background img

The New Stuff

arkadaşlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arkadaşlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Her zamanki gibi yalnızım aslında. İkili bir ruh haline sahibim bir de. Bir üzülüyorum bir gülücükler saçıyorum etrafa. Durmadan geziyorum, yorulmuyorum da nedense. Koluma en yakın arkadaşımı da takmış İskenderun sokaklarında gezip duruyoruz sürekli.

İkimizde de bir eve gitmeme isteği oluyor, sıkılmıyoruz da gezmekten. Birlikteyken iyi vakit geçiyoruz. Tam anlamıyla yanında mutlu olduğum tek insan diyebilirim. Hatta hemen söyleyeyim, gerçekten yanında mutlu olduğum tek insan.

Benim, bu oldukça çekilmez zamanlarımda söylene söylene de olsa daima yanımda. Söylenmeleri de ciddi söylenmeler değil tabii ki.

En yakın dostum her zaman için yanımda olsa bile insan kendisine aşık olan birine gerçekten ihtiyaç duyuyor. Ona aşk dolu gözlerle bakan, duygu patlaması yaşatan, onunla ilgilenen gerçek bir sevgiliye. ''Bunu bir arkadaş da yapar.'' diyenler mutlaka ki olur fakat gerçekten arkadaş, arkadaş kaldığı sürece güzeldir. Sevgili ise apayrı bir konu bana göre.

Şimdi çoğu kişi bu yazdığımı okurken yarım bırakıp küfrederek sayfayı kapatmış olabilir. Bazıları da baygın baygın okumaya devam ediyor olabilir. ''Kardeş, sen bu yazıyı niye yazdın şimdi?'' gibi sorular yöneliyor olabilir bana karşı. Vallahi ben de bilmiyorum neden yazdığımı. Açtım sayfası, bunlar çıktı elimden, dilimden, düşüncelerimden.

Son olarak şu yakın arkadaşım, dostum diye bahsettiğim arkadaşımın da ismini vereyim yoksa demedik laf bırakmaz.

( Sanem Burcu Pekel için... )

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Karalamaca (1)


Her zamanki gibi yalnızım aslında. İkili bir ruh haline sahibim bir de. Bir üzülüyorum bir gülücükler saçıyorum etrafa. Durmadan geziyorum, yorulmuyorum da nedense. Koluma en yakın arkadaşımı da takmış İskenderun sokaklarında gezip duruyoruz sürekli.

İkimizde de bir eve gitmeme isteği oluyor, sıkılmıyoruz da gezmekten. Birlikteyken iyi vakit geçiyoruz. Tam anlamıyla yanında mutlu olduğum tek insan diyebilirim. Hatta hemen söyleyeyim, gerçekten yanında mutlu olduğum tek insan.

Benim, bu oldukça çekilmez zamanlarımda söylene söylene de olsa daima yanımda. Söylenmeleri de ciddi söylenmeler değil tabii ki.

En yakın dostum her zaman için yanımda olsa bile insan kendisine aşık olan birine gerçekten ihtiyaç duyuyor. Ona aşk dolu gözlerle bakan, duygu patlaması yaşatan, onunla ilgilenen gerçek bir sevgiliye. ''Bunu bir arkadaş da yapar.'' diyenler mutlaka ki olur fakat gerçekten arkadaş, arkadaş kaldığı sürece güzeldir. Sevgili ise apayrı bir konu bana göre.

Şimdi çoğu kişi bu yazdığımı okurken yarım bırakıp küfrederek sayfayı kapatmış olabilir. Bazıları da baygın baygın okumaya devam ediyor olabilir. ''Kardeş, sen bu yazıyı niye yazdın şimdi?'' gibi sorular yöneliyor olabilir bana karşı. Vallahi ben de bilmiyorum neden yazdığımı. Açtım sayfası, bunlar çıktı elimden, dilimden, düşüncelerimden.

Son olarak şu yakın arkadaşım, dostum diye bahsettiğim arkadaşımın da ismini vereyim yoksa demedik laf bırakmaz.

( Sanem Burcu Pekel için... )

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Bir nefret var ortada artık. Sevgiler tükenmiş ve nefret saçılıyor dört bir yana. Kokusu çıkıyor. Üzerinde alevi ve dumanı olan bir porsiyon nefret koyuyorlar önüme. Kokusu midemi bulandırıyor. Yeyip, yememekte tereddütlüyüm. Ya yiyeceğim ve bana davranıldığı gibi davranacağım ya da yemeyeceğim ve yapılan her şeye seyirci kalacağım.

