background img

The New Stuff

film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aynı Yıldızın Altında adlı romanıyla büyük ses getiren John Green'in tüm romanları mutlaka en çok okunanlar listesine dahil oluyor. Aynı Yıldızın Altında romanı gibi Kağıttan Kentler romanı da sinema filmine uyarlandı ve büyük ilgi gördü.

İlk Aşk kitabı da benim şimdiye kadar okuduğum birçok kitaptan farklı geldi bana. Klasik aşk romanlarından çok farklı ve ilginç bir aşk hikayesi.

Roman, başından sonuna kadar dahice kaleme alınmış. John Green bu romanında bir başka yeteneğini konuşturmuş. Her ne kadar kitabın baş karakteri olan Colin'in ilişki teoremlerindeki sayısal veriler yakın arkadaşına ait olsa da, bunu kurguya dökmek de çok basit bir iş olmasa gerek.

Kitabın konusu, Colin adında bir gencin hayatına giren kadınlar ve onlarla olan ilişkileri. Colin bu zamana kadar toplamda 19 kızla birlikte olmuş ve işin ilginç kısmı ise bütün kızların adının Kathrine olması ve hepsinin de Colin'i terk etmesi.

Colin bunun üzerine Terk Edenler/Terk Edilenler teoremleriyle ilişkilere dayalı çözümler üretmeye çalışmaktadır.

Oldukça eğlenceli olmasıyla birlikte yeri geldiğinde duygusal hislerinizi de uyandıran bir kitap. Bunların yanı sıra içinde genel kültür olarak depolayabileceğiniz bilgiler de yer almakta. Yani her anlamda size bir şeyler katabilecek bir kitap.

Mutlaka okuyun derim!

İlk Aşk - John Green

Aynı Yıldızın Altında adlı romanıyla büyük ses getiren John Green'in tüm romanları mutlaka en çok okunanlar listesine dahil oluyor. Aynı Yıldızın Altında romanı gibi Kağıttan Kentler romanı da sinema filmine uyarlandı ve büyük ilgi gördü.

İlk Aşk kitabı da benim şimdiye kadar okuduğum birçok kitaptan farklı geldi bana. Klasik aşk romanlarından çok farklı ve ilginç bir aşk hikayesi.

Roman, başından sonuna kadar dahice kaleme alınmış. John Green bu romanında bir başka yeteneğini konuşturmuş. Her ne kadar kitabın baş karakteri olan Colin'in ilişki teoremlerindeki sayısal veriler yakın arkadaşına ait olsa da, bunu kurguya dökmek de çok basit bir iş olmasa gerek.

Kitabın konusu, Colin adında bir gencin hayatına giren kadınlar ve onlarla olan ilişkileri. Colin bu zamana kadar toplamda 19 kızla birlikte olmuş ve işin ilginç kısmı ise bütün kızların adının Kathrine olması ve hepsinin de Colin'i terk etmesi.

Colin bunun üzerine Terk Edenler/Terk Edilenler teoremleriyle ilişkilere dayalı çözümler üretmeye çalışmaktadır.

Oldukça eğlenceli olmasıyla birlikte yeri geldiğinde duygusal hislerinizi de uyandıran bir kitap. Bunların yanı sıra içinde genel kültür olarak depolayabileceğiniz bilgiler de yer almakta. Yani her anlamda size bir şeyler katabilecek bir kitap.

Mutlaka okuyun derim!

Grinin Elli Tonu bu haftasonu izlediğim ilk filmdi. Uzun zamandır seriyi okumaya başlamak istiyordum fakat okunacak bir dolu kitabım arasından sıra Grinin Elli Tonuna gelmedi.

Daha önce kitaptan filme uyarlanan hiçbir filmi, kitabı okumadan izlemedim. Filmi etrafımdaki hemen hemen herkes izlemişti ve çoğunlukla gelen yorumlar iyiydi. Ben de artık dayanamadım ve izledim.

