background img

The New Stuff

ellerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ellerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Artık kararlıydım. Söylemek istiyordum. İçimde tutup, onu kendi gözyaşımla beslemekten ve büyültmekten yorulmuştum. Daha bir şey yaşayıp görmememe rağmen, içimdeki o his, o duygu bana her şeyi yaşatmıştı aslında. Hayat benimle çoğu zaman dalgasını geçti, gülüp ardına bakmadan uzaklaştı. Bense öylece baktım arkasından.

İçimdekilerden ayrılma vakti gelmişti artık. Her şeyin güzel olmasını istiyordum, dilediğim gibi. Başladım konuşmaya, gözyaşlarım aktı ve ellerim titredi. Gözlerimin içine baktı, gülümseyerek. Sarıldı ve bana destek olmayı tercih etti. Biliyordum aslında, şanssız bir insanım ama mutlaka şanslı olduğum bir şey, tek bir şey olacaktı. Bu konuda şanslı olanlar tarafındaydım. Ellerimin üzerinde bir el hissettim, sıkıcı tuttuyordu. İşte kendimi güvende hissettim ve gülümseyebildim.

Gözyaşımın mutluluktan aktığına ben de ilk kez şahit oldum. Artık güvende ve huzurluydum. Hayata bağlandım dört elle, sıkıca. Suratımda bir gurur ve mutlulukla dolan bir gülümseme var. Evet, artık rahattayım. İçimdeki tonlarca yüklü ağlama duygusunu bir gülümseme eşliğinde içimden söküp attım.

Seni seviyorum, beni anladığın ve ellerimi tuttuğun için.

Huzurun Elleri

Artık kararlıydım. Söylemek istiyordum. İçimde tutup, onu kendi gözyaşımla beslemekten ve büyültmekten yorulmuştum. Daha bir şey yaşayıp görmememe rağmen, içimdeki o his, o duygu bana her şeyi yaşatmıştı aslında. Hayat benimle çoğu zaman dalgasını geçti, gülüp ardına bakmadan uzaklaştı. Bense öylece baktım arkasından.

İçimdekilerden ayrılma vakti gelmişti artık. Her şeyin güzel olmasını istiyordum, dilediğim gibi. Başladım konuşmaya, gözyaşlarım aktı ve ellerim titredi. Gözlerimin içine baktı, gülümseyerek. Sarıldı ve bana destek olmayı tercih etti. Biliyordum aslında, şanssız bir insanım ama mutlaka şanslı olduğum bir şey, tek bir şey olacaktı. Bu konuda şanslı olanlar tarafındaydım. Ellerimin üzerinde bir el hissettim, sıkıcı tuttuyordu. İşte kendimi güvende hissettim ve gülümseyebildim.

Gözyaşımın mutluluktan aktığına ben de ilk kez şahit oldum. Artık güvende ve huzurluydum. Hayata bağlandım dört elle, sıkıca. Suratımda bir gurur ve mutlulukla dolan bir gülümseme var. Evet, artık rahattayım. İçimdeki tonlarca yüklü ağlama duygusunu bir gülümseme eşliğinde içimden söküp attım.

Seni seviyorum, beni anladığın ve ellerimi tuttuğun için.

Geçiyor zaman durmadan, beklemiyor ardında bıraktıklarını. Bakmıyor bile arkasına hiçbir zaman, ilerliyor sadece. Her saniyesinde uzaklaştırıyor seni benden. Bu kadar hızlı gitmeseydin keşke, biraz yavaş olsaydın. Belki yetişebilirdim sana, belki tutabilirdim ellerinden.

Selam söyle demiştim, gözlerinle; kalbime, gittiğin yerdeki dağlara, taşlara, kedileri ve köpeklere. İçtiğin su bardağına bile beni anlat. Hem sen unutma beni böylece, hem de bilsinler neden hala yaşıyorum diye.

Erkendi... Çok erkendi terk etmeye. Uzaklaştım senden, koptum, bittim, süründüm, tutunamadım. Bir el istedim sadece, senin ellerini. Tut ve beni kurtar diye. Geldin, baktın, döndün ve gittin. Tutamadın ellerimden, kurtaramadın bizi bu pis yalnızlıktan.

Böyle hatırlamayacaktık birbirimizi, böyle uzaklaşmayacaktık. Ne oldu ki sahiden? Düşünmüyorsun. Evet, düşünmüyorsun. Aslında gülerken neler düşündüğümü, her karşıma çıktığında neler hissettiğimi.

Hatırla diye gülüyorum seni gördüğüm zamanlar. Beni mutlu edebileceğini defalarca söyleyip sonucunda beni kapkaranlık odalarda yalnız bıraktığını hatırla diye! İşte bu, sana en büyük cezam.

Karanlık Oda

Geçiyor zaman durmadan, beklemiyor ardında bıraktıklarını. Bakmıyor bile arkasına hiçbir zaman, ilerliyor sadece. Her saniyesinde uzaklaştırıyor seni benden. Bu kadar hızlı gitmeseydin keşke, biraz yavaş olsaydın. Belki yetişebilirdim sana, belki tutabilirdim ellerinden.

