background img

The New Stuff

nefret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nefret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bir nefret var ortada artık. Sevgiler tükenmiş ve nefret saçılıyor dört bir yana. Kokusu çıkıyor. Üzerinde alevi ve dumanı olan bir porsiyon nefret koyuyorlar önüme. Kokusu midemi bulandırıyor. Yeyip, yememekte tereddütlüyüm. Ya yiyeceğim ve bana davranıldığı gibi davranacağım ya da yemeyeceğim ve yapılan her şeye seyirci kalacağım.

Neden bana nefretle yaklaşan birini sevme zorunluluğunda hissedeyim ki. Herkesin hayatta ciddi anlamda ve ciddi nedenlerden dolayı nefret ettiği en az 1 kişi vardır. Size kötü davranan, özgürlüğünüzü engelleyen, hayatınızın güzel anlarınızı elinizden alan, kendi hayatı sizin hayatınızdan bin kat beter olduğu halde sizin hayatınızı hep daha kötü gören ve sürekli dile getiren bir insanı neden sevesiniz ki?

İşte sorun da şudur ki; bunları yapanlar ne yazık ki bazen en yakınlarınızdır. Ailenizdir, arkadaşınızdır, dostunuzdur, eşinizdir, sevgilinizdir. Ne yazık ki kendinizi onlara karşı bir sevgi beslemek zorunluluğunda hissetseniz de, sevemezsiniz.

Karar verdim, bu bir porsiyon, hala sıcacık olan nefreti, bölmeden atacağım ağzıma. Ne kadar seviyor olduğumu düşünsem de, bana nefret kusana, nefretimden armağan edeceğim.

Bir Porsiyon Nefret

Bir nefret var ortada artık. Sevgiler tükenmiş ve nefret saçılıyor dört bir yana. Kokusu çıkıyor. Üzerinde alevi ve dumanı olan bir porsiyon nefret koyuyorlar önüme. Kokusu midemi bulandırıyor. Yeyip, yememekte tereddütlüyüm. Ya yiyeceğim ve bana davranıldığı gibi davranacağım ya da yemeyeceğim ve yapılan her şeye seyirci kalacağım.

Neden bana nefretle yaklaşan birini sevme zorunluluğunda hissedeyim ki. Herkesin hayatta ciddi anlamda ve ciddi nedenlerden dolayı nefret ettiği en az 1 kişi vardır. Size kötü davranan, özgürlüğünüzü engelleyen, hayatınızın güzel anlarınızı elinizden alan, kendi hayatı sizin hayatınızdan bin kat beter olduğu halde sizin hayatınızı hep daha kötü gören ve sürekli dile getiren bir insanı neden sevesiniz ki?

İşte sorun da şudur ki; bunları yapanlar ne yazık ki bazen en yakınlarınızdır. Ailenizdir, arkadaşınızdır, dostunuzdur, eşinizdir, sevgilinizdir. Ne yazık ki kendinizi onlara karşı bir sevgi beslemek zorunluluğunda hissetseniz de, sevemezsiniz.

Karar verdim, bu bir porsiyon, hala sıcacık olan nefreti, bölmeden atacağım ağzıma. Ne kadar seviyor olduğumu düşünsem de, bana nefret kusana, nefretimden armağan edeceğim.

Kendimi nasıl bu evin dışına, daha da, tamamen dışına nasıl atabilirim diye düşünemiyordum bile. İki kelimelik bir söz, insanın hayatını ne kadar yıkabilirdi ki? Ne kadar mahvedebilirdi? Nasıl alt üst olurdu her şey?

Kapıyı açtım ve hiç durmayacakmış, en sona kaçarcasına koşmaya başladım. Koştukça, uzaklaştıkça; o söz daha da yankılanıyordu beynimin içinde. Bütün hislerimi kemiriyor, gittikçe hissizleşiyordum. Koşmaktan, etrafa bakmaktan, durup etrafımdan dönmekten; ayaklarımı, ağlamaktan ise gözlerimi hissedemiyordum. Sadece gözlerimin içindeki yanmayı hissedebiliyordum. Kalbimin en derinindeki yanmaya benziyordu. Aynı acıydı bu.


Koştum. Koştum. Koştum. Durmayacağım, durmak yok! Bitecek mi bu da? Her berbat olay gibi, bunu da unutabilir miyim? Unutamam... Unutabilirim... Bilmiyorum. Daha fazla yapabileceğimi düşünmüyorum. Her şey bu kadar basit olamazdı. Unutamam, unutamayacağım ama bunun da bir sonu olacaktı. Biliyorum, evet olacaktı.

Daha ne kadar koşacağım, istemiyorum! Sus, konuşma. Hayır, hayır, hayır! Nefret etmiyor. Sadece bir anlık sinirdi, seviyor. Ben onun kızıyım. Beni seviyor, ben de onu. Beni sevi... Sus artık! Dinlemeyeceğim seni!

...

Bir Ses: ''Nefret Ediyorum!''

Kendimi nasıl bu evin dışına, daha da, tamamen dışına nasıl atabilirim diye düşünemiyordum bile. İki kelimelik bir söz, insanın hayatını ne kadar yıkabilirdi ki? Ne kadar mahvedebilirdi? Nasıl alt üst olurdu her şey?

Kapıyı açtım ve hiç durmayacakmış, en sona kaçarcasına koşmaya başladım. Koştukça, uzaklaştıkça; o söz daha da yankılanıyordu beynimin içinde. Bütün hislerimi kemiriyor, gittikçe hissizleşiyordum. Koşmaktan, etrafa bakmaktan, durup etrafımdan dönmekten; ayaklarımı, ağlamaktan ise gözlerimi hissedemiyordum. Sadece gözlerimin içindeki yanmayı hissedebiliyordum. Kalbimin en derinindeki yanmaya benziyordu. Aynı acıydı bu.


Koştum. Koştum. Koştum. Durmayacağım, durmak yok! Bitecek mi bu da? Her berbat olay gibi, bunu da unutabilir miyim? Unutamam... Unutabilirim... Bilmiyorum. Daha fazla yapabileceğimi düşünmüyorum. Her şey bu kadar basit olamazdı. Unutamam, unutamayacağım ama bunun da bir sonu olacaktı. Biliyorum, evet olacaktı.

Daha ne kadar koşacağım, istemiyorum! Sus, konuşma. Hayır, hayır, hayır! Nefret etmiyor. Sadece bir anlık sinirdi, seviyor. Ben onun kızıyım. Beni seviyor, ben de onu. Beni sevi... Sus artık! Dinlemeyeceğim seni!

...

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.