Neden bana nefretle yaklaşan birini sevme zorunluluğunda hissedeyim ki. Herkesin hayatta ciddi anlamda ve ciddi nedenlerden dolayı nefret ettiği en az 1 kişi vardır. Size kötü davranan, özgürlüğünüzü engelleyen, hayatınızın güzel anlarınızı elinizden alan, kendi hayatı sizin hayatınızdan bin kat beter olduğu halde sizin hayatınızı hep daha kötü gören ve sürekli dile getiren bir insanı neden sevesiniz ki?

İşte sorun da şudur ki; bunları yapanlar ne yazık ki bazen en yakınlarınızdır. Ailenizdir, arkadaşınızdır, dostunuzdur, eşinizdir, sevgilinizdir. Ne yazık ki kendinizi onlara karşı bir sevgi beslemek zorunluluğunda hissetseniz de, sevemezsiniz.

Karar verdim, bu bir porsiyon, hala sıcacık olan nefreti, bölmeden atacağım ağzıma. Ne kadar seviyor olduğumu düşünsem de, bana nefret kusana, nefretimden armağan edeceğim.

Bir Porsiyon Nefret

Bir nefret var ortada artık. Sevgiler tükenmiş ve nefret saçılıyor dört bir yana. Kokusu çıkıyor. Üzerinde alevi ve dumanı olan bir porsiyon nefret koyuyorlar önüme. Kokusu midemi bulandırıyor. Yeyip, yememekte tereddütlüyüm. Ya yiyeceğim ve bana davranıldığı gibi davranacağım ya da yemeyeceğim ve yapılan her şeye seyirci kalacağım.

Neden bana nefretle yaklaşan birini sevme zorunluluğunda hissedeyim ki. Herkesin hayatta ciddi anlamda ve ciddi nedenlerden dolayı nefret ettiği en az 1 kişi vardır. Size kötü davranan, özgürlüğünüzü engelleyen, hayatınızın güzel anlarınızı elinizden alan, kendi hayatı sizin hayatınızdan bin kat beter olduğu halde sizin hayatınızı hep daha kötü gören ve sürekli dile getiren bir insanı neden sevesiniz ki?

İşte sorun da şudur ki; bunları yapanlar ne yazık ki bazen en yakınlarınızdır. Ailenizdir, arkadaşınızdır, dostunuzdur, eşinizdir, sevgilinizdir. Ne yazık ki kendinizi onlara karşı bir sevgi beslemek zorunluluğunda hissetseniz de, sevemezsiniz.

Karar verdim, bu bir porsiyon, hala sıcacık olan nefreti, bölmeden atacağım ağzıma. Ne kadar seviyor olduğumu düşünsem de, bana nefret kusana, nefretimden armağan edeceğim.



Ben de istiyorum artık mutlu olmayı. Etrafıma baktığımda, her denk geldiğim insanın gülmesi, hayattan zevk alması sanki içime içime batıyor. Kıskanıyorum, imrenerek bakıyorum. Kapatıyorum kendimi odama, ağlamaya başlıyorum saatlerce, günlerce. Sonra düşünüyorum. Ben niye mutlu olamıyorum? Yanlış tercihler, yanlış seçimler mi yapıyorum da bir türlü mutlu olamıyorum.
Her insan mutlu olmayı ister, gerektiği gibi. İnsan mutlu olmadığı sürece, yaşamaktan neden zevk alsın ki? İstese de alamaz. Belki de etrafta gördüğüm o kadar insanın gülümsemesi sahtedir. Belki de mutsuzluklarının üzerine bir perde çekmişlerdir ve güneş batınca o perdeyi açacaklardır. Bu da güzel. Ben onu bile yapamıyorum. Perdem 7/24 açık; ışığı da karanlığı da içeriye alıyorum. Ne yazık ki karanlık da mutsuz ediyor beni, ışık da. 

Daha Fazla Yazamıyorum



Ben de istiyorum artık mutlu olmayı. Etrafıma baktığımda, her denk geldiğim insanın gülmesi, hayattan zevk alması sanki içime içime batıyor. Kıskanıyorum, imrenerek bakıyorum. Kapatıyorum kendimi odama, ağlamaya başlıyorum saatlerce, günlerce. Sonra düşünüyorum. Ben niye mutlu olamıyorum? Yanlış tercihler, yanlış seçimler mi yapıyorum da bir türlü mutlu olamıyorum.
Her insan mutlu olmayı ister, gerektiği gibi. İnsan mutlu olmadığı sürece, yaşamaktan neden zevk alsın ki? İstese de alamaz. Belki de etrafta gördüğüm o kadar insanın gülümsemesi sahtedir. Belki de mutsuzluklarının üzerine bir perde çekmişlerdir ve güneş batınca o perdeyi açacaklardır. Bu da güzel. Ben onu bile yapamıyorum. Perdem 7/24 açık; ışığı da karanlığı da içeriye alıyorum. Ne yazık ki karanlık da mutsuz ediyor beni, ışık da. 

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.