dedim, okumaya başladıktan sonra.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, hepimiz Zülfü Livaneli'nin ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Her dalda bir şeylerle uğraşıyor ve belli bir noktaya gelmiş nadir kişilerden biri. Bunu asla göz ardı edemem. Etmek de haddime değil zaten.

Geçen sene Bumerang Ödülleri sayesinde Zülfü Livaneli'nin ''Edebiyat Mutluluktur'' adlı imzalı kitabına sahip olmuştum. Mesela o kitaba bayılmıştım ve bana çok şey kattığını düşünüyorum. Yazar olmayı isteyen bir blogger olarak, roman yazma teknikleri hakkında bir çok bilgi edindim. Fakat gelin görün ki Livaneli'nin bu kitabındaki teknik beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.

Kitapta ele alınan konu harika, olaylar vesaire harika. Fakat Livaneli abicim, anlatımın çok çok çok sıkıcı olmuş. Wagner'in hikayesine gelene kadar canım çıktı resmen. Oku oku geçmiyor, her bölüm sanki bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bunaldım, okuma isteğim kaçıp durdu sürekli.

Wagner'ın hikayesine söylenecek laf yok, o kısıma bayıldım. Ondan sonraki bir kaç bölüm de artık ''Ha gayret Hasan, bitmek üzere, az kaldı.'' diye diye geçti. Epilog bölümüne girdiğimde bir dikleştim, bir düzelttim kendimi. ''Hadi Livaneli, şaşırt beni azıcık.'' dedim. Öyle de oldu diyebilirim. Kitabın sonu gerçekten güzel bir şekilde son buldu.

Keşke başları o kadar sıkıcı olmasaydı, keşke daha bir seve seve, can atarak okusaydım diyorum ama yapacak bir şey yok. Zülfü Livaneli'nin kitaplarını alır okur muyum bilemiyorum ama siz takipçilerimin güçlü yorumlarını ve önerilerini duymak isterim. İkna olursam kesinlikle alırım.

Serenad'ı okumayan varsa alıp okuyabilir ama öyle aman aman, hemen koşup alın diyemeyeceğim ne yazık ki.

İyi okumalar...

Bir Önceki Kitap Yorumum: Tanrı'nın Unutulan Çocukları (Craig Silvey) 

Bir Sonraki Kitap Yorumum: Ay Hadi İnşallah! (PuCCa)

Serenad - Zülfü Livaneli


Serenad, çıktığı andan beri herkesin dilinde olan bir kitap. Bugüne kadar herkesten hemen hemen aynı yorumları aldım ve okumayı çok istedim. Bir zaman geldi ve ''Yetti artık, alıp okuyacağım!'' dedim ve girdim kitapçıya, aldım.

Belki şaşıracaksınız, belki kitap hakkında ilk defa böyle bir yorum okuyacaksınız ama ''Almaz olaydım.'' dedim, okumaya başladıktan sonra.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, hepimiz Zülfü Livaneli'nin ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Her dalda bir şeylerle uğraşıyor ve belli bir noktaya gelmiş nadir kişilerden biri. Bunu asla göz ardı edemem. Etmek de haddime değil zaten.

Geçen sene Bumerang Ödülleri sayesinde Zülfü Livaneli'nin ''Edebiyat Mutluluktur'' adlı imzalı kitabına sahip olmuştum. Mesela o kitaba bayılmıştım ve bana çok şey kattığını düşünüyorum. Yazar olmayı isteyen bir blogger olarak, roman yazma teknikleri hakkında bir çok bilgi edindim. Fakat gelin görün ki Livaneli'nin bu kitabındaki teknik beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.

Kitapta ele alınan konu harika, olaylar vesaire harika. Fakat Livaneli abicim, anlatımın çok çok çok sıkıcı olmuş. Wagner'in hikayesine gelene kadar canım çıktı resmen. Oku oku geçmiyor, her bölüm sanki bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bunaldım, okuma isteğim kaçıp durdu sürekli.