Bildiğiniz gibi kitaptan filme uyarlanan bu romanın yazarı E. L. James. Filmin senaryosu ise Kelly Marcel, Patrick Marber ve Mark Bomback tarafından kaleme alınmıştır. Filmin başrollerini ise Jamie Dornan (Mr. Grey) ve Dakota Johnson (Anastasia) paylaşmaktadır.

Film oldukça erotik ve BDSM içerikli. Zengin bir girişimci olan Christian Grey, Edebiyat öğrenci olan masum Anastasia ile bir röportaj sayesinde karşılaşır ve ilk andan itibaren her iki taraf da birbirini arzular. Daha sonra sürekli buluşmalar ve cinsel birliktelikler yaşarlar. Bu dakikadan sonra filmin her sahnesi, Mr Grey'in fantezisi olan şiddet içerikli cinsellik (BDSM) yaşamaya başlarlar. Anastasia bundan ne kadar hoşnut olmasa da merakından birkaç sefer bu birlikteliği yaşar fakat mutlu değildir. İstediği asıl şey ''normal'' bir ilişki yaşamak ve aşık olduğu adamla birlikte uyumak. Filmin sonu hiç beklemediğim bir şekilde duygusal bitti. Bu sebeple sanırım dayanamadan serinin ikinci kitabını alıp okuyacağım. Bir sonraki filmi de bekliyor olacağım.


Bir sonraki izlediğim film ise Hızlı ve Öfkeli 7 oldu. Normalde aksiyon filmlerini seven ve izlemeyi tercih eden birisi değilimdir. Hızlı ve Öfkeli serisinin hepsini izledim fakat pek de sevdiğim söylenemezdi. Fakat Paul Walker'ın ölümünden sonra çıkacak filmi gerçekten merakla bekliyordum. Nihayet çıkınca da bu hafta izleme imkanını buldum ve izledim. Aksiyon filmlerini hala sevdiğim söylenemez ama Hızlı ve Öfkeli'nin 7'incisine tek kelimeyle bayıldım. Çekimlerden oyunculara kadar her şey tamamiyle kusursuz denilecek türdendi ve fazlasıyla etkileyiciydi. Birçok sahnesini ellerim ağzımda izledim. Ve yine filmin sonu beni inanılmaz derecede duygulandırdı.

Bildiğiniz üzere Paul Walker bir araba kazası sonucu hayatını kaybetti. Serinin son filminde Walker'ın rolünü kardeşi oynadı ve böylesi büyük bir yükün altından bence oldukça başarılı bir şekilde çıkmış.


Ve Kayıp Kız. Başrollerini Ben Affleck ve Rosamund Pike'in üstelendiği bu film hafif gerilim tadında.

Filmin konusu: Evli bir çift. Her ikisi de yazar. Gayet mutlu bir şekilde başladıkları ilişkileri sonrasında evlenmelerinin ardından başlayan ufak tefek sorunlar vardır. Bir gün Amy aniden kaybolur. Kocası Nick ise evdeki garipliklerden dolayı hemen dedektifleri evine çağırır ve inceleme başlar. Amy'nin ortadan kaybolmasının ardından bulunan ipuçları oldukça kafa karıştırıcıdır. Evlilikleri boyunca sır gibi saklanılan birçok şey de o sırada yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. Polisler büyük bir hızla Amy'yi arar ve tüm ülke bu olayla ayağa kalkar. Amy'yi sevenler ve hayranları her yerde onu ararlar. Filmin ortasına geldiğiniz andan itibaren filmi kesinlikle ağzınız açık bir şekilde izleyeceksin. Bana göre dahiyane fikirlerle süslenmiş ve son derece muhteşem bir şekilde perdeye alınmış bir film.

Başları ne kadar durağan bir şekilde seyir etse de son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden bir tanesi diyebilirim kolaylıkla. İzlemenizi tavsiye ederim!

Haftasonu Neler İzledim?

Grinin Elli Tonu bu haftasonu izlediğim ilk filmdi. Uzun zamandır seriyi okumaya başlamak istiyordum fakat okunacak bir dolu kitabım arasından sıra Grinin Elli Tonuna gelmedi.

