background img

The New Stuff

salı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
salı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Güneşi Beklerken adlı dizi de yeni başlayan diziler arasında. Bir gençlik dizisi olan Güneşi Beklerken'in oyuncu kadrosunda; Gökçe Yanardağ ve Emre Kınay dışında pek de tanınmış isimler yok. Yeni yüzlerin oldukça fazla bulunduğu bu dizi, dün itibariyle Kanal D ekranlarında gösterilmeye başladı.


Gençlik dizilerinde görmeye alıştığımız sahneler var yine. Konusu da bir o kadar bilindik aslında. Bursa'dan İstanbul'a taşınan bir anne ve kızı var. Zeynep, İstanbul'un en prestijli okuluna yazılır. Daha iyi bir eğitim almak için yazıldığı bu okulda, daha ilk günden hiçbir şey umduğu gitmez. 

Yeni gelen her öğrenciye yapılan şakaların daha ağırlarıyla yüzleşir Zeynep. Bunun sebebi de Zeynep'in de fazla asi ve kimseye pabuç bırakmayacak bir kişiliği olmasından kaynaklanıyor.


Daha ilk günden uğradığı o kadar şeye rağmen yine de pes etmemek için kendi kendine söz verip de ayakta duran bir karakter var karşımızda. Ve bana kalırsa Zeynep, kendisine yapılan her şeye mutlaka bir karşılık verecek ve dizi de bu doğrultuda ilerleyecek. 


Tabii dizimizde olmazsa olmazlarımızdan biri de aşk. İlk bölümdeki görünüşe göre soldaki çift ve sağdaki çift arasında büyük bir aşk olacakmış gibi duruyor. Tabii ne olacağı hiç belli olmaz, izleyip göreceğiz.

Yaz aylarında evde oturarak eğlenceli vakit geçirmek isterseniz, Salı günleri Güneşi Beklerken'i mutlaka izleyin derim.

Güneşi Beklerken / Yeni Dizi


Güneşi Beklerken adlı dizi de yeni başlayan diziler arasında. Bir gençlik dizisi olan Güneşi Beklerken'in oyuncu kadrosunda; Gökçe Yanardağ ve Emre Kınay dışında pek de tanınmış isimler yok. Yeni yüzlerin oldukça fazla bulunduğu bu dizi, dün itibariyle Kanal D ekranlarında gösterilmeye başladı.


Gençlik dizilerinde görmeye alıştığımız sahneler var yine. Konusu da bir o kadar bilindik aslında. Bursa'dan İstanbul'a taşınan bir anne ve kızı var. Zeynep, İstanbul'un en prestijli okuluna yazılır. Daha iyi bir eğitim almak için yazıldığı bu okulda, daha ilk günden hiçbir şey umduğu gitmez. 

Yeni gelen her öğrenciye yapılan şakaların daha ağırlarıyla yüzleşir Zeynep. Bunun sebebi de Zeynep'in de fazla asi ve kimseye pabuç bırakmayacak bir kişiliği olmasından kaynaklanıyor.


Daha ilk günden uğradığı o kadar şeye rağmen yine de pes etmemek için kendi kendine söz verip de ayakta duran bir karakter var karşımızda. Ve bana kalırsa Zeynep, kendisine yapılan her şeye mutlaka bir karşılık verecek ve dizi de bu doğrultuda ilerleyecek. 


Tabii dizimizde olmazsa olmazlarımızdan biri de aşk. İlk bölümdeki görünüşe göre soldaki çift ve sağdaki çift arasında büyük bir aşk olacakmış gibi duruyor. Tabii ne olacağı hiç belli olmaz, izleyip göreceğiz.

Yaz aylarında evde oturarak eğlenceli vakit geçirmek isterseniz, Salı günleri Güneşi Beklerken'i mutlaka izleyin derim.


Bu haftam oldukça zor ve tembelce geçti.

Pazartesi günü, yani gelmesini hiç istemediğimiz ve psikolojik olarak kendimizi yiyip bitirdiğimiz gün birden bire hastalanıverdim. Haftaya elimde peçete, burnumu yırtarcasına silmeyle başladım ne yazık ki. Havanın sıcaklığı bir haftadır normal düzeyde ama ben tir tir titriyorum.

Salı günü iyi geçti diyebilirim. Hastalığım azıcık olsa da geri planda kaldı. Arkadaşımın doğum günü vardı. Gülüp, eğlenince; peçeteymiş, burnummuş, hastalığımmış unutuldu gitti.

Çarşamba günü bunların acısını benden iyice, güzel bir şekilde çıkardı ama. Burnum hiçbir şekilde durmuyor, bir peçete bitti mi hemen diğerini çıkarıveriyordum. Artık okulda hocaları dinlemek yerine tamamiyle burnumla ilgilendim. Hatta bir ara burnumu bu aralar çok boşladım da ilgi çekmeye mi çalışıyor kerata diye de düşünmedim değil yani.