Wagner'ın hikayesine söylenecek laf yok, o kısıma bayıldım. Ondan sonraki bir kaç bölüm de artık ''Ha gayret Hasan, bitmek üzere, az kaldı.'' diye diye geçti. Epilog bölümüne girdiğimde bir dikleştim, bir düzelttim kendimi. ''Hadi Livaneli, şaşırt beni azıcık.'' dedim. Öyle de oldu diyebilirim. Kitabın sonu gerçekten güzel bir şekilde son buldu.

Keşke başları o kadar sıkıcı olmasaydı, keşke daha bir seve seve, can atarak okusaydım diyorum ama yapacak bir şey yok. Zülfü Livaneli'nin kitaplarını alır okur muyum bilemiyorum ama siz takipçilerimin güçlü yorumlarını ve önerilerini duymak isterim. İkna olursam kesinlikle alırım.

Serenad'ı okumayan varsa alıp okuyabilir ama öyle aman aman, hemen koşup alın diyemeyeceğim ne yazık ki.

İyi okumalar...

Bir Önceki Kitap Yorumum: Tanrı'nın Unutulan Çocukları (Craig Silvey) 

Bir Sonraki Kitap Yorumum: Ay Hadi İnşallah! (PuCCa)


Dizüstü Edebiyatın 12. kitabı olan Sorun Bendeymiş de bitti ve kitaplıktaki yerini aldı.

Yaz aylarının en keyifli yanlarından biri de Dizüstü Edebiyat kitaplarını okumaktır bence. Kışın okuduğumuz o kalınca romanlar içimizi nasıl ısıtıyorsa, Dizüstü Edebiyata ait kitaplar da yazın bir o kadar sıcağı etkisiz hale getirebiliyor. Aslında bu kitabı üç gün önce okumaya başladığım sırada havalarda bir değişim olup kışa tekrardan dönüş gibi bir olay gerçekleşti, dün bittiğinde de aynı soğuk devam ediyordu.

Pucca'nın kitaplarında yaptığım düzensizliği Pinkfreud'da da yapmış bulunmaktayım. Pucca'nın kitaplarını 3-1-2 diye okudum ve Pinkfreud'un da bu, yani ikinci kitabından başladım. Sebebi elime bunun geçmesi oldu açıkçası. Üstelik kitaba niyeyse biraz ön yargılı yaklaştım fakat okudukça pişman oldum, çünkü en az Pucca kadar komik ve samimi.

Kitapta Pelin'in Mehmet Emin'le olan ilişkisinin bitişini başlangıç noktası yapmış ve sonrasında hayatının aşkı olan Bora ile 4 yıllık ilişkileri içerisinde yaşadıklarını anlatmış. Her bölüm birbirinden komik ve eğlenceli. Bu kitabı beğenmemden dolayı ilk kitabı ve yeni çıkmış olan kitabı ''Beni Hep Sev''i mutlaka önümüzdeki yaz günlerinde alıp, okuyup, yorumlayacağım yine burada.

Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum; Dizüstü Edebiyatı kitaplarında en çok hoşuma giden şey, esprili ve rahatça kullanılan dilin sizi güldürmesi bir yana aynı zamanda fena şekilde içinizi burkması da söz konusu oluyor. Yani mesela Pelin'in yaşadığı o olaylara kahkahalar attığım da oldu, ''Yazık ama laan...'' deyip şööyle bir dalıp gittiğim de oldu. Bu sadece bu kitapta değil, Pucca'nın ve Onur Gökşen'in Yedi Kere Sekiz kitabında da olmuştu.

Benim gibi ön yargı ile yaklaşanınız varsa, yıkın o yargıları ve koşun alın derim.

Sorun Bendeymiş - Pinkfreud


Dizüstü Edebiyatın 12. kitabı olan Sorun Bendeymiş de bitti ve kitaplıktaki yerini aldı.