Daha önce kitaptan filme uyarlanan hiçbir filmi, kitabı okumadan izlemedim. Filmi etrafımdaki hemen hemen herkes izlemişti ve çoğunlukla gelen yorumlar iyiydi. Ben de artık dayanamadım ve izledim.

Bildiğiniz gibi kitaptan filme uyarlanan bu romanın yazarı E. L. James. Filmin senaryosu ise Kelly Marcel, Patrick Marber ve Mark Bomback tarafından kaleme alınmıştır. Filmin başrollerini ise Jamie Dornan (Mr. Grey) ve Dakota Johnson (Anastasia) paylaşmaktadır.

Film oldukça erotik ve BDSM içerikli. Zengin bir girişimci olan Christian Grey, Edebiyat öğrenci olan masum Anastasia ile bir röportaj sayesinde karşılaşır ve ilk andan itibaren her iki taraf da birbirini arzular. Daha sonra sürekli buluşmalar ve cinsel birliktelikler yaşarlar. Bu dakikadan sonra filmin her sahnesi, Mr Grey'in fantezisi olan şiddet içerikli cinsellik (BDSM) yaşamaya başlarlar. Anastasia bundan ne kadar hoşnut olmasa da merakından birkaç sefer bu birlikteliği yaşar fakat mutlu değildir. İstediği asıl şey ''normal'' bir ilişki yaşamak ve aşık olduğu adamla birlikte uyumak. Filmin sonu hiç beklemediğim bir şekilde duygusal bitti. Bu sebeple sanırım dayanamadan serinin ikinci kitabını alıp okuyacağım. Bir sonraki filmi de bekliyor olacağım.


Bir sonraki izlediğim film ise Hızlı ve Öfkeli 7 oldu. Normalde aksiyon filmlerini seven ve izlemeyi tercih eden birisi değilimdir. Hızlı ve Öfkeli serisinin hepsini izledim fakat pek de sevdiğim söylenemezdi. Fakat Paul Walker'ın ölümünden sonra çıkacak filmi gerçekten merakla bekliyordum. Nihayet çıkınca da bu hafta izleme imkanını buldum ve izledim. Aksiyon filmlerini hala sevdiğim söylenemez ama Hızlı ve Öfkeli'nin 7'incisine tek kelimeyle bayıldım. Çekimlerden oyunculara kadar her şey tamamiyle kusursuz denilecek türdendi ve fazlasıyla etkileyiciydi. Birçok sahnesini ellerim ağzımda izledim. Ve yine filmin sonu beni inanılmaz derecede duygulandırdı.

Bildiğiniz üzere Paul Walker bir araba kazası sonucu hayatını kaybetti. Serinin son filminde Walker'ın rolünü kardeşi oynadı ve böylesi büyük bir yükün altından bence oldukça başarılı bir şekilde çıkmış.


Ve Kayıp Kız. Başrollerini Ben Affleck ve Rosamund Pike'in üstelendiği bu film hafif gerilim tadında.

Filmin konusu: Evli bir çift. Her ikisi de yazar. Gayet mutlu bir şekilde başladıkları ilişkileri sonrasında evlenmelerinin ardından başlayan ufak tefek sorunlar vardır. Bir gün Amy aniden kaybolur. Kocası Nick ise evdeki garipliklerden dolayı hemen dedektifleri evine çağırır ve inceleme başlar. Amy'nin ortadan kaybolmasının ardından bulunan ipuçları oldukça kafa karıştırıcıdır. Evlilikleri boyunca sır gibi saklanılan birçok şey de o sırada yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. Polisler büyük bir hızla Amy'yi arar ve tüm ülke bu olayla ayağa kalkar. Amy'yi sevenler ve hayranları her yerde onu ararlar. Filmin ortasına geldiğiniz andan itibaren filmi kesinlikle ağzınız açık bir şekilde izleyeceksin. Bana göre dahiyane fikirlerle süslenmiş ve son derece muhteşem bir şekilde perdeye alınmış bir film.

Başları ne kadar durağan bir şekilde seyir etse de son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden bir tanesi diyebilirim kolaylıkla. İzlemenizi tavsiye ederim!


