background img

The New Stuff

lezbiyen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lezbiyen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dün akşam saatlerinde görenleriniz mutlaka olmuştur ki, ''Memelimestan (Eylül Öztürk), Halil Söyletmez, Anıl İlter ve Aykut Yılmaz''ın bulunduğu bir video Twitter ortamına düştü ve herkes tarafından fena halde tepki aldı. Öncelikle söylemek isterim ki, bu yazımı tamamen o videoda bulunan, ismini bir kere daha zikretmek istemediğim insanları kınama amacıyla yazıyorum. Şu an bu yazımı okuyan birey, eğer homofobik veya transfobik bir bireysen lütfen daha dikkatli oku...

Dün internete sızan videoda yukarıda ismi bulunan zaatlardan birisi, eline bir telefon alıyor ve bir travestiyi arıyor. ''Kaça çalışıyorsun?'' gibi bir soru yöneltiyor ve bunun üzerine ağza alınmayacak laflar, küfürler sarf ediliyor.

Sormak isterim, bu tür trans, travesti veya herhangi bir LGBTİ bireyine bu şekilde yaklaşmaktan ne tür bir zevk alıyorsunuz? Sen ki onu işyerinde çalıştırmayan, sen ki o birey sırf eşcinsel olduğu için iş vermeyen? Peki nasıl olur da o bireyin seks işçiliğini ''mecbur kalarak'' yapıyor olmasını yadırgar ve bunu, sözde ''espri'' malzemesi yapabilirsin? Diyecek laf bulamıyorum.

Özellikle o 4 isimden şiddetli derecede kınadığım isim, kadın olan arkadaşımız. Kendileri LGBTİ Onur Haftası Yürüyüşlerinde boy gösteren bir şahsiyetmiş. Fakat videoda görüyoruz ki kendini yırtarcasına gülüyor. Bir kadın olarak ''*m mı bu 200 lira istiyorsun?'' gibi çirkin bir söze katıla katıla gülmesi de tam bir utanç kaynağı. Sen mi savunuyorsun LGBTİ bireylerini? Sen mi destekliyorsun? Senin gibiler mi? Desteklemeyin, hiç gerek yok.

Bu kişilerin kesinlikle yargılanmasını istiyorum ve şiddetle kınıyorum. Bu bir nefret suçudur, bu bir insan ayrımı, cinsiyet ayrımıdır. Nefret suçlarına, nefret cinayetlerine son diyoruz ve bu 4 bireyi kınamaya davet ediyorum sizleri de. Biliyorum ki o güzel yürekleriniz, bu güzel LGBTİ bireylerini bu yolda sonuna kadar koruyup destekleyecek.

SUSMAYIN, HAYKIRIN! EŞCİNSELLER VARDIR!

(İlgili videoyu izlemek için buraya tıklayınız.)

Bu Bir Nefret Suçudur!

Dün akşam saatlerinde görenleriniz mutlaka olmuştur ki, ''Memelimestan (Eylül Öztürk), Halil Söyletmez, Anıl İlter ve Aykut Yılmaz''ın bulunduğu bir video Twitter ortamına düştü ve herkes tarafından fena halde tepki aldı. Öncelikle söylemek isterim ki, bu yazımı tamamen o videoda bulunan, ismini bir kere daha zikretmek istemediğim insanları kınama amacıyla yazıyorum. Şu an bu yazımı okuyan birey, eğer homofobik veya transfobik bir bireysen lütfen daha dikkatli oku...

Dün internete sızan videoda yukarıda ismi bulunan zaatlardan birisi, eline bir telefon alıyor ve bir travestiyi arıyor. ''Kaça çalışıyorsun?'' gibi bir soru yöneltiyor ve bunun üzerine ağza alınmayacak laflar, küfürler sarf ediliyor.