Yaz aylarının en keyifli yanlarından biri de Dizüstü Edebiyat kitaplarını okumaktır bence. Kışın okuduğumuz o kalınca romanlar içimizi nasıl ısıtıyorsa, Dizüstü Edebiyata ait kitaplar da yazın bir o kadar sıcağı etkisiz hale getirebiliyor. Aslında bu kitabı üç gün önce okumaya başladığım sırada havalarda bir değişim olup kışa tekrardan dönüş gibi bir olay gerçekleşti, dün bittiğinde de aynı soğuk devam ediyordu.

Pucca'nın kitaplarında yaptığım düzensizliği Pinkfreud'da da yapmış bulunmaktayım. Pucca'nın kitaplarını 3-1-2 diye okudum ve Pinkfreud'un da bu, yani ikinci kitabından başladım. Sebebi elime bunun geçmesi oldu açıkçası. Üstelik kitaba niyeyse biraz ön yargılı yaklaştım fakat okudukça pişman oldum, çünkü en az Pucca kadar komik ve samimi.

Kitapta Pelin'in Mehmet Emin'le olan ilişkisinin bitişini başlangıç noktası yapmış ve sonrasında hayatının aşkı olan Bora ile 4 yıllık ilişkileri içerisinde yaşadıklarını anlatmış. Her bölüm birbirinden komik ve eğlenceli. Bu kitabı beğenmemden dolayı ilk kitabı ve yeni çıkmış olan kitabı ''Beni Hep Sev''i mutlaka önümüzdeki yaz günlerinde alıp, okuyup, yorumlayacağım yine burada.

Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum; Dizüstü Edebiyatı kitaplarında en çok hoşuma giden şey, esprili ve rahatça kullanılan dilin sizi güldürmesi bir yana aynı zamanda fena şekilde içinizi burkması da söz konusu oluyor. Yani mesela Pelin'in yaşadığı o olaylara kahkahalar attığım da oldu, ''Yazık ama laan...'' deyip şööyle bir dalıp gittiğim de oldu. Bu sadece bu kitapta değil, Pucca'nın ve Onur Gökşen'in Yedi Kere Sekiz kitabında da olmuştu.

Benim gibi ön yargı ile yaklaşanınız varsa, yıkın o yargıları ve koşun alın derim.


Piç Güveysinden Hallice, Dizüstü Edebiyatının ikinci eseri. Yazarımız ise Twitter adıyla samihazinses, gerçek ismiyle Aras Öztürk Çolak. 

Bildiğimiz gibi Dizüstü Edebiyatın ilk eseri Pucca'nın, Küçük Aptalın Büyük Dünyası adlı kitabıydı. Bir kızın iç dünyası tüm komikliğiyle ve gerçekliğiyle anlatılmıştı. Kadınların/kızların, bilmediğimiz, hatta kadınlar/kızlar da hemcinslerinde bilmediklerini öğrendi, güldü. İşte samihazinses de ardından ''Erkeklerin de iç dünyası var! Hatta erkekler hakkında bilmediğiniz o kadar şey var ki, öğrenin bakalım.'' diyerek bu kitabı yazmış olmalı. 

Kitabın özetini kısaca yapacak olursak: Hüsnü adında tam bir 'piç' karakterimiz var. Sürekli karı kız peşinde olan, ''Acaba bugün kiminle sevişsem?'' diyen bir tip. Bu soruyu kendi kendine sorması tabii ki bütün kızların etkileneceği bir yakışıklılığa sahip olmasından kaynaklanmıyor aslında. Hüsnü öyle bir erkek ki, en yapmayacak kızı bile ağına düşürebiliyordu. 

Fakat Hüsnü, tüm bunları yaparken içinde saklı olan o duyguyu fark eder. Hiçbir zaman, hiç kimseye, hiçbir kıza hissetmediği duyguları beslemektedir O'na. İlk defa belden aşağısını düşünmeden, kalbiyle hissetmektedir. Ama o hisler ne yazık ki doğru kişiye duyulmamıştı. Hüsnünün aşık olduğu kişi: en yakın arkadaşıydı. 

