background img

The New Stuff

onur gökşen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
onur gökşen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dizüstü Edebiyatın 12. kitabı olan Sorun Bendeymiş de bitti ve kitaplıktaki yerini aldı.

Yaz aylarının en keyifli yanlarından biri de Dizüstü Edebiyat kitaplarını okumaktır bence. Kışın okuduğumuz o kalınca romanlar içimizi nasıl ısıtıyorsa, Dizüstü Edebiyata ait kitaplar da yazın bir o kadar sıcağı etkisiz hale getirebiliyor. Aslında bu kitabı üç gün önce okumaya başladığım sırada havalarda bir değişim olup kışa tekrardan dönüş gibi bir olay gerçekleşti, dün bittiğinde de aynı soğuk devam ediyordu.

Pucca'nın kitaplarında yaptığım düzensizliği Pinkfreud'da da yapmış bulunmaktayım. Pucca'nın kitaplarını 3-1-2 diye okudum ve Pinkfreud'un da bu, yani ikinci kitabından başladım. Sebebi elime bunun geçmesi oldu açıkçası. Üstelik kitaba niyeyse biraz ön yargılı yaklaştım fakat okudukça pişman oldum, çünkü en az Pucca kadar komik ve samimi.

Kitapta Pelin'in Mehmet Emin'le olan ilişkisinin bitişini başlangıç noktası yapmış ve sonrasında hayatının aşkı olan Bora ile 4 yıllık ilişkileri içerisinde yaşadıklarını anlatmış. Her bölüm birbirinden komik ve eğlenceli. Bu kitabı beğenmemden dolayı ilk kitabı ve yeni çıkmış olan kitabı ''Beni Hep Sev''i mutlaka önümüzdeki yaz günlerinde alıp, okuyup, yorumlayacağım yine burada.

Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum; Dizüstü Edebiyatı kitaplarında en çok hoşuma giden şey, esprili ve rahatça kullanılan dilin sizi güldürmesi bir yana aynı zamanda fena şekilde içinizi burkması da söz konusu oluyor. Yani mesela Pelin'in yaşadığı o olaylara kahkahalar attığım da oldu, ''Yazık ama laan...'' deyip şööyle bir dalıp gittiğim de oldu. Bu sadece bu kitapta değil, Pucca'nın ve Onur Gökşen'in Yedi Kere Sekiz kitabında da olmuştu.

Benim gibi ön yargı ile yaklaşanınız varsa, yıkın o yargıları ve koşun alın derim.

Sorun Bendeymiş - Pinkfreud


Dizüstü Edebiyatın 12. kitabı olan Sorun Bendeymiş de bitti ve kitaplıktaki yerini aldı.

Yaz aylarının en keyifli yanlarından biri de Dizüstü Edebiyat kitaplarını okumaktır bence. Kışın okuduğumuz o kalınca romanlar içimizi nasıl ısıtıyorsa, Dizüstü Edebiyata ait kitaplar da yazın bir o kadar sıcağı etkisiz hale getirebiliyor. Aslında bu kitabı üç gün önce okumaya başladığım sırada havalarda bir değişim olup kışa tekrardan dönüş gibi bir olay gerçekleşti, dün bittiğinde de aynı soğuk devam ediyordu.

Pucca'nın kitaplarında yaptığım düzensizliği Pinkfreud'da da yapmış bulunmaktayım. Pucca'nın kitaplarını 3-1-2 diye okudum ve Pinkfreud'un da bu, yani ikinci kitabından başladım. Sebebi elime bunun geçmesi oldu açıkçası. Üstelik kitaba niyeyse biraz ön yargılı yaklaştım fakat okudukça pişman oldum, çünkü en az Pucca kadar komik ve samimi.

Kitapta Pelin'in Mehmet Emin'le olan ilişkisinin bitişini başlangıç noktası yapmış ve sonrasında hayatının aşkı olan Bora ile 4 yıllık ilişkileri içerisinde yaşadıklarını anlatmış. Her bölüm birbirinden komik ve eğlenceli. Bu kitabı beğenmemden dolayı ilk kitabı ve yeni çıkmış olan kitabı ''Beni Hep Sev''i mutlaka önümüzdeki yaz günlerinde alıp, okuyup, yorumlayacağım yine burada.

Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum; Dizüstü Edebiyatı kitaplarında en çok hoşuma giden şey, esprili ve rahatça kullanılan dilin sizi güldürmesi bir yana aynı zamanda fena şekilde içinizi burkması da söz konusu oluyor. Yani mesela Pelin'in yaşadığı o olaylara kahkahalar attığım da oldu, ''Yazık ama laan...'' deyip şööyle bir dalıp gittiğim de oldu. Bu sadece bu kitapta değil, Pucca'nın ve Onur Gökşen'in Yedi Kere Sekiz kitabında da olmuştu.

Benim gibi ön yargı ile yaklaşanınız varsa, yıkın o yargıları ve koşun alın derim.


Evet arkadaşlar; yaz geldi, havalar yavaş yavaş ısındı, ısınıyor. Peki yazın keyfi nasıl çıkar sizce? Bence de. Tabii ki Dizüstü Edebiyat okuyarak.

Bu sezon Dizüstü Edebiyat kitapları arasından açılışı Onur Gökşen'in Yedi Kere Sekiz adlı kitabı ile yaptım. Onur Gökşen'in ilk kitabı olan ''Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı''yı okumadım. Önce bu elime geçti ve bunu okudum fakat Onur Gökşen'i o kadar çok sevdim ki, o kitabı da okumadan yapamam heralde.

Yazar, kitabında bize kardeşi Mert ile yaptığı haylazlıkları anlatıyor genel olarak. O kadar komikler ki. Birbirlerine düşman gibi görünseler de aslında bir o kadar da ayrılamıyorlar ve seviyorlar birbirlerini. O keyif dolu anıları okurken gülmeden edemeyeceksiniz.

Bir-iki bölüm var ki, öncesinde ve sonrasında güleceğiniz bölümlerden bayağı bir uzakta. O kadar iç acıtan ve duygulu. En çok da o mahalledeki kıza olanlar... Hani bölüm belki orada bitmese daha da uzasa eminim ki ağlayabilirdim. Bir de son bölüm var. Okuldaki ilk yılını anlatıyor bize yazar. Çocuksu duygularından bahsediyor. Kitabın son sayfasını okuduktan sonra ''Vay be...'' diyorsunuz ve gülerek kitaplığınıza yerleştiriyorsunuz kitabı.

Kitaptan daha çok bahsetmek tabii ki isterim aslında. Fakat alıp okumanızı daha çok isterim. Alıp okuduktan sonraki yorumlarınızı benimle paylaşmanızı daha da çok isterim. Hadi en yakın kitapçıyı gidin, alın ve okuyun. Ben burada bekliyorum...

Yedi Kere Sekiz - Onur Gökşen


Evet arkadaşlar; yaz geldi, havalar yavaş yavaş ısındı, ısınıyor. Peki yazın keyfi nasıl çıkar sizce? Bence de. Tabii ki Dizüstü Edebiyat okuyarak.

Bu sezon Dizüstü Edebiyat kitapları arasından açılışı Onur Gökşen'in Yedi Kere Sekiz adlı kitabı ile yaptım. Onur Gökşen'in ilk kitabı olan ''Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı''yı okumadım. Önce bu elime geçti ve bunu okudum fakat Onur Gökşen'i o kadar çok sevdim ki, o kitabı da okumadan yapamam heralde.

Yazar, kitabında bize kardeşi Mert ile yaptığı haylazlıkları anlatıyor genel olarak. O kadar komikler ki. Birbirlerine düşman gibi görünseler de aslında bir o kadar da ayrılamıyorlar ve seviyorlar birbirlerini. O keyif dolu anıları okurken gülmeden edemeyeceksiniz.

Bir-iki bölüm var ki, öncesinde ve sonrasında güleceğiniz bölümlerden bayağı bir uzakta. O kadar iç acıtan ve duygulu. En çok da o mahalledeki kıza olanlar... Hani bölüm belki orada bitmese daha da uzasa eminim ki ağlayabilirdim. Bir de son bölüm var. Okuldaki ilk yılını anlatıyor bize yazar. Çocuksu duygularından bahsediyor. Kitabın son sayfasını okuduktan sonra ''Vay be...'' diyorsunuz ve gülerek kitaplığınıza yerleştiriyorsunuz kitabı.

Kitaptan daha çok bahsetmek tabii ki isterim aslında. Fakat alıp okumanızı daha çok isterim. Alıp okuduktan sonraki yorumlarınızı benimle paylaşmanızı daha da çok isterim. Hadi en yakın kitapçıyı gidin, alın ve okuyun. Ben burada bekliyorum...

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.