Özcan Deniz'in son eseri Sevimli Tehlike'yi bu haftasonu arkadaşlarımla birlikte izlemeye gittik. Daha önceden fragmanını izlediğimiz ve merak ettiğimiz bir film olduğu için direkt bu filme biletimizi aldık.

Özcan Deniz yine oldukça yetenekli bir oyuncu kadrosu oluşturmuş. Başrolleri Şükrü Özyıldız ve Ayça Ayşin Turan paylaşıyor. Özcan Deniz bu sefer filmde oynamamış ve sadece senarist ve yönetmen kimliğiyle arka tarafta kalmış.


Oldukça ilgi çekici ve farklı, aynı zamanda yürek burkan bir hikaye anlatılıyor. Fakat bu burukluk filmin sadece başı ve sonunda yaşanıyor. Romantik Komedi kategorisi içerisinde sunulsa dahi film her duyguyu içinde fazlasıyla barındırıyor.

Filmin isminden de anlaşılacağı üzere filmdeki olaylar tamamen sevimli fakat tehlike dolu bir süreç içerisinde gelişiyor. Ayrıca filmin müzikleri beni benden aldı. Her anlamda beni tatmin etti film ve salondan dolu gözlerle fakat yüzümde bir tebessüm eşliğinde çıktım.

Kesinlikle izlemenizi öneririm. Son zamanlarda çıkan kaliteli nadir filmlerden biri.

FİLMİN KONUSU*

Zarok, çok uzun yıllar önce Edirne'de henüz beşikteki bir kız çocuğunu kaçırıp, bir ailenin ömür boyu büyük acılar yaşamasına neden olur. Aradan uzun yıllar geçer ve Zarok, eline geçen bir fırsatı değerlendirir.Vicdan azabını hafifletmek için bu sefer, daha önce kaçırdığı kızı tekrar kaçırarak gerçek ailesine götürecektir. Fakat bu süreçte her iki karakteri de aşk dolu bir macera beklemektedir.

*(beyazperde.com)'dan alıntıdır.

Sevimli Tehlikeli / Film Yorumu


Özcan Deniz'in son eseri Sevimli Tehlike'yi bu haftasonu arkadaşlarımla birlikte izlemeye gittik. Daha önceden fragmanını izlediğimiz ve merak ettiğimiz bir film olduğu için direkt bu filme biletimizi aldık.

Özcan Deniz yine oldukça yetenekli bir oyuncu kadrosu oluşturmuş. Başrolleri Şükrü Özyıldız ve Ayça Ayşin Turan paylaşıyor. Özcan Deniz bu sefer filmde oynamamış ve sadece senarist ve yönetmen kimliğiyle arka tarafta kalmış.


Oldukça ilgi çekici ve farklı, aynı zamanda yürek burkan bir hikaye anlatılıyor. Fakat bu burukluk filmin sadece başı ve sonunda yaşanıyor. Romantik Komedi kategorisi içerisinde sunulsa dahi film her duyguyu içinde fazlasıyla barındırıyor.

Filmin isminden de anlaşılacağı üzere filmdeki olaylar tamamen sevimli fakat tehlike dolu bir süreç içerisinde gelişiyor. Ayrıca filmin müzikleri beni benden aldı. Her anlamda beni tatmin etti film ve salondan dolu gözlerle fakat yüzümde bir tebessüm eşliğinde çıktım.

Kesinlikle izlemenizi öneririm. Son zamanlarda çıkan kaliteli nadir filmlerden biri.

FİLMİN KONUSU*

Zarok, çok uzun yıllar önce Edirne'de henüz beşikteki bir kız çocuğunu kaçırıp, bir ailenin ömür boyu büyük acılar yaşamasına neden olur. Aradan uzun yıllar geçer ve Zarok, eline geçen bir fırsatı değerlendirir.Vicdan azabını hafifletmek için bu sefer, daha önce kaçırdığı kızı tekrar kaçırarak gerçek ailesine götürecektir. Fakat bu süreçte her iki karakteri de aşk dolu bir macera beklemektedir.