Daha fazla anlatmayayım, heyecanı kaçmasın. ''E yeterince anlattın, kime aşık olduğunu bile söyledin.'' diyen olursa eğer, evet söyledim ama zaten kitabın tanıtım bülteninde de yazılı bu. Bu kitap için değil sadece, tüm kitap yorumlarımda tanıtım bülteninde verilen bilgileri kendi cümlelerimle sizlere aktarıyorum. 

Dizüstü Edebiyat severler çok var. Bu kitabı da çoğunun okuduğunu düşünüyorum. Okumayanlara tavsiye edeceğim komik bir kitap. Hani ''Çok mu komik?'' diye soracak olursanız; doğrusunu söylemek gerekirse çok gülerek okuduğum bir kitap değildi. Ama bir iki komik yerler de yok değildi. 

İyi okumalar...

P*ç Güveysinden Hallice


Piç Güveysinden Hallice, Dizüstü Edebiyatının ikinci eseri. Yazarımız ise Twitter adıyla samihazinses, gerçek ismiyle Aras Öztürk Çolak. 

Bildiğimiz gibi Dizüstü Edebiyatın ilk eseri Pucca'nın, Küçük Aptalın Büyük Dünyası adlı kitabıydı. Bir kızın iç dünyası tüm komikliğiyle ve gerçekliğiyle anlatılmıştı. Kadınların/kızların, bilmediğimiz, hatta kadınlar/kızlar da hemcinslerinde bilmediklerini öğrendi, güldü. İşte samihazinses de ardından ''Erkeklerin de iç dünyası var! Hatta erkekler hakkında bilmediğiniz o kadar şey var ki, öğrenin bakalım.'' diyerek bu kitabı yazmış olmalı. 

Kitabın özetini kısaca yapacak olursak: Hüsnü adında tam bir 'piç' karakterimiz var. Sürekli karı kız peşinde olan, ''Acaba bugün kiminle sevişsem?'' diyen bir tip. Bu soruyu kendi kendine sorması tabii ki bütün kızların etkileneceği bir yakışıklılığa sahip olmasından kaynaklanmıyor aslında. Hüsnü öyle bir erkek ki, en yapmayacak kızı bile ağına düşürebiliyordu. 

Fakat Hüsnü, tüm bunları yaparken içinde saklı olan o duyguyu fark eder. Hiçbir zaman, hiç kimseye, hiçbir kıza hissetmediği duyguları beslemektedir O'na. İlk defa belden aşağısını düşünmeden, kalbiyle hissetmektedir. Ama o hisler ne yazık ki doğru kişiye duyulmamıştı. Hüsnünün aşık olduğu kişi: en yakın arkadaşıydı. 

Daha fazla anlatmayayım, heyecanı kaçmasın. ''E yeterince anlattın, kime aşık olduğunu bile söyledin.'' diyen olursa eğer, evet söyledim ama zaten kitabın tanıtım bülteninde de yazılı bu. Bu kitap için değil sadece, tüm kitap yorumlarımda tanıtım bülteninde verilen bilgileri kendi cümlelerimle sizlere aktarıyorum. 

Dizüstü Edebiyat severler çok var. Bu kitabı da çoğunun okuduğunu düşünüyorum. Okumayanlara tavsiye edeceğim komik bir kitap. Hani ''Çok mu komik?'' diye soracak olursanız; doğrusunu söylemek gerekirse çok gülerek okuduğum bir kitap değildi. Ama bir iki komik yerler de yok değildi. 

İyi okumalar...

Allah Beni Böyle Yaratmış, Küçük Aptalın Büyük Dünyası ve Ve Geri Kalan Her Şey... Yazdığım sıraya göre okuduğum PuCCa Günlük kitaplarının sonuna geldim.