Perşembe günü, Çarşambadan bir farkı yoktu. Aynı şekilde bir halsizlik, üşengeçlik vardı üzerimde. Ne blogumla ilgilenebiliyor ne maillerime bakabiliyor ne de buralarda neler olup bitiyor hiç bilmiyordum. Sizleri de  kendimi de çok boşladım ama durum ortada. Yine de çok sorry.

Cuma günü (yani dün), bütün haftanın en kötü günüydü diyebilirim. Burnum silmekten kıpkırmızı bir hal almış ve kenar kısımları yara olmuş vaziyette. Artık durumun ne derece acı olduğunu siz düşünün. Burnumu silsem bir acı, silmesem daha bir acı. Okula da bu sebeple gitmedim, yatağımın içinde sıcacık sıcacık uyudum durdum. Öğlen saatlerinde arkadaşlarım gelip bana baktılar. Bu konuda şanslıyım neyse ki.

Bugün güzel olacak gibi. Burun akıntım durdu sayılır ama hala yaralardan canım acıyor. Arkadaşımın Salı günü olan doğum gününü bugün bizim evde kutlayacağız. Umarım bu üzerimdeki kırgınlığı, halsizliği alır götürür ve eğlenceli bir gün yaşayarak hastalığımı da bir kenara bırakır, rahatlarım artık.

Zor bir hafta geçirdim ne yazık ki. Sinüzitim ve migrenim de olduğu için yakalandığım gripleri ağır bir şekilde geçiriyorum ve zor kurtuluyorum. Umuyorum ki bu seferkini kolayca atlatabilirim, sizlerin dilekleriyle.

Kendinize kocaman kocaman iyi bakın. Sizleri seviyorum. =)

Burnum İlgi Çekmeye Mi Çalışıyor?


Bu haftam oldukça zor ve tembelce geçti.

Pazartesi günü, yani gelmesini hiç istemediğimiz ve psikolojik olarak kendimizi yiyip bitirdiğimiz gün birden bire hastalanıverdim. Haftaya elimde peçete, burnumu yırtarcasına silmeyle başladım ne yazık ki. Havanın sıcaklığı bir haftadır normal düzeyde ama ben tir tir titriyorum.

Salı günü iyi geçti diyebilirim. Hastalığım azıcık olsa da geri planda kaldı. Arkadaşımın doğum günü vardı. Gülüp, eğlenince; peçeteymiş, burnummuş, hastalığımmış unutuldu gitti.

Çarşamba günü bunların acısını benden iyice, güzel bir şekilde çıkardı ama. Burnum hiçbir şekilde durmuyor, bir peçete bitti mi hemen diğerini çıkarıveriyordum. Artık okulda hocaları dinlemek yerine tamamiyle burnumla ilgilendim. Hatta bir ara burnumu bu aralar çok boşladım da ilgi çekmeye mi çalışıyor kerata diye de düşünmedim değil yani.

Perşembe günü, Çarşambadan bir farkı yoktu. Aynı şekilde bir halsizlik, üşengeçlik vardı üzerimde. Ne blogumla ilgilenebiliyor ne maillerime bakabiliyor ne de buralarda neler olup bitiyor hiç bilmiyordum. Sizleri de  kendimi de çok boşladım ama durum ortada. Yine de çok sorry.

Cuma günü (yani dün), bütün haftanın en kötü günüydü diyebilirim. Burnum silmekten kıpkırmızı bir hal almış ve kenar kısımları yara olmuş vaziyette. Artık durumun ne derece acı olduğunu siz düşünün. Burnumu silsem bir acı, silmesem daha bir acı. Okula da bu sebeple gitmedim, yatağımın içinde sıcacık sıcacık uyudum durdum. Öğlen saatlerinde arkadaşlarım gelip bana baktılar. Bu konuda şanslıyım neyse ki.

Bugün güzel olacak gibi. Burun akıntım durdu sayılır ama hala yaralardan canım acıyor. Arkadaşımın Salı günü olan doğum gününü bugün bizim evde kutlayacağız. Umarım bu üzerimdeki kırgınlığı, halsizliği alır götürür ve eğlenceli bir gün yaşayarak hastalığımı da bir kenara bırakır, rahatlarım artık.

Zor bir hafta geçirdim ne yazık ki. Sinüzitim ve migrenim de olduğu için yakalandığım gripleri ağır bir şekilde geçiriyorum ve zor kurtuluyorum. Umuyorum ki bu seferkini kolayca atlatabilirim, sizlerin dilekleriyle.

Kendinize kocaman kocaman iyi bakın. Sizleri seviyorum. =)

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.