*(beyazperde.com)'dan alıntıdır.

Merhaba sevgili okurlarım. Bugün sizlere, dün izlemiş olduğum bir aile filminden bahsedeceğim. Bu tür postlarımın başında, her zaman belirtmiş olduğum gibi yine aynı şeyi söyleyeceğim: Lütfen bu postumu özellikle homofobik ve transfobik, eşcinsellere karşı şiddetli bir şekilde ön yargı besleyen bireyler okusun. Önceliği onlara veriyorum, çünkü bilmeleri gereken çok şey var...

Film, LİSTAG Aileleri tarafından çekiliyor. Filmin yönetmenliğini Can CANDAN yapıyor.

Uzun metraj bir belgesel olan Benim Çocuğum filminde, aileler çocuklarının küçüklüğünden itibaren her şeylerini anlatmaya başlıyorlar. İlk eşcinsel olduklarını sezdikleri, anladıkları zamanları, çocuklarının onlara açıldığı zamanları, kendilerinin o süreç içerisinde neler yaşadıkları ve kabullenme süreçleri... Her şeyi anlatıyorlar ve anlamanızı istiyorlar.

Filmde, her zaman, her yerde belirttiğimiz gibi, öncelikle eşcinselliğin kesinlikle bir hastalık olmadığı, transeksüelliğin bir hastalık olmadığı. Zaten filmi izlerseniz, ailelerin anlatımından sonra CETAD Psikiyatrisleri size aklınızda olan tüm soruları baştan sona cevaplıyorlar. Empati yapmanızı istiyorlar ve sordukları tek bir soruyla, cinsel yöneliminize dair o ince çizgiyi kalınlaştırıyorlar.

Bu belgesel ne yazık ki benim şehrimde gösterime girmediği için çok üzülmüştüm. Bütün DVD marketleri dolaştım ve bulamadım. İnternete düşmesini bekliyordum ve bir arkadaşım tarafından hediye olarak aldım en sonunda.

İzlerken yer yer ağladım, yer yer de gülümsetti anne babalar beni. Film bittikten sonra içimden, İstanbul'a gittiğimde yapacağım ilk işin LİSTAG ailelerinin yanlarına gidip hepsinin ellerinden öpmek olacağını geçirdim.

Size şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka bir yerden temin edin ve bir, bir buçuk saatinizi ayırın ve izleyin. Emin olun çok şey öğreneceksiniz ve tüm ön yargılarınızdan arınacaksınız.

Biliyorsunuz amacımız, ön yargısız ve rengarenk bir dünya oluşturmak.

İyi seyirler...

Benim Çocuğum - Film Yorumu

Merhaba sevgili okurlarım. Bugün sizlere, dün izlemiş olduğum bir aile filminden bahsedeceğim. Bu tür postlarımın başında, her zaman belirtmiş olduğum gibi yine aynı şeyi söyleyeceğim: Lütfen bu postumu özellikle homofobik ve transfobik, eşcinsellere karşı şiddetli bir şekilde ön yargı besleyen bireyler okusun. Önceliği onlara veriyorum, çünkü bilmeleri gereken çok şey var...

Film, LİSTAG Aileleri tarafından çekiliyor. Filmin yönetmenliğini Can CANDAN yapıyor.

Uzun metraj bir belgesel olan Benim Çocuğum filminde, aileler çocuklarının küçüklüğünden itibaren her şeylerini anlatmaya başlıyorlar. İlk eşcinsel olduklarını sezdikleri, anladıkları zamanları, çocuklarının onlara açıldığı zamanları, kendilerinin o süreç içerisinde neler yaşadıkları ve kabullenme süreçleri... Her şeyi anlatıyorlar ve anlamanızı istiyorlar.

Filmde, her zaman, her yerde belirttiğimiz gibi, öncelikle eşcinselliğin kesinlikle bir hastalık olmadığı, transeksüelliğin bir hastalık olmadığı. Zaten filmi izlerseniz, ailelerin anlatımından sonra CETAD Psikiyatrisleri size aklınızda olan tüm soruları baştan sona cevaplıyorlar. Empati yapmanızı istiyorlar ve sordukları tek bir soruyla, cinsel yöneliminize dair o ince çizgiyi kalınlaştırıyorlar.