Sormak isterim, bu tür trans, travesti veya herhangi bir LGBTİ bireyine bu şekilde yaklaşmaktan ne tür bir zevk alıyorsunuz? Sen ki onu işyerinde çalıştırmayan, sen ki o birey sırf eşcinsel olduğu için iş vermeyen? Peki nasıl olur da o bireyin seks işçiliğini ''mecbur kalarak'' yapıyor olmasını yadırgar ve bunu, sözde ''espri'' malzemesi yapabilirsin? Diyecek laf bulamıyorum.

Özellikle o 4 isimden şiddetli derecede kınadığım isim, kadın olan arkadaşımız. Kendileri LGBTİ Onur Haftası Yürüyüşlerinde boy gösteren bir şahsiyetmiş. Fakat videoda görüyoruz ki kendini yırtarcasına gülüyor. Bir kadın olarak ''*m mı bu 200 lira istiyorsun?'' gibi çirkin bir söze katıla katıla gülmesi de tam bir utanç kaynağı. Sen mi savunuyorsun LGBTİ bireylerini? Sen mi destekliyorsun? Senin gibiler mi? Desteklemeyin, hiç gerek yok.

Bu kişilerin kesinlikle yargılanmasını istiyorum ve şiddetle kınıyorum. Bu bir nefret suçudur, bu bir insan ayrımı, cinsiyet ayrımıdır. Nefret suçlarına, nefret cinayetlerine son diyoruz ve bu 4 bireyi kınamaya davet ediyorum sizleri de. Biliyorum ki o güzel yürekleriniz, bu güzel LGBTİ bireylerini bu yolda sonuna kadar koruyup destekleyecek.

SUSMAYIN, HAYKIRIN! EŞCİNSELLER VARDIR!

(İlgili videoyu izlemek için buraya tıklayınız.)


''Yine'' bir arkadaşımdan hediye olarak almış olduğum bir kitap. Daha önce Cem Mumcu'nun herhangi bir kitabını okumamıştım,
bu ilk oldu.

Hayat Kırıklığı adlı bu kitapta Cem Mumcu'nun daha önce yazarlık hayatı boyunca yazmış olduğu gazetelerdeki, dergilerdeki
yazılarının bir derlemesi yapılmış. Yani kitap belli bir konu üzerinde yazılmamış. Daha önce yazılanlar toparlanmış ve kitap haline getirilmiş.

Bu vesileyle Cem Mumcu'nun ne kadar çeşitli ve çok sayıda gazete ve dergilerde çalışmış olduğunu da görüyoruz. Bunun yanı sıra, daha çok
birden fazla yazım diline sahip olduğunu görüyoruz.

Anı, deneme, didaktik metinlerle karşılaşıyoruz. Hepsi de birbirinden başarılı ve güçlü bir kalemin vurguları.

Kitapta üzerinde duracağım tek bir konu var. Onun dışında eleştirilecek hiçbir nokta yok.

Eleştireceğim kısım aslında Cem Mumcu'ya değil, Mazhar Osman'a ait.

Mazhar Osman'ın, 1935 tarihinde ''Akıl Hastalıkları'' adlı kitabından alıntılar var. Bu kitabın alıntı yapılan yerleri cinsellikle ilgili olanlar.
Haliyle Mazhar Osman'ın kitabında eşcinsellerden de bahsedilmiş. O zamanın zihniyeti ile, objektif bir biçimde yaklaştım olaya.
Bu sebeple Mazhar Osman'ın eşcinseller hakkında yazmış olduğu sert sözleri (puştlar, soysuzlar, yalancılar, serseriler, sebatsızlar, korkaklar, hayasızlar vs.)
dikkate almadım. Fakat bir yere kadar. ''Eşcinsellik'' başlığı altında yazdığı bu sözlerden sonra ''Lezbiyenler'' başlığı altında da bir yazı yazmış. (Sanki lezbiyenlik eşcinsellikten çok farklı bir durummuş gibi.)