Ve Geri Kalan Her Şey, diğer iki kitap gibi nereye gidersem gideyim çantamın içinde oldu. Kitap okumaya ayırdığım süreçler dışında bile elimde oldu ve boş anımda pat diye açıp okuyordum. Misal verecek olursak; kendime kahve yaparken suyun kaynamasını beklerken açıp okuyordum.

Bu kitapta PuCCa bizlere Ceri ile olan ilişkisini anlatmış çoğunlukta. Diğer bölümler, bir PuCCa klasiği ile geçmişten ve komik anlarından ibaret. Ceri ile olan ilişkileri de PuCCa'nın aşk klasikleri gibi imkansızlıkla başlıyor, başladığı gibi imkansızlıkla giderken kitap mutlu son ile bitiyor çok şükür.

Ve Geri Kalan Her Şey, komik olduğu kadar duygusal da. Ne tuhaftır ki PuCCa sizi kahkahaya boğmayı başarabildiği kadar anında gözlerinizi yaşla doldurabiliyor. Allah Beni Böyle Yaratmış kitabı içinde aynı şeyi söylemiştim.

Kitabın sonu ise çok harika olmuş. Gecenin ikisinde kahkaha attım resmen, kardeşim ve abim uyanıcak diye tırstığımdan da hemen battaniye altına saklandım.

Hala PuCCa'dan habersiz, ya da haberi olup da okumayan herkese tavsiyem, en yakın kitapçıya şimdi koşarak gidip alın. Gerçekten pişman olmayacaksınız.

  • Küçük Aptalın Büyük Dünyası için tık tık
  • Allah Beni Böyle Yaratmış için tık tık

Ve Geri Kalan Her Şey

Allah Beni Böyle Yaratmış, Küçük Aptalın Büyük Dünyası ve Ve Geri Kalan Her Şey... Yazdığım sıraya göre okuduğum PuCCa Günlük kitaplarının sonuna geldim.

Ve Geri Kalan Her Şey, diğer iki kitap gibi nereye gidersem gideyim çantamın içinde oldu. Kitap okumaya ayırdığım süreçler dışında bile elimde oldu ve boş anımda pat diye açıp okuyordum. Misal verecek olursak; kendime kahve yaparken suyun kaynamasını beklerken açıp okuyordum.

Bu kitapta PuCCa bizlere Ceri ile olan ilişkisini anlatmış çoğunlukta. Diğer bölümler, bir PuCCa klasiği ile geçmişten ve komik anlarından ibaret. Ceri ile olan ilişkileri de PuCCa'nın aşk klasikleri gibi imkansızlıkla başlıyor, başladığı gibi imkansızlıkla giderken kitap mutlu son ile bitiyor çok şükür.

Ve Geri Kalan Her Şey, komik olduğu kadar duygusal da. Ne tuhaftır ki PuCCa sizi kahkahaya boğmayı başarabildiği kadar anında gözlerinizi yaşla doldurabiliyor. Allah Beni Böyle Yaratmış kitabı içinde aynı şeyi söylemiştim.

Kitabın sonu ise çok harika olmuş. Gecenin ikisinde kahkaha attım resmen, kardeşim ve abim uyanıcak diye tırstığımdan da hemen battaniye altına saklandım.

Hala PuCCa'dan habersiz, ya da haberi olup da okumayan herkese tavsiyem, en yakın kitapçıya şimdi koşarak gidip alın. Gerçekten pişman olmayacaksınız.

  • Küçük Aptalın Büyük Dünyası için tık tık
  • Allah Beni Böyle Yaratmış için tık tık

Dün yazdığım yazıda da bahsetmiş olduğum gibi gittiğim terslikte bu kitabı da bitirdim. Bu PuCCa'ya çok gülüyorum arkadaş ya. Hayır yani bir insan yazdığı kitapla güldürebiliyorsa cidden yeteneklidir ama tabii daha önce de dediğim gibi kitabı bir ''yazarın yazmış olduğu'' kitap niteliğinde okumamak gerek. 

