background img

The New Stuff

canan tan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
canan tan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çikolata Kaplı Hüzünler de kitaplıktaki okunanlar kitaplar arasına sıkıştırıldı.

Canan Tan'ın en son İz isimli kitabını okumuştum ve yorumumu da burada sizlerle paylaşmıştım. Ardından bu kitabını okudum. Çoğunuz biliyordur, bu kitap 2002 yılına ait bir kitap yani eski diyebiliriz.

Bu kitabı İz'den önce okuyan bir arkadaşım, benim kitabı okurken fark ettiğim detayı görememiş. Bu kitapta İz kitabından bir parça var. Anlamak aslında gerçekten biraz güç gibi duruyor. Çünkü karakterlerin isimleri, karakterlerin yerleşim yerlerinde farklılık var. Onun dışında cümleler tamamiyle aynı. Bu duruma biraz şaşırdım doğrusu.

Yüksek ihtimal ile, o bölümde yazılanlar genişletilip roman haline gelmiş ve 'İz' adını alarak da bizlere sunulmuş. Fakat anlamadığım kısım şu ki, karakterlerin isimleri neden sonradan değişiyor? Karakterlerin yerleri sonradan neden değiştiriliyor? Karakterlerin yerlerinin değişmesinden şöyle bahsedeyim: Verda'nın babasının sonradan evlendiği kadının yerinde, Verda'nın ablası var. Aslında Verda ailenin tek çocuğu. Babası öldükten sonra evine gidip, babasının çalışma odasına girmesindeki diyaloglar aynı, ama babasının yeni eşi değil de Verda'nın ablası var ve Çikolata Kaplı Hüzünler'de karakterin adı Verda değil.

Bu konuda bir sonuca varamadığım gibi kitapta 3 bölüm üst üste 'baba acısını' dile getirmesi ve kitabı da bir baba acısı konulu öyküyle sonlandırıyor. Buradan ben Canan Tan'ın gerçek yaşamında bir baba acısı çektiğini anlıyorum. Bundan kaynaklı olarak bunları yazıyor olabilir ama bir yazarın, özellikle de bu kadar başarılı bir yazarın sürekli bir şekilde kendini bir konu üzerinde tekrar etmesi bence ona bir artı olarak değilde eksi olarak dönüyor.

Genel olarak bakacak olursak kitabı beğendim. Saydığım ve yorumda bulunduğum bölümler dışındaki bölümleri beğendim ve büyük dikkatle okudum.

Tavsiye eder misin peki? sorusunu soracak olursanız, alsanız da olur almasanız da diyebilirim. Ki zaten büyük bir çoğunluğun okuduğunu düşünüyorum.

Sevgiler...

Çikolata Kaplı Hüzünler - Canan Tan


Çikolata Kaplı Hüzünler de kitaplıktaki okunanlar kitaplar arasına sıkıştırıldı.

Canan Tan'ın en son İz isimli kitabını okumuştum ve yorumumu da burada sizlerle paylaşmıştım. Ardından bu kitabını okudum. Çoğunuz biliyordur, bu kitap 2002 yılına ait bir kitap yani eski diyebiliriz.

Bu kitabı İz'den önce okuyan bir arkadaşım, benim kitabı okurken fark ettiğim detayı görememiş. Bu kitapta İz kitabından bir parça var. Anlamak aslında gerçekten biraz güç gibi duruyor. Çünkü karakterlerin isimleri, karakterlerin yerleşim yerlerinde farklılık var. Onun dışında cümleler tamamiyle aynı. Bu duruma biraz şaşırdım doğrusu.

Yüksek ihtimal ile, o bölümde yazılanlar genişletilip roman haline gelmiş ve 'İz' adını alarak da bizlere sunulmuş. Fakat anlamadığım kısım şu ki, karakterlerin isimleri neden sonradan değişiyor? Karakterlerin yerleri sonradan neden değiştiriliyor? Karakterlerin yerlerinin değişmesinden şöyle bahsedeyim: Verda'nın babasının sonradan evlendiği kadının yerinde, Verda'nın ablası var. Aslında Verda ailenin tek çocuğu. Babası öldükten sonra evine gidip, babasının çalışma odasına girmesindeki diyaloglar aynı, ama babasının yeni eşi değil de Verda'nın ablası var ve Çikolata Kaplı Hüzünler'de karakterin adı Verda değil.

Bu konuda bir sonuca varamadığım gibi kitapta 3 bölüm üst üste 'baba acısını' dile getirmesi ve kitabı da bir baba acısı konulu öyküyle sonlandırıyor. Buradan ben Canan Tan'ın gerçek yaşamında bir baba acısı çektiğini anlıyorum. Bundan kaynaklı olarak bunları yazıyor olabilir ama bir yazarın, özellikle de bu kadar başarılı bir yazarın sürekli bir şekilde kendini bir konu üzerinde tekrar etmesi bence ona bir artı olarak değilde eksi olarak dönüyor.