Bu başlık altında yazdığı yazıda da gariptir ki ''Eşcinseller'' başlığı altında erkek eşcinsellere ettiği hakaretlerden eser yok. Daha çok lezbiyenliğin tanımını yapmış. Gayet normal bir şekilde bunu anlatıp paragraf sonuna da ''Ahlak açısından temiz kalırlar...'' yazmış.
Anlamadığım nokta şu: Eşcinsel erkekler ile eşcinsel kadınlar arasındaki fark nedir? Erkekler soysuz, hayasız ama kadınlar sevici, ahlak açısından temiz mi oluyor?

Ne kadar o zamanın zihniyetine göre oldukça objektif yaklaşsam da yazılanlara, ortadaki çelişki kaçınılmaz derecede ortada.

Cem  Mumcu da bu durumdan hoşnut değil tabii ki. Bunu paylaşmasının sebebi de tam olarak bu. Hatta bir bölümünde de ''Eşcinsellik önceden bir hastalık olarak görülüyordu. Neyse ki artık öyle değil. İyi ki de değil.'' demiş.
Bu yorumuyla da beni kazandı.

Kitabı tavsiye eder, okumanızı da isterim açıkçası. Dediğim gibi Cem Mumcu kalemi güçlü yazarlarımızdan. Okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.

Hayat Kırıklığı - Cem Mumcu


''Yine'' bir arkadaşımdan hediye olarak almış olduğum bir kitap. Daha önce Cem Mumcu'nun herhangi bir kitabını okumamıştım,
bu ilk oldu.

Hayat Kırıklığı adlı bu kitapta Cem Mumcu'nun daha önce yazarlık hayatı boyunca yazmış olduğu gazetelerdeki, dergilerdeki
yazılarının bir derlemesi yapılmış. Yani kitap belli bir konu üzerinde yazılmamış. Daha önce yazılanlar toparlanmış ve kitap haline getirilmiş.

Bu vesileyle Cem Mumcu'nun ne kadar çeşitli ve çok sayıda gazete ve dergilerde çalışmış olduğunu da görüyoruz. Bunun yanı sıra, daha çok
birden fazla yazım diline sahip olduğunu görüyoruz.

Anı, deneme, didaktik metinlerle karşılaşıyoruz. Hepsi de birbirinden başarılı ve güçlü bir kalemin vurguları.

Kitapta üzerinde duracağım tek bir konu var. Onun dışında eleştirilecek hiçbir nokta yok.

Eleştireceğim kısım aslında Cem Mumcu'ya değil, Mazhar Osman'a ait.

Mazhar Osman'ın, 1935 tarihinde ''Akıl Hastalıkları'' adlı kitabından alıntılar var. Bu kitabın alıntı yapılan yerleri cinsellikle ilgili olanlar.
Haliyle Mazhar Osman'ın kitabında eşcinsellerden de bahsedilmiş. O zamanın zihniyeti ile, objektif bir biçimde yaklaştım olaya.
Bu sebeple Mazhar Osman'ın eşcinseller hakkında yazmış olduğu sert sözleri (puştlar, soysuzlar, yalancılar, serseriler, sebatsızlar, korkaklar, hayasızlar vs.)
dikkate almadım. Fakat bir yere kadar. ''Eşcinsellik'' başlığı altında yazdığı bu sözlerden sonra ''Lezbiyenler'' başlığı altında da bir yazı yazmış. (Sanki lezbiyenlik eşcinsellikten çok farklı bir durummuş gibi.)

Bu başlık altında yazdığı yazıda da gariptir ki ''Eşcinseller'' başlığı altında erkek eşcinsellere ettiği hakaretlerden eser yok. Daha çok lezbiyenliğin tanımını yapmış. Gayet normal bir şekilde bunu anlatıp paragraf sonuna da ''Ahlak açısından temiz kalırlar...'' yazmış.
Anlamadığım nokta şu: Eşcinsel erkekler ile eşcinsel kadınlar arasındaki fark nedir? Erkekler soysuz, hayasız ama kadınlar sevici, ahlak açısından temiz mi oluyor?

Ne kadar o zamanın zihniyetine göre oldukça objektif yaklaşsam da yazılanlara, ortadaki çelişki kaçınılmaz derecede ortada.

