background img

The New Stuff

ay hadi inşallah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ay hadi inşallah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Deli gibi beklediğimiz Pucca Günlük'ün dördüncüsü Kasım ayından itibaren tüm kitapevlerinde satışa çıkmıştı. Biz Pucca severler de koşa koşa gidip aldık tabii ki.

Bunun öncesinde okumam gereken bir iki kitap bittikten hemen sonra başladım okumaya.

Tüm Pucca Günlük serisinde en beğendiğim kitap Ve Geri Kalan Her şeydi. Fakat bu kitap onu solladı ve ilk sıraya oturmayı başardı.

Yine birbirinden komik, eğlenceli ve kahkaha dolu Pucca anıları ile yerinizde duramayacaksınız. Hani en azından bende öyle oldu. Okulda, evde, dersanede ve hatta yolda yürürken bile okuduğum zamanlarda salak salak kahkahalar atıp duruyordum ve her ortamda millet etrafıma toplaşıp ''Ne okuyorsun?'' diye soruyordu. Haliyle gösteriyorum ama böyle kaşlarım çatılmış bir şekilde. Çünkü biliyorum ki o kitabın adı görüldükten sonra ''Ayy okuduktan sonra bana da versene yaa.'' diyecekler. Aynen öyle de oldu. ''Hayır veremem!'' dedim hepsine de. ''Ay iyi ya tamam, yemedik.'' diyip defolup gittiler.

Çevremdeki herkes kitaplarıma çok değer verdiğimi ve kimseyle de paylaşmadığımı bilir. Ama hala istemekten bıkmadılar. Ben terslemekten bıktım!

Her neyse, kitaba gelecek olursak, bayıldığımı hatta geberdiğimi söylesem tam yeri olur. Kafanızı dağıtmak için, özellikle benim gibi sınava hazırlanan arkadaşlarıma, kesinlikle öneriyorum. Hemencecik de okuyup bitirebileceğiniz bir kitap. Mutlaka alın!

İyi okumalar...

Ay Hadi İnşallah! - PuCCa


Deli gibi beklediğimiz Pucca Günlük'ün dördüncüsü Kasım ayından itibaren tüm kitapevlerinde satışa çıkmıştı. Biz Pucca severler de koşa koşa gidip aldık tabii ki.

Bunun öncesinde okumam gereken bir iki kitap bittikten hemen sonra başladım okumaya.

Tüm Pucca Günlük serisinde en beğendiğim kitap Ve Geri Kalan Her şeydi. Fakat bu kitap onu solladı ve ilk sıraya oturmayı başardı.

Yine birbirinden komik, eğlenceli ve kahkaha dolu Pucca anıları ile yerinizde duramayacaksınız. Hani en azından bende öyle oldu. Okulda, evde, dersanede ve hatta yolda yürürken bile okuduğum zamanlarda salak salak kahkahalar atıp duruyordum ve her ortamda millet etrafıma toplaşıp ''Ne okuyorsun?'' diye soruyordu. Haliyle gösteriyorum ama böyle kaşlarım çatılmış bir şekilde. Çünkü biliyorum ki o kitabın adı görüldükten sonra ''Ayy okuduktan sonra bana da versene yaa.'' diyecekler. Aynen öyle de oldu. ''Hayır veremem!'' dedim hepsine de. ''Ay iyi ya tamam, yemedik.'' diyip defolup gittiler.

Çevremdeki herkes kitaplarıma çok değer verdiğimi ve kimseyle de paylaşmadığımı bilir. Ama hala istemekten bıkmadılar. Ben terslemekten bıktım!

Her neyse, kitaba gelecek olursak, bayıldığımı hatta geberdiğimi söylesem tam yeri olur. Kafanızı dağıtmak için, özellikle benim gibi sınava hazırlanan arkadaşlarıma, kesinlikle öneriyorum. Hemencecik de okuyup bitirebileceğiniz bir kitap. Mutlaka alın!

İyi okumalar...


Serenad, çıktığı andan beri herkesin dilinde olan bir kitap. Bugüne kadar herkesten hemen hemen aynı yorumları aldım ve okumayı çok istedim. Bir zaman geldi ve ''Yetti artık, alıp okuyacağım!'' dedim ve girdim kitapçıya, aldım.

Belki şaşıracaksınız, belki kitap hakkında ilk defa böyle bir yorum okuyacaksınız ama ''Almaz olaydım.'' dedim, okumaya başladıktan sonra.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, hepimiz Zülfü Livaneli'nin ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Her dalda bir şeylerle uğraşıyor ve belli bir noktaya gelmiş nadir kişilerden biri. Bunu asla göz ardı edemem. Etmek de haddime değil zaten.

