background img

The New Stuff

öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürk Mantolu Madonna ile başlayan Sabahattin Ali yolculuğum hemen arkasından Kuyucaklı Yusuf ile devam etmişti. Her iki kitap da benim için ayrı yerlere sahip oldu. Her iki kitabı da tadına vara vara okudum ve kitaplığıma yerleştirdim.

Havaalanında kitapçıda öyle böyle gezinirken denk geldim Sırça Köşk'e de. Hazır öyle kafamda belli bir kitap da yokken alıverdim. Henüz okuyup bitirdim ve bu kitabı da sizlerle paylaşmak istedim.

Az önce de dediğim gibi Sabahattin Ali'nin Madonna'sı ve Kuyucaklı Yusuf'u benim için çok başka. Sırça Köşk ne yazık ki onların yanında yer alamadı benim için. Öyküler nedense bir türlü beni içine almadı, bir türlü adapte olamadım ve beni etkileyen hiçbir yanı olmadı. Olabildiğince düz bir okuma süreci geçirdim. İncecik bir kitap olmasından dolayı da çabucak bitti zaten.

Böylelikle Sabahattin Ali'nin öykücü kişiliğinden çok romancı kişiliği beni etkiliyormuş onu anladım. Bir sonraki okuyacağım kitabı da İçimizdeki Şeytan olacak. Toplamda zaten 3 adet romanı var. Üçlüyü tamamlayıp Sabahattin Ali'yle olan yolculuğumu tamamlamak istiyorum.

Önerme kısmına gelecek olursak tabii ki ''Önermiyorum!'' diyemem. Sonuç olarak ne olursa olsun Sabahattin Ali çok büyük bir üstat ve benim onu eleştirme veyahut kitaplarını önermeme gibi bir durumum söz konusu olamaz. Tabii ki bu da ''Her ne kadar kötü olursa olsun her kitabı okuyun!'' felsefemden kaynaklanıyor bir nevi. Bu sebeple alın okuyun diyeyim ve iş benden çıksın.

Keyifli okumalar!

Sırça Köşk - Sabahattin Ali

Kürk Mantolu Madonna ile başlayan Sabahattin Ali yolculuğum hemen arkasından Kuyucaklı Yusuf ile devam etmişti. Her iki kitap da benim için ayrı yerlere sahip oldu. Her iki kitabı da tadına vara vara okudum ve kitaplığıma yerleştirdim.

Havaalanında kitapçıda öyle böyle gezinirken denk geldim Sırça Köşk'e de. Hazır öyle kafamda belli bir kitap da yokken alıverdim. Henüz okuyup bitirdim ve bu kitabı da sizlerle paylaşmak istedim.

Az önce de dediğim gibi Sabahattin Ali'nin Madonna'sı ve Kuyucaklı Yusuf'u benim için çok başka. Sırça Köşk ne yazık ki onların yanında yer alamadı benim için. Öyküler nedense bir türlü beni içine almadı, bir türlü adapte olamadım ve beni etkileyen hiçbir yanı olmadı. Olabildiğince düz bir okuma süreci geçirdim. İncecik bir kitap olmasından dolayı da çabucak bitti zaten.

Böylelikle Sabahattin Ali'nin öykücü kişiliğinden çok romancı kişiliği beni etkiliyormuş onu anladım. Bir sonraki okuyacağım kitabı da İçimizdeki Şeytan olacak. Toplamda zaten 3 adet romanı var. Üçlüyü tamamlayıp Sabahattin Ali'yle olan yolculuğumu tamamlamak istiyorum.

Önerme kısmına gelecek olursak tabii ki ''Önermiyorum!'' diyemem. Sonuç olarak ne olursa olsun Sabahattin Ali çok büyük bir üstat ve benim onu eleştirme veyahut kitaplarını önermeme gibi bir durumum söz konusu olamaz. Tabii ki bu da ''Her ne kadar kötü olursa olsun her kitabı okuyun!'' felsefemden kaynaklanıyor bir nevi. Bu sebeple alın okuyun diyeyim ve iş benden çıksın.

Keyifli okumalar!


Aylardır yana yakıla bu kitabın peşinden koşmuş, okumak için sabırsızlıktan ölüp ölüp dirilmiştim resmen. Sonunda okumam gereken tüm kitapları bitirir bitirmez koşa koşa gittim aldım. Bitirdim ve şimdi sıra sizlere kitaptan bahsetmekte...