Genel olarak bakacak olursak kitabı beğendim. Saydığım ve yorumda bulunduğum bölümler dışındaki bölümleri beğendim ve büyük dikkatle okudum.

Tavsiye eder misin peki? sorusunu soracak olursanız, alsanız da olur almasanız da diyebilirim. Ki zaten büyük bir çoğunluğun okuduğunu düşünüyorum.

Sevgiler...

İz, yeni bir roman değil ve bir çoğunuz da okumuşsunuzdur muhtemelen. Okumasanız da konusu hakkında bir bilgiye sahipsinizdir diye düşünüyorum. Ben de okumadan önce baba-kız arasındaki ilişkiyi anlatan bir roman olduğunu biliyordum.

Canan Tan'ın İz adlı romanı dışında okuduğum iki kitabı vardı: Eroinle Dans ve Yüreğim Seni Çok Sevdi. Eroinle Dans'ı 'aman aman' bir şekilde okumadım doğrusu. Fakat Yüreğim Seni Çok Sevdi, ciddi anlamda çok başarılı bir roman ve kitaplığımda baş köşelerde. Canan Tan'ın romanlarındaki konular çok başarılı ve basit olmayan konular. Fakat anlatımı sürekli aynı. Bunun yararı da mutlaka vardır fakat bunca yıllık yazarsın, birazcık farklılık göstermenin bir zararı olacağını düşünmüyorum.

İz romanına gelecek olursak. Yine farklı ve daha önce benzer bir konuyu görmediğim fakat yaşamımda kolayca karşılaşabileceğim bir olayı ele alıyor.. Eroinle Dans'taki düşüncelerimle aynı değeri taşıyor. Son bölümlerine doğru sadece birazcık hareketlilik, şaşırma ve okuma isteği uyandırıyor. Kitapta bana batan şey, bazı devrik cümlelerin çok fazla devrik olması. Yani ortaya güzel bir cümle çıkaracağım derken karmakarışık bir şeyler çıkmış.

Benim düşüncelerim, eleştirilerim bunlar. Tabii ki bundan sonrası sizlerin takdiri. Her zaman şunu söylerim: Bir kelimeyi herkes aynı okur ama hiç kimse aynı yorumlayamaz.

İyi okumalar...

Tanıtım Bülteni: 

Biz mi İZ'in peşinden koşarız İZ mi bizi kovalar?

Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü.
Babasına hayran Verda, hatta aşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş.

Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir.
Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini...

Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde,
yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım.
Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi?
Keşke hep küçük kalsalardı...

Ne oldu ayrıldı ellerimiz baba?
Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim...

Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...

Canan Tan'ın İzi'nden

İz, yeni bir roman değil ve bir çoğunuz da okumuşsunuzdur muhtemelen. Okumasanız da konusu hakkında bir bilgiye sahipsinizdir diye düşünüyorum. Ben de okumadan önce baba-kız arasındaki ilişkiyi anlatan bir roman olduğunu biliyordum.

Canan Tan'ın İz adlı romanı dışında okuduğum iki kitabı vardı: Eroinle Dans ve Yüreğim Seni Çok Sevdi. Eroinle Dans'ı 'aman aman' bir şekilde okumadım doğrusu. Fakat Yüreğim Seni Çok Sevdi, ciddi anlamda çok başarılı bir roman ve kitaplığımda baş köşelerde. Canan Tan'ın romanlarındaki konular çok başarılı ve basit olmayan konular. Fakat anlatımı sürekli aynı. Bunun yararı da mutlaka vardır fakat bunca yıllık yazarsın, birazcık farklılık göstermenin bir zararı olacağını düşünmüyorum.

İz romanına gelecek olursak. Yine farklı ve daha önce benzer bir konuyu görmediğim fakat yaşamımda kolayca karşılaşabileceğim bir olayı ele alıyor.. Eroinle Dans'taki düşüncelerimle aynı değeri taşıyor. Son bölümlerine doğru sadece birazcık hareketlilik, şaşırma ve okuma isteği uyandırıyor. Kitapta bana batan şey, bazı devrik cümlelerin çok fazla devrik olması. Yani ortaya güzel bir cümle çıkaracağım derken karmakarışık bir şeyler çıkmış.

Benim düşüncelerim, eleştirilerim bunlar. Tabii ki bundan sonrası sizlerin takdiri. Her zaman şunu söylerim: Bir kelimeyi herkes aynı okur ama hiç kimse aynı yorumlayamaz.

İyi okumalar...

Tanıtım Bülteni: 

Biz mi İZ'in peşinden koşarız İZ mi bizi kovalar?

Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü.
Babasına hayran Verda, hatta aşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş.

Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir.
Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini...

Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde,
yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım.
Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi?
Keşke hep küçük kalsalardı...

Ne oldu ayrıldı ellerimiz baba?
Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim...

Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.