Cem  Mumcu da bu durumdan hoşnut değil tabii ki. Bunu paylaşmasının sebebi de tam olarak bu. Hatta bir bölümünde de ''Eşcinsellik önceden bir hastalık olarak görülüyordu. Neyse ki artık öyle değil. İyi ki de değil.'' demiş.
Bu yorumuyla da beni kazandı.

Kitabı tavsiye eder, okumanızı da isterim açıkçası. Dediğim gibi Cem Mumcu kalemi güçlü yazarlarımızdan. Okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.


Yeter artık, vazgeçin! Ötekileştirmekten, yadırgamaktan, yok saymaktan, aşağılamaktan, küçük görmekten ve ezmekten vazgeçin!

***

Eşcinsellik kavramı, çok hassas olduğum bir konudur. İnsanlar yanımda bu konu ile ilgili ''gereksiz ve saçma'' açıklamalarda, yorumlarda bulunduğu zaman kendime hakim olamama gibi bir durumum var. Çünkü insanlarda ''herkesi kendi gibi yapmaya çalışma'' düşüncesi ve baskısı var. Ne iğrenç bir düşüncedir bu böyle. Herkes bir olmaz, olamaz ama birlikte olmaya çalışılır. Düşman olmaktan vazgeçip, kardeş olmaya başlayın artık.

Bu konudaki hassasiyetimden dolayı, elimden gelen her türlü yardımda her zaman bulunacağım ve ülkemizde eşcinsel bireylerin artık yok sayılıp, ötekileştirilmesine dur dememiz gerektiğini düşünmekteyim. İleri ki senelerde inşallah bu konuda daha büyük projelerde yer almayı canı gönülden isterim ve tek başıma bile olsam Türkiye'de bu konuyu insanlara kabullendirmek için her türlü savaşı vereceğim. Çünkü eşcinseller de en az sizin kadar özgür olmayı hak ediyor. En azından bir iş, bir arkadaş, bir ev ve en önemlisi bir dost edinmeyi hak ediyor.

***

Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde de birçok eşcinsel birey bulunmakta. Ve ne yazık ki hepsi de yukarıda yazdığım muamelelere maruz kalmaktan kurtulamıyor. Çünkü toplumumuzun zihniyetine göre ''Eşcinsel bir birey, hasta bir bireydir.'', ''Eşcinsel olan herkes ölmelidir, yaşamaya hakları yoktur!'' gibi iğrenç düşüncelerle dolmuştur.

Sen kendini nasıl bir üstünlükte hissediyorsun ki, senin gibi yaratılmış birini yok sayabiliyorsun? Ne hakla ona hasta muamelesi gösterip, yaşam haklarını elinden alıp, bir hiçmiş gibi davranıyorsun.


Arkadaşlar... Ülkemizin artık aşması gereken o kadar çok konu var ki. Bunlardan biri de tabii ki eşcinsel vatandaşlara, güvenli bir yaşam hakkı tanımak. İstedikleri şey sadece ''yaşam özgürlüğü'' başka bir şey değil.

Bu sebeple, her yıl Haziran'ın son haftasında düzenlenen Onur Yürüyüşü dün itibariyle başladı. 30 Haziran'a kadar da Taksim'de devam edecek. Milyonlarca eşcinsel orada haklarını arayacak ve milyonlarca heteroseksüel de destek için yanlarında olacak.

Unutmayın, eşcinselleri savunmak sizi de eşcinsel yapmıyor. En azından bu düşünceyi kafanızdan atın ve insanlara ön yargı ve nefret ile yaklaşmak yerine, bir de onu dinleyin, bir şans verin ve el uzatın.

Eşcinsel okuyucularım...

Her zaman söylediğim gibi, hiçbir zaman yalnız değilsiniz, olmayacaksınız da. Bu dünyayı, Türkiye'yi hep beraber, el ele değiştireceğiz. Biliyorum her yerdeyiz!