İlk kitap, Allah Beni Böyle Yaratmış'dan daha komik, daha neşeli, daha kıpır kıpır bir PuCCa'yı anlatıyor. İkinci kitabına henüz başlamadım, onun hakkında da sonradan yorumlarımı dile getiririm. Fakat sanırım, Küçük Aptalın Büyük Dünyasını diğer kitaplarına değişemeyeceğim.

PuCCa, bu kitabında Pekmez'in yakın arkadaşı olan Erik'le aynı iş yerinde çalışmaktadır. Çocuk bunu, Pekmez'i aldattığını düşündüğü için sevmediğinden PuCCa da çocuğa yaklaşmaktan korkuyor. EsmaCeyhan adını verdiği arkadaşı da bu çocuğa yanık ve daha önceden birliktelikleri de olmuş. Zamanla, artık nasıl oluyorsa bu PuCCa, çocuğa vuruluyor. Bahanelerle yakınlaşa yakınlaşa bir öpücük sonrasında sevgili oluveriyorlar. Bundan sonrası Erik'le olan hikayeleri zaten, onları da tek tek yazarsam kitabı okumanıza gerek kalmaz.

Yani anlayacağınız gibi bu kitabı kahkaha atarak okuyacaksınız ve okuduğunuza da pişman olmayacaksınız. İyi okumalar...

Küçük Aptalın Büyük Dünyası

Dün yazdığım yazıda da bahsetmiş olduğum gibi gittiğim terslikte bu kitabı da bitirdim. Bu PuCCa'ya çok gülüyorum arkadaş ya. Hayır yani bir insan yazdığı kitapla güldürebiliyorsa cidden yeteneklidir ama tabii daha önce de dediğim gibi kitabı bir ''yazarın yazmış olduğu'' kitap niteliğinde okumamak gerek. 

İlk kitap, Allah Beni Böyle Yaratmış'dan daha komik, daha neşeli, daha kıpır kıpır bir PuCCa'yı anlatıyor. İkinci kitabına henüz başlamadım, onun hakkında da sonradan yorumlarımı dile getiririm. Fakat sanırım, Küçük Aptalın Büyük Dünyasını diğer kitaplarına değişemeyeceğim.

PuCCa, bu kitabında Pekmez'in yakın arkadaşı olan Erik'le aynı iş yerinde çalışmaktadır. Çocuk bunu, Pekmez'i aldattığını düşündüğü için sevmediğinden PuCCa da çocuğa yaklaşmaktan korkuyor. EsmaCeyhan adını verdiği arkadaşı da bu çocuğa yanık ve daha önceden birliktelikleri de olmuş. Zamanla, artık nasıl oluyorsa bu PuCCa, çocuğa vuruluyor. Bahanelerle yakınlaşa yakınlaşa bir öpücük sonrasında sevgili oluveriyorlar. Bundan sonrası Erik'le olan hikayeleri zaten, onları da tek tek yazarsam kitabı okumanıza gerek kalmaz.

Yani anlayacağınız gibi bu kitabı kahkaha atarak okuyacaksınız ve okuduğunuza da pişman olmayacaksınız. İyi okumalar...

Evet, yine ben ve tersliklerim sizlerle beraber.

Pucca'nın ''Küçük Aptalın Büyük Dünyası'' adlı ilk kitabı sonrasında çıkardığı ''Ve Geri Kalan Her Şey'' adlı ikinci kitabı ardından da ''Allah Beni Böyle Yaratmış'' ile okuyucularına dertlerini anlattı. Bizlerde okuduk güldük, bazen hüzünlendik.

