background img

The New Stuff

Bir Ses: ''Nefret Ediyorum!''

Kendimi nasıl bu evin dışına, daha da, tamamen dışına nasıl atabilirim diye düşünemiyordum bile. İki kelimelik bir söz, insanın hayatını ne kadar yıkabilirdi ki? Ne kadar mahvedebilirdi? Nasıl alt üst olurdu her şey?

Kapıyı açtım ve hiç durmayacakmış, en sona kaçarcasına koşmaya başladım. Koştukça, uzaklaştıkça; o söz daha da yankılanıyordu beynimin içinde. Bütün hislerimi kemiriyor, gittikçe hissizleşiyordum. Koşmaktan, etrafa bakmaktan, durup etrafımdan dönmekten; ayaklarımı, ağlamaktan ise gözlerimi hissedemiyordum. Sadece gözlerimin içindeki yanmayı hissedebiliyordum. Kalbimin en derinindeki yanmaya benziyordu. Aynı acıydı bu.


Koştum. Koştum. Koştum. Durmayacağım, durmak yok! Bitecek mi bu da? Her berbat olay gibi, bunu da unutabilir miyim? Unutamam... Unutabilirim... Bilmiyorum. Daha fazla yapabileceğimi düşünmüyorum. Her şey bu kadar basit olamazdı. Unutamam, unutamayacağım ama bunun da bir sonu olacaktı. Biliyorum, evet olacaktı.

Daha ne kadar koşacağım, istemiyorum! Sus, konuşma. Hayır, hayır, hayır! Nefret etmiyor. Sadece bir anlık sinirdi, seviyor. Ben onun kızıyım. Beni seviyor, ben de onu. Beni sevi... Sus artık! Dinlemeyeceğim seni!

...


Ne kadar süre boş boş denizin sonsuzluğunu izlemiştim bilmiyorum. Bunun farkına vardığımda ise kendime bir çeki düzen verdim ve yavaş yavaş olduğum yerde doğruldum. Kendime gelmeliydim artık, yeter! Daha fazla vurmayacaktım kendimi oradan oraya. Artık ağlamıyordum, fakat göz yaşlarım ben istemeden bile akıyordu usulca. İnsan neden kendine ''Dur!'' diyemiyor? Yapamıyor.

Yavaşça yürümeye başladım. Kaçtığım, bir daha dönmeye korktuğum o eve gidiyordum yavaşça. Korkuyordum. Bir ileri iki geri gidiyordum.

Hava kararmıştı. Artık eve yaklaştıkça içimdeki korkunun azaldığını hissediyordum. Beni o evde seven biri vardı, biliyorum. Biliyorum, evet. Biliyo... Beni sevmeyen, benden nefret eden birinin olduğunu da en az o kadar... Biliyordum!

Anahtarımı sessiz hareketlerle kilide geçirdim ve yavaşça açtım kapıyı. Herkes yatmıştı heralde. Kendimi hemen odama attım ve tekrar ağlamaya başladım. Uzanmıştım yatağımda ve tavana odaklanmıştım. Hiçbir şey düşünmüyordum. Tek düşünebildiğim, artık nasıl gülümseyebileceğimdi.

Bir süre sonra, odamın kapısı açıldı. Hemen gözyaşlarımı sildim ve kimin geldiğine baktım. Bir baba: ''Ben geldim aşkım...'' dedi gülümseyerek. Ağlamayacaktım, güçlü duracaktım karşısında. Bana dediği gibi, benden istediği gibi. Ben onun kızıydım, beni ağlarken görmemeliydi. Yatağımdan kalktım ve koşarak atladım boynuna. Sarıldım sıkıca... Birden irkildim. İçerden bir annenin sesi yankılanıyordu: ''Nefret ediyorum senden!''



0 yorum:

Yorum Gönder

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.