background img

The New Stuff

yatak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yatak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yağmurun sesini dinliyorum. Bir sessizce konuşuyor, kimse duymasın diye; bir de, sanki kalbindeki ateşi dindirmek için benden delicesine yardım istiyormuş gibi büyük bir gürültü eşliğinde yağıyor.

Avucumun içini ısıtan bardağımı yavaş hareketlerle ağzıma götürüyorum. Bir yudum alıyorum ve dilime yoğum bal tadı geliyor. Ona da tam ayarında olan sütün tadı eşlik ediyor. Sadece bu sıcaklık bile insanı mutlu edebiliyor, huzur verebiliyor.

Bardağım boşalana kadar aynı yere gözlerimi kırpmadan odaklanmış, yağmuru dinlediğimi fark ediyorum. O ana kadar hiçbir şey anladığım yoktu, kafam -sanki- ağzına kadar doluydu.

Bardağımı mutfağın tezgahına bırakıp odama doğru yürüdüm. ''Nasıl olsa yarın yıkarım.'' düşüncesi vardı kafamın içinde. Yorganımı açtım ve tenimi soğuk çarşafıma korkar hareketlerle yavaşça değdirdim. Yatağa uzandım ve yorganımı kafama kadar çektim. Çok üşüyordum.

Birden bir ses duydum ve yorganı indirdim kafamdan. Cama vuran yağmurun sesiydi bu, şimdi anlayabiliyordum. ''İyi geceler'' diyordu bana. Evet, iyi geceler. Sana da iyi geceler yağmur. Hadi şimdi sen de uyu. Bu şehir seni de yormuştur.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

Ballı Süt Tadında

Yağmurun sesini dinliyorum. Bir sessizce konuşuyor, kimse duymasın diye; bir de, sanki kalbindeki ateşi dindirmek için benden delicesine yardım istiyormuş gibi büyük bir gürültü eşliğinde yağıyor.

Avucumun içini ısıtan bardağımı yavaş hareketlerle ağzıma götürüyorum. Bir yudum alıyorum ve dilime yoğum bal tadı geliyor. Ona da tam ayarında olan sütün tadı eşlik ediyor. Sadece bu sıcaklık bile insanı mutlu edebiliyor, huzur verebiliyor.

Bardağım boşalana kadar aynı yere gözlerimi kırpmadan odaklanmış, yağmuru dinlediğimi fark ediyorum. O ana kadar hiçbir şey anladığım yoktu, kafam -sanki- ağzına kadar doluydu.

Bardağımı mutfağın tezgahına bırakıp odama doğru yürüdüm. ''Nasıl olsa yarın yıkarım.'' düşüncesi vardı kafamın içinde. Yorganımı açtım ve tenimi soğuk çarşafıma korkar hareketlerle yavaşça değdirdim. Yatağa uzandım ve yorganımı kafama kadar çektim. Çok üşüyordum.

Birden bir ses duydum ve yorganı indirdim kafamdan. Cama vuran yağmurun sesiydi bu, şimdi anlayabiliyordum. ''İyi geceler'' diyordu bana. Evet, iyi geceler. Sana da iyi geceler yağmur. Hadi şimdi sen de uyu. Bu şehir seni de yormuştur.

''Dilerseniz bloguma, sayfanın üst köşesinde bulunan Bumerang Ödülleri Adayı şablonundan oy verebilir ve bana destek olabilirsiniz. Oylarınız tamamen ücretsizdir. Teşekkürler.''

İlk defa fark ediyorum pencerenin bu kadar açık olduğunu. Yatağımda uzanmış, pencereden dışarısını izliyorum. Gördüğüm bir şey yok. Sadece yaşlı bir nenenin kendini sakladığı; boyası olmayan, çatlaklarla süslenmiş bir duvar var karşımda. Gördüklerim sadece bunlardı. Harbiden, duvarın çatlakları neden bu kadar derindi acaba? Gördüğüm şey duvarın çatlaklığı mıydı yoksa kalbimin, düşüncelerimin yansıması mı, bilemiyorum.

Neden ilk defa bu kadar yalnız kaldım bu odada? Kardeşim, abim neredeler? Sessizlikle süslemişler odamı, yalnızlığı da üzerime atıp kapıyı kilitlemişler sanki. Kaçmışlar! Her şeyi bu odanın içerisinde bırakıp, kaçıp gitmişler. ''Tamam, ben toparlarım odayı eğlenin siz.''

Bir kulağımdan içime dolan bir şarkı çalıyor, diğer kulağımda ise akvaryumumun çıkardığı acayip bir ses. Hiç bitmeyen, uzun bir ses bu. İkisi birbirine karışıyor ve sanki aralarında anlaşmalı ritim tutuyorlar, birbirlerine uymaya çalışıyorlar. Ne tuhaf, birbirlerinin ardını bırakmıyorlar.

Akvaryumun Senfonisi

İlk defa fark ediyorum pencerenin bu kadar açık olduğunu. Yatağımda uzanmış, pencereden dışarısını izliyorum. Gördüğüm bir şey yok. Sadece yaşlı bir nenenin kendini sakladığı; boyası olmayan, çatlaklarla süslenmiş bir duvar var karşımda. Gördüklerim sadece bunlardı. Harbiden, duvarın çatlakları neden bu kadar derindi acaba? Gördüğüm şey duvarın çatlaklığı mıydı yoksa kalbimin, düşüncelerimin yansıması mı, bilemiyorum.

Neden ilk defa bu kadar yalnız kaldım bu odada? Kardeşim, abim neredeler? Sessizlikle süslemişler odamı, yalnızlığı da üzerime atıp kapıyı kilitlemişler sanki. Kaçmışlar! Her şeyi bu odanın içerisinde bırakıp, kaçıp gitmişler. ''Tamam, ben toparlarım odayı eğlenin siz.''

Bir kulağımdan içime dolan bir şarkı çalıyor, diğer kulağımda ise akvaryumumun çıkardığı acayip bir ses. Hiç bitmeyen, uzun bir ses bu. İkisi birbirine karışıyor ve sanki aralarında anlaşmalı ritim tutuyorlar, birbirlerine uymaya çalışıyorlar. Ne tuhaf, birbirlerinin ardını bırakmıyorlar.


Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.