Bildiğimiz gibi birinci kitap 'Küçük Aptalın Büyük Dünyası' fakat ben ilk önce 'Allah Beni Böyle Yaratmış'ı okudum. Gören herkes ''Bu birinci kitabı diyil kii yuuaa'' falan yaptı ben de iki tane salladım suratlarına. Bilmiş bilmiş ''Evet öyle ama PuCCa'nın hayat sıralamasına göre önce 3 sonra 1 ve sonra da 2'inci kitabı geliyor tamam mı!?'' dedim. Ama cidden öyle.

Allah Beni Böyle Yaratmış'ı bitireli 3 gün oldu ve Küçük Aptalın Büyük Dünyası da henüz bitti. Ve Geri Kalan Her Şey'i de bugün alıp okumaya başlayacağım. Önce Allah Beni Böyle Yaratmış'dan bahsetmek istedim.


Şimdi bizim bu fıkır fıkır kızımız PuCCa bu kitabında Ankaralı sevgilisini anlatıyor. Ankaralıyı önce en yakın arkadaşı Sarı beğenmişti ve hoşlanıyordu. Bunların arasını yapayım derken PuCCa da Ankaralıya aşık oluyor. Sonra bunlar bir flört falan filan derken sevgili oluyorlar. Aynı evde yaşamaya başlıyor. Ankaralının anne babasıyla tanışılıyor bilmem ne işte. Sonra bunlar bir kavga, dövüş, gürültü derken bi güzel ayrılıyorlar.


Aynı zamanda kitapta çocukluğunda yaşadığı trajedilerden de bahsediyor PuCCa ve bu bölümlerde hüzünlenmemek elde değil. Kahkahaya boğduğu kadar da hüzünlendirebiliyor sizi.

İyisin PuCCa'cım iyi.

Allah Beni Böyle Yaratmış

Evet, yine ben ve tersliklerim sizlerle beraber.

Pucca'nın ''Küçük Aptalın Büyük Dünyası'' adlı ilk kitabı sonrasında çıkardığı ''Ve Geri Kalan Her Şey'' adlı ikinci kitabı ardından da ''Allah Beni Böyle Yaratmış'' ile okuyucularına dertlerini anlattı. Bizlerde okuduk güldük, bazen hüzünlendik.

Bildiğimiz gibi birinci kitap 'Küçük Aptalın Büyük Dünyası' fakat ben ilk önce 'Allah Beni Böyle Yaratmış'ı okudum. Gören herkes ''Bu birinci kitabı diyil kii yuuaa'' falan yaptı ben de iki tane salladım suratlarına. Bilmiş bilmiş ''Evet öyle ama PuCCa'nın hayat sıralamasına göre önce 3 sonra 1 ve sonra da 2'inci kitabı geliyor tamam mı!?'' dedim. Ama cidden öyle.

Allah Beni Böyle Yaratmış'ı bitireli 3 gün oldu ve Küçük Aptalın Büyük Dünyası da henüz bitti. Ve Geri Kalan Her Şey'i de bugün alıp okumaya başlayacağım. Önce Allah Beni Böyle Yaratmış'dan bahsetmek istedim.


Şimdi bizim bu fıkır fıkır kızımız PuCCa bu kitabında Ankaralı sevgilisini anlatıyor. Ankaralıyı önce en yakın arkadaşı Sarı beğenmişti ve hoşlanıyordu. Bunların arasını yapayım derken PuCCa da Ankaralıya aşık oluyor. Sonra bunlar bir flört falan filan derken sevgili oluyorlar. Aynı evde yaşamaya başlıyor. Ankaralının anne babasıyla tanışılıyor bilmem ne işte. Sonra bunlar bir kavga, dövüş, gürültü derken bi güzel ayrılıyorlar.


Aynı zamanda kitapta çocukluğunda yaşadığı trajedilerden de bahsediyor PuCCa ve bu bölümlerde hüzünlenmemek elde değil. Kahkahaya boğduğu kadar da hüzünlendirebiliyor sizi.

İyisin PuCCa'cım iyi.