Bu belgesel ne yazık ki benim şehrimde gösterime girmediği için çok üzülmüştüm. Bütün DVD marketleri dolaştım ve bulamadım. İnternete düşmesini bekliyordum ve bir arkadaşım tarafından hediye olarak aldım en sonunda.

İzlerken yer yer ağladım, yer yer de gülümsetti anne babalar beni. Film bittikten sonra içimden, İstanbul'a gittiğimde yapacağım ilk işin LİSTAG ailelerinin yanlarına gidip hepsinin ellerinden öpmek olacağını geçirdim.

Size şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka bir yerden temin edin ve bir, bir buçuk saatinizi ayırın ve izleyin. Emin olun çok şey öğreneceksiniz ve tüm ön yargılarınızdan arınacaksınız.

Biliyorsunuz amacımız, ön yargısız ve rengarenk bir dünya oluşturmak.

İyi seyirler...



Facebook olsun, Twitter olsun, Tumblr olsun, bütün internet sitelerinde resminin ve adının çok dolandığını gördüğümden hep merak ettiğim bir kitap olarak, kitap listemde duruyordu Aynı Yıldızın Altında. Daha sonra filminin de yapılıyor olduğunu görünce, filmi çıkmadan alıp okumalıyım, dedim ve kitabı henüz bitirmiş bulunmaktayım.

Çok etkilendiğimi söylemeden edemeyeceğim. Yazarın kullandığı samimi dil ve olay örgüsü çok başarılı. Kızın kanser olması beni derinden yakalayan nokta oldu. Arkadaşlarımın ailesinde ve özellikle benim de teyzemin kanser olması, kitabı okurken daha çok içimi acıttı. Beni daha çok duygulandırdı.

Kitaptan çok fazla bahsetmek istemiyorum ki zaten yaptığım kitap yorumlarında bir kitabı çok beğenmişsem ondan oldukça az bahsetmeyi tercih ediyorum. Çünkü sizler de okurken aynı heyecanı, aynı duyguları ilk olarak yaşayın istiyorum.

Eğer siz de benim gibi bir kitabın filmi varsa önce kitabını okumak taraftarıysanız, filmi çıkmadan bir an önce alın okuyun derim. Ben kitabı çok sevdim ve kitaptan çok etkilendim. Her zaman favori kitaplarımdan biri olacak.

Aynı Yıldızın Altında - John Green


Facebook olsun, Twitter olsun, Tumblr olsun, bütün internet sitelerinde resminin ve adının çok dolandığını gördüğümden hep merak ettiğim bir kitap olarak, kitap listemde duruyordu Aynı Yıldızın Altında. Daha sonra filminin de yapılıyor olduğunu görünce, filmi çıkmadan alıp okumalıyım, dedim ve kitabı henüz bitirmiş bulunmaktayım.

Çok etkilendiğimi söylemeden edemeyeceğim. Yazarın kullandığı samimi dil ve olay örgüsü çok başarılı. Kızın kanser olması beni derinden yakalayan nokta oldu. Arkadaşlarımın ailesinde ve özellikle benim de teyzemin kanser olması, kitabı okurken daha çok içimi acıttı. Beni daha çok duygulandırdı.

Kitaptan çok fazla bahsetmek istemiyorum ki zaten yaptığım kitap yorumlarında bir kitabı çok beğenmişsem ondan oldukça az bahsetmeyi tercih ediyorum. Çünkü sizler de okurken aynı heyecanı, aynı duyguları ilk olarak yaşayın istiyorum.

Eğer siz de benim gibi bir kitabın filmi varsa önce kitabını okumak taraftarıysanız, filmi çıkmadan bir an önce alın okuyun derim. Ben kitabı çok sevdim ve kitaptan çok etkilendim. Her zaman favori kitaplarımdan biri olacak.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.