Geçen sene Bumerang Ödülleri sayesinde Zülfü Livaneli'nin ''Edebiyat Mutluluktur'' adlı imzalı kitabına sahip olmuştum. Mesela o kitaba bayılmıştım ve bana çok şey kattığını düşünüyorum. Yazar olmayı isteyen bir blogger olarak, roman yazma teknikleri hakkında bir çok bilgi edindim. Fakat gelin görün ki Livaneli'nin bu kitabındaki teknik beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.

Kitapta ele alınan konu harika, olaylar vesaire harika. Fakat Livaneli abicim, anlatımın çok çok çok sıkıcı olmuş. Wagner'in hikayesine gelene kadar canım çıktı resmen. Oku oku geçmiyor, her bölüm sanki bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bunaldım, okuma isteğim kaçıp durdu sürekli.

Wagner'ın hikayesine söylenecek laf yok, o kısıma bayıldım. Ondan sonraki bir kaç bölüm de artık ''Ha gayret Hasan, bitmek üzere, az kaldı.'' diye diye geçti. Epilog bölümüne girdiğimde bir dikleştim, bir düzelttim kendimi. ''Hadi Livaneli, şaşırt beni azıcık.'' dedim. Öyle de oldu diyebilirim. Kitabın sonu gerçekten güzel bir şekilde son buldu.

Keşke başları o kadar sıkıcı olmasaydı, keşke daha bir seve seve, can atarak okusaydım diyorum ama yapacak bir şey yok. Zülfü Livaneli'nin kitaplarını alır okur muyum bilemiyorum ama siz takipçilerimin güçlü yorumlarını ve önerilerini duymak isterim. İkna olursam kesinlikle alırım.

Serenad'ı okumayan varsa alıp okuyabilir ama öyle aman aman, hemen koşup alın diyemeyeceğim ne yazık ki.

İyi okumalar...

Bir Önceki Kitap Yorumum: Tanrı'nın Unutulan Çocukları (Craig Silvey) 

Bir Sonraki Kitap Yorumum: Ay Hadi İnşallah! (PuCCa)

Serenad - Zülfü Livaneli


Serenad, çıktığı andan beri herkesin dilinde olan bir kitap. Bugüne kadar herkesten hemen hemen aynı yorumları aldım ve okumayı çok istedim. Bir zaman geldi ve ''Yetti artık, alıp okuyacağım!'' dedim ve girdim kitapçıya, aldım.

Belki şaşıracaksınız, belki kitap hakkında ilk defa böyle bir yorum okuyacaksınız ama ''Almaz olaydım.'' dedim, okumaya başladıktan sonra.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, hepimiz Zülfü Livaneli'nin ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Her dalda bir şeylerle uğraşıyor ve belli bir noktaya gelmiş nadir kişilerden biri. Bunu asla göz ardı edemem. Etmek de haddime değil zaten.

Geçen sene Bumerang Ödülleri sayesinde Zülfü Livaneli'nin ''Edebiyat Mutluluktur'' adlı imzalı kitabına sahip olmuştum. Mesela o kitaba bayılmıştım ve bana çok şey kattığını düşünüyorum. Yazar olmayı isteyen bir blogger olarak, roman yazma teknikleri hakkında bir çok bilgi edindim. Fakat gelin görün ki Livaneli'nin bu kitabındaki teknik beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.

Kitapta ele alınan konu harika, olaylar vesaire harika. Fakat Livaneli abicim, anlatımın çok çok çok sıkıcı olmuş. Wagner'in hikayesine gelene kadar canım çıktı resmen. Oku oku geçmiyor, her bölüm sanki bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bunaldım, okuma isteğim kaçıp durdu sürekli.

Wagner'ın hikayesine söylenecek laf yok, o kısıma bayıldım. Ondan sonraki bir kaç bölüm de artık ''Ha gayret Hasan, bitmek üzere, az kaldı.'' diye diye geçti. Epilog bölümüne girdiğimde bir dikleştim, bir düzelttim kendimi. ''Hadi Livaneli, şaşırt beni azıcık.'' dedim. Öyle de oldu diyebilirim. Kitabın sonu gerçekten güzel bir şekilde son buldu.

Keşke başları o kadar sıkıcı olmasaydı, keşke daha bir seve seve, can atarak okusaydım diyorum ama yapacak bir şey yok. Zülfü Livaneli'nin kitaplarını alır okur muyum bilemiyorum ama siz takipçilerimin güçlü yorumlarını ve önerilerini duymak isterim. İkna olursam kesinlikle alırım.

Serenad'ı okumayan varsa alıp okuyabilir ama öyle aman aman, hemen koşup alın diyemeyeceğim ne yazık ki.

İyi okumalar...

Bir Önceki Kitap Yorumum: Tanrı'nın Unutulan Çocukları (Craig Silvey) 

Bir Sonraki Kitap Yorumum: Ay Hadi İnşallah! (PuCCa)

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.