Pucca'nın ''Küçük Aptalın Büyük Dünyası'' adlı kitabını yarım bırakmak zorunda kalarak başlamış olduğum Erkek Dedikodusu için yorumlarımı sizlerle paylaşmak istedim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki Pucca'nın kitabını beğenmediğimden yarım bırakmadım. Gerçekten bana kahkahalar attıran bir kitap, onu okuyup ayrıca yorum yapacağım tabii ki.

Şimdi Erkek Dedikodusu'na gelecek olursak, nereden başlayacağımı bilemiyorum doğrusu. Hem güldüren, hem de düşündüren günümüz romanlarından. Kız arkadaşlar arasında geçen dedikodular ve erkeklerin; kızların tabiri ile ''öküz''lükleriyle dolan bu kitap gerçekten hoş. Pucca, French Oje ve T.B'nin kitaplarını okurken, elimde kitap değil de bilgisayarımda Twitter hesaplarından tweetlerini okuyormuş gibi okuyorum. Çünkü bu üç arkadaş 'yazar' niteliğini taşıyamazlar bana göre. Bunu onların başarısızlıklarından değil, yazmış oldukları kitapların yazarlık derecesinde başarılı olmamasından söylüyorum. Yoksa yazdıkları gerçekten oldukları pozisyon içerisinde başarılı ve okutmayı da çok iyi becerebiliyorlar. Çünkü günümüz gençleri ile aynı düşüncelere sahipler, adeta arkadaşımız gibiler.

Erkek Dedikodusu'nun birinci kitabını okumamama rağmen anlaşılmayacak hiçbir durum yaşamadım kitabı okurken. Arasında bir bağ olduğunu düşünmüyorum ama daha sonradan elimde okuyacak kitabım kalmadığında alıp okurum onu da. Birinci kitabı okuma gereğini çok hissetmiyorum içimde ama üçüncüsünü çıkar çıkmaz alırım.

Genç kızlara ve erkeklere önerebileceğim bir kitap bu. Alın okuyun derim.

Erkek Dedikodusu 2

Pucca'nın ''Küçük Aptalın Büyük Dünyası'' adlı kitabını yarım bırakmak zorunda kalarak başlamış olduğum Erkek Dedikodusu için yorumlarımı sizlerle paylaşmak istedim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki Pucca'nın kitabını beğenmediğimden yarım bırakmadım. Gerçekten bana kahkahalar attıran bir kitap, onu okuyup ayrıca yorum yapacağım tabii ki.

Şimdi Erkek Dedikodusu'na gelecek olursak, nereden başlayacağımı bilemiyorum doğrusu. Hem güldüren, hem de düşündüren günümüz romanlarından. Kız arkadaşlar arasında geçen dedikodular ve erkeklerin; kızların tabiri ile ''öküz''lükleriyle dolan bu kitap gerçekten hoş. Pucca, French Oje ve T.B'nin kitaplarını okurken, elimde kitap değil de bilgisayarımda Twitter hesaplarından tweetlerini okuyormuş gibi okuyorum. Çünkü bu üç arkadaş 'yazar' niteliğini taşıyamazlar bana göre. Bunu onların başarısızlıklarından değil, yazmış oldukları kitapların yazarlık derecesinde başarılı olmamasından söylüyorum. Yoksa yazdıkları gerçekten oldukları pozisyon içerisinde başarılı ve okutmayı da çok iyi becerebiliyorlar. Çünkü günümüz gençleri ile aynı düşüncelere sahipler, adeta arkadaşımız gibiler.

Erkek Dedikodusu'nun birinci kitabını okumamama rağmen anlaşılmayacak hiçbir durum yaşamadım kitabı okurken. Arasında bir bağ olduğunu düşünmüyorum ama daha sonradan elimde okuyacak kitabım kalmadığında alıp okurum onu da. Birinci kitabı okuma gereğini çok hissetmiyorum içimde ama üçüncüsünü çıkar çıkmaz alırım.

Genç kızlara ve erkeklere önerebileceğim bir kitap bu. Alın okuyun derim.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.