Ben normalde de yaşanmış olayları okumaya bayılırım. Bu sebeple otobiyografi olsun, günlük tarzı hikayeleştirilmiş kitaplar olsun oldum olası benim için hep ilk sıradadır. Sıradışı şeyler okumak ise hepimizin mutlaka ki hoşuna gidiyordur. Ben de bu ikisinin karışımının olduğu, yani yaşanmış sıradışı olayların anlatıldığı bu kitabı okumakta bu sebeple sabırsızlanıp durmuştum.

Gary Small adında bir psikiyatrist, doktorluk hayatı boyunca karşılaştığı en garip hastalarını bizlere anlatmış. Çırılçıplak amuda kalkmış bir kızdan tutun da, bir elinin aslında olmaması gerektiğine inanan adama kadar binbir çeşit insan tipine tanık oluyorsunuz.

Kitabı okurken fark ediyorsunuz ki aslında yaşadığınız en küçük olay bile gün geliyor psikotik bir travma yaşamanıza sebep olabiliyor. Bu nedenle ''Benim çocukluğum mükemmel geçti, hayatımın her anında hala çok mutluyum.'' diyen birinin bile bir psikologa, psikiyatriste görünmesi şarttır. (ki zaten hayatının her döneminde mutlu olan bir insanın olduğunu da düşünmüyorum.)

Bildiğiniz gibi ülkemizde; psikiyatriste, psikologa gidenleri ''deli'' diye adlandıran insan tipleri bulunmakta. Fakat öyle ki, en ufak bir mutsuzlukta bile psikolojik bir destek almamız ruh sağlığımız açısından en doğru karar olur.

Diyeceğim o ki; eğer sizler de yaşanmış sıradışı olaylara tanık olmak, o insanların geçmişlerinde neler yaşayıp da bu duruma geldiklerini öğrenmek için sabırsızlanıyorsanız, hiç vakit kaybetmeden bu harika kitaba sahip olmalısınız.

İyi okumalar...

Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small


Aylardır yana yakıla bu kitabın peşinden koşmuş, okumak için sabırsızlıktan ölüp ölüp dirilmiştim resmen. Sonunda okumam gereken tüm kitapları bitirir bitirmez koşa koşa gittim aldım. Bitirdim ve şimdi sıra sizlere kitaptan bahsetmekte...

Ben normalde de yaşanmış olayları okumaya bayılırım. Bu sebeple otobiyografi olsun, günlük tarzı hikayeleştirilmiş kitaplar olsun oldum olası benim için hep ilk sıradadır. Sıradışı şeyler okumak ise hepimizin mutlaka ki hoşuna gidiyordur. Ben de bu ikisinin karışımının olduğu, yani yaşanmış sıradışı olayların anlatıldığı bu kitabı okumakta bu sebeple sabırsızlanıp durmuştum.

Gary Small adında bir psikiyatrist, doktorluk hayatı boyunca karşılaştığı en garip hastalarını bizlere anlatmış. Çırılçıplak amuda kalkmış bir kızdan tutun da, bir elinin aslında olmaması gerektiğine inanan adama kadar binbir çeşit insan tipine tanık oluyorsunuz.

Kitabı okurken fark ediyorsunuz ki aslında yaşadığınız en küçük olay bile gün geliyor psikotik bir travma yaşamanıza sebep olabiliyor. Bu nedenle ''Benim çocukluğum mükemmel geçti, hayatımın her anında hala çok mutluyum.'' diyen birinin bile bir psikologa, psikiyatriste görünmesi şarttır. (ki zaten hayatının her döneminde mutlu olan bir insanın olduğunu da düşünmüyorum.)

Bildiğiniz gibi ülkemizde; psikiyatriste, psikologa gidenleri ''deli'' diye adlandıran insan tipleri bulunmakta. Fakat öyle ki, en ufak bir mutsuzlukta bile psikolojik bir destek almamız ruh sağlığımız açısından en doğru karar olur.

Diyeceğim o ki; eğer sizler de yaşanmış sıradışı olaylara tanık olmak, o insanların geçmişlerinde neler yaşayıp da bu duruma geldiklerini öğrenmek için sabırsızlanıyorsanız, hiç vakit kaybetmeden bu harika kitaba sahip olmalısınız.

İyi okumalar...

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.