Aynı zamanda Onur Haftası için sanatçılar tarafından da bir video çekilmiş. Özellikle Yalan Dünya dizisinin oyuncuları, bu konudaki hassasiyetlerini ve görüşlerini, harika bir dille bizlere aktarmışlar. Hepsinin emeğine, düşüncelerine sağlık. 

21. LGBT Onur Haftası (24-30 Haziran 2013)


Yeter artık, vazgeçin! Ötekileştirmekten, yadırgamaktan, yok saymaktan, aşağılamaktan, küçük görmekten ve ezmekten vazgeçin!

***

Eşcinsellik kavramı, çok hassas olduğum bir konudur. İnsanlar yanımda bu konu ile ilgili ''gereksiz ve saçma'' açıklamalarda, yorumlarda bulunduğu zaman kendime hakim olamama gibi bir durumum var. Çünkü insanlarda ''herkesi kendi gibi yapmaya çalışma'' düşüncesi ve baskısı var. Ne iğrenç bir düşüncedir bu böyle. Herkes bir olmaz, olamaz ama birlikte olmaya çalışılır. Düşman olmaktan vazgeçip, kardeş olmaya başlayın artık.

Bu konudaki hassasiyetimden dolayı, elimden gelen her türlü yardımda her zaman bulunacağım ve ülkemizde eşcinsel bireylerin artık yok sayılıp, ötekileştirilmesine dur dememiz gerektiğini düşünmekteyim. İleri ki senelerde inşallah bu konuda daha büyük projelerde yer almayı canı gönülden isterim ve tek başıma bile olsam Türkiye'de bu konuyu insanlara kabullendirmek için her türlü savaşı vereceğim. Çünkü eşcinseller de en az sizin kadar özgür olmayı hak ediyor. En azından bir iş, bir arkadaş, bir ev ve en önemlisi bir dost edinmeyi hak ediyor.

***

Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde de birçok eşcinsel birey bulunmakta. Ve ne yazık ki hepsi de yukarıda yazdığım muamelelere maruz kalmaktan kurtulamıyor. Çünkü toplumumuzun zihniyetine göre ''Eşcinsel bir birey, hasta bir bireydir.'', ''Eşcinsel olan herkes ölmelidir, yaşamaya hakları yoktur!'' gibi iğrenç düşüncelerle dolmuştur.

Sen kendini nasıl bir üstünlükte hissediyorsun ki, senin gibi yaratılmış birini yok sayabiliyorsun? Ne hakla ona hasta muamelesi gösterip, yaşam haklarını elinden alıp, bir hiçmiş gibi davranıyorsun.


Arkadaşlar... Ülkemizin artık aşması gereken o kadar çok konu var ki. Bunlardan biri de tabii ki eşcinsel vatandaşlara, güvenli bir yaşam hakkı tanımak. İstedikleri şey sadece ''yaşam özgürlüğü'' başka bir şey değil.

Bu sebeple, her yıl Haziran'ın son haftasında düzenlenen Onur Yürüyüşü dün itibariyle başladı. 30 Haziran'a kadar da Taksim'de devam edecek. Milyonlarca eşcinsel orada haklarını arayacak ve milyonlarca heteroseksüel de destek için yanlarında olacak.

Unutmayın, eşcinselleri savunmak sizi de eşcinsel yapmıyor. En azından bu düşünceyi kafanızdan atın ve insanlara ön yargı ve nefret ile yaklaşmak yerine, bir de onu dinleyin, bir şans verin ve el uzatın.

Eşcinsel okuyucularım...

Her zaman söylediğim gibi, hiçbir zaman yalnız değilsiniz, olmayacaksınız da. Bu dünyayı, Türkiye'yi hep beraber, el ele değiştireceğiz. Biliyorum her yerdeyiz!


Aynı zamanda Onur Haftası için sanatçılar tarafından da bir video çekilmiş. Özellikle Yalan Dünya dizisinin oyuncuları, bu konudaki hassasiyetlerini ve görüşlerini, harika bir dille bizlere aktarmışlar. Hepsinin emeğine, düşüncelerine sağlık. 


Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.