Selam söyle demiştim, gözlerinle; kalbime, gittiğin yerdeki dağlara, taşlara, kedileri ve köpeklere. İçtiğin su bardağına bile beni anlat. Hem sen unutma beni böylece, hem de bilsinler neden hala yaşıyorum diye.

Erkendi... Çok erkendi terk etmeye. Uzaklaştım senden, koptum, bittim, süründüm, tutunamadım. Bir el istedim sadece, senin ellerini. Tut ve beni kurtar diye. Geldin, baktın, döndün ve gittin. Tutamadın ellerimden, kurtaramadın bizi bu pis yalnızlıktan.

Böyle hatırlamayacaktık birbirimizi, böyle uzaklaşmayacaktık. Ne oldu ki sahiden? Düşünmüyorsun. Evet, düşünmüyorsun. Aslında gülerken neler düşündüğümü, her karşıma çıktığında neler hissettiğimi.

Hatırla diye gülüyorum seni gördüğüm zamanlar. Beni mutlu edebileceğini defalarca söyleyip sonucunda beni kapkaranlık odalarda yalnız bıraktığını hatırla diye! İşte bu, sana en büyük cezam.

Sen gittikten sonra gözlerim eski canlılığını yitirdi. Artık eskisi gibi parlamıyorlar. Eskisi gibi bakmıyor gözlerim etrafa, kimseye. Boşluklara kayıyor sürekli, boşlukları doldurmaya çalışıyor gözlerim. Beceremiyorum. Gözlerimin içindeki boşluğu dolduracak bir şey bile yok artık ellerimin arasında, değil boşlukları ben gözlerimle doldurayım.

Sen gittikten sonra saçlarım eski canlılığını yitirdi. Eskisi kadar gür değiller. Eskisi gibi kokmuyorlar, masal gibi. Saçlarımı savurduğumda gülüşünü göremiyorum yanımda. Nerede o bakışların şimdi? Nerede o gülüşlerin? Benim yanımda güldüğün gibi gülme başkalarına, bakma bana baktığın gibi. Dayanamam sonra.

Sen gittikten sonra ellerim yazın bile üşüyor. Eskisi kadar pürüzsüz ve canlı değil ellerim. Eskisi gibi tutamıyorum bir şeyi, titriyorlar. Üşüdükleri için mi bilmiyorum ama titriyorlar işte. Buruş buruş oldular, beyaz beyaz bölgeler oluştu. Kanım çekildi sen gittikten sonra, eski neşem yerimde değil, gülümseyemiyorum.

Ne zaman geleceksin yanıma? Ne zaman çekeceksin kokumu içine? Özledim seni. Gözlerine bakmayı özledim, ellerimi tutmanı ve bana sarılmanı. Saçlarımı taramanı, koklamanı. Hadi şimdi kalk gel ve mutlu et beni. Sensiz üzerimde mutsuzluk bulutları cirit atıyor oradan oraya. Götür kara bulutları üzerimde, bembeyaz yap onları.

Her şeyi boşver, her şeyi bırak ve yanıma gel. Sadece gel...

Sen Gittikten Sonra

Sen gittikten sonra gözlerim eski canlılığını yitirdi. Artık eskisi gibi parlamıyorlar. Eskisi gibi bakmıyor gözlerim etrafa, kimseye. Boşluklara kayıyor sürekli, boşlukları doldurmaya çalışıyor gözlerim. Beceremiyorum. Gözlerimin içindeki boşluğu dolduracak bir şey bile yok artık ellerimin arasında, değil boşlukları ben gözlerimle doldurayım.

Sen gittikten sonra saçlarım eski canlılığını yitirdi. Eskisi kadar gür değiller. Eskisi gibi kokmuyorlar, masal gibi. Saçlarımı savurduğumda gülüşünü göremiyorum yanımda. Nerede o bakışların şimdi? Nerede o gülüşlerin? Benim yanımda güldüğün gibi gülme başkalarına, bakma bana baktığın gibi. Dayanamam sonra.

Sen gittikten sonra ellerim yazın bile üşüyor. Eskisi kadar pürüzsüz ve canlı değil ellerim. Eskisi gibi tutamıyorum bir şeyi, titriyorlar. Üşüdükleri için mi bilmiyorum ama titriyorlar işte. Buruş buruş oldular, beyaz beyaz bölgeler oluştu. Kanım çekildi sen gittikten sonra, eski neşem yerimde değil, gülümseyemiyorum.

Ne zaman geleceksin yanıma? Ne zaman çekeceksin kokumu içine? Özledim seni. Gözlerine bakmayı özledim, ellerimi tutmanı ve bana sarılmanı. Saçlarımı taramanı, koklamanı. Hadi şimdi kalk gel ve mutlu et beni. Sensiz üzerimde mutsuzluk bulutları cirit atıyor oradan oraya. Götür kara bulutları üzerimde, bembeyaz yap onları.

Her şeyi boşver, her şeyi bırak ve yanıma gel. Sadece gel...

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.