background img

The New Stuff

tanrı'nın unutulan çocukları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tanrı'nın unutulan çocukları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Serenad, çıktığı andan beri herkesin dilinde olan bir kitap. Bugüne kadar herkesten hemen hemen aynı yorumları aldım ve okumayı çok istedim. Bir zaman geldi ve ''Yetti artık, alıp okuyacağım!'' dedim ve girdim kitapçıya, aldım.

Belki şaşıracaksınız, belki kitap hakkında ilk defa böyle bir yorum okuyacaksınız ama ''Almaz olaydım.'' dedim, okumaya başladıktan sonra.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, hepimiz Zülfü Livaneli'nin ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Her dalda bir şeylerle uğraşıyor ve belli bir noktaya gelmiş nadir kişilerden biri. Bunu asla göz ardı edemem. Etmek de haddime değil zaten.

Geçen sene Bumerang Ödülleri sayesinde Zülfü Livaneli'nin ''Edebiyat Mutluluktur'' adlı imzalı kitabına sahip olmuştum. Mesela o kitaba bayılmıştım ve bana çok şey kattığını düşünüyorum. Yazar olmayı isteyen bir blogger olarak, roman yazma teknikleri hakkında bir çok bilgi edindim. Fakat gelin görün ki Livaneli'nin bu kitabındaki teknik beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.

Kitapta ele alınan konu harika, olaylar vesaire harika. Fakat Livaneli abicim, anlatımın çok çok çok sıkıcı olmuş. Wagner'in hikayesine gelene kadar canım çıktı resmen. Oku oku geçmiyor, her bölüm sanki bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bunaldım, okuma isteğim kaçıp durdu sürekli.

Wagner'ın hikayesine söylenecek laf yok, o kısıma bayıldım. Ondan sonraki bir kaç bölüm de artık ''Ha gayret Hasan, bitmek üzere, az kaldı.'' diye diye geçti. Epilog bölümüne girdiğimde bir dikleştim, bir düzelttim kendimi. ''Hadi Livaneli, şaşırt beni azıcık.'' dedim. Öyle de oldu diyebilirim. Kitabın sonu gerçekten güzel bir şekilde son buldu.

Keşke başları o kadar sıkıcı olmasaydı, keşke daha bir seve seve, can atarak okusaydım diyorum ama yapacak bir şey yok. Zülfü Livaneli'nin kitaplarını alır okur muyum bilemiyorum ama siz takipçilerimin güçlü yorumlarını ve önerilerini duymak isterim. İkna olursam kesinlikle alırım.

Serenad'ı okumayan varsa alıp okuyabilir ama öyle aman aman, hemen koşup alın diyemeyeceğim ne yazık ki.

İyi okumalar...

Bir Önceki Kitap Yorumum: Tanrı'nın Unutulan Çocukları (Craig Silvey) 

Bir Sonraki Kitap Yorumum: Ay Hadi İnşallah! (PuCCa)

Serenad - Zülfü Livaneli


Serenad, çıktığı andan beri herkesin dilinde olan bir kitap. Bugüne kadar herkesten hemen hemen aynı yorumları aldım ve okumayı çok istedim. Bir zaman geldi ve ''Yetti artık, alıp okuyacağım!'' dedim ve girdim kitapçıya, aldım.

Belki şaşıracaksınız, belki kitap hakkında ilk defa böyle bir yorum okuyacaksınız ama ''Almaz olaydım.'' dedim, okumaya başladıktan sonra.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, hepimiz Zülfü Livaneli'nin ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Her dalda bir şeylerle uğraşıyor ve belli bir noktaya gelmiş nadir kişilerden biri. Bunu asla göz ardı edemem. Etmek de haddime değil zaten.

Geçen sene Bumerang Ödülleri sayesinde Zülfü Livaneli'nin ''Edebiyat Mutluluktur'' adlı imzalı kitabına sahip olmuştum. Mesela o kitaba bayılmıştım ve bana çok şey kattığını düşünüyorum. Yazar olmayı isteyen bir blogger olarak, roman yazma teknikleri hakkında bir çok bilgi edindim. Fakat gelin görün ki Livaneli'nin bu kitabındaki teknik beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.

Kitapta ele alınan konu harika, olaylar vesaire harika. Fakat Livaneli abicim, anlatımın çok çok çok sıkıcı olmuş. Wagner'in hikayesine gelene kadar canım çıktı resmen. Oku oku geçmiyor, her bölüm sanki bir öncekinin aynısı gibi geliyor. Bunaldım, okuma isteğim kaçıp durdu sürekli.

Wagner'ın hikayesine söylenecek laf yok, o kısıma bayıldım. Ondan sonraki bir kaç bölüm de artık ''Ha gayret Hasan, bitmek üzere, az kaldı.'' diye diye geçti. Epilog bölümüne girdiğimde bir dikleştim, bir düzelttim kendimi. ''Hadi Livaneli, şaşırt beni azıcık.'' dedim. Öyle de oldu diyebilirim. Kitabın sonu gerçekten güzel bir şekilde son buldu.

Keşke başları o kadar sıkıcı olmasaydı, keşke daha bir seve seve, can atarak okusaydım diyorum ama yapacak bir şey yok. Zülfü Livaneli'nin kitaplarını alır okur muyum bilemiyorum ama siz takipçilerimin güçlü yorumlarını ve önerilerini duymak isterim. İkna olursam kesinlikle alırım.

Serenad'ı okumayan varsa alıp okuyabilir ama öyle aman aman, hemen koşup alın diyemeyeceğim ne yazık ki.

İyi okumalar...

Bir Önceki Kitap Yorumum: Tanrı'nın Unutulan Çocukları (Craig Silvey) 

Bir Sonraki Kitap Yorumum: Ay Hadi İnşallah! (PuCCa)


Bir kitap daha bitti ve yeni bir kitap yorumu ile hepinize merhaba!

Çoğunuz okumadıysanız bile hemen hemen 10 kişiden 9'unun bildiği, duyduğu veyahut da gördüğü bir kitap: Tanrı'nın Unutulan Çocukları...

Craig Silvey'in ilk kitabı olan Tanrı'nın Unutulan Çocukları, birçok ödüle layık görülmekle birlikte yılın kitabı seçildi. Aynı zamanda Silvey, başarılı en genç yazar ünvanına da sahip oldu.

İlk kitabı olmasına rağmen büyük bir başarıya imza atan Silvey, bence bütün ödülleri sonuna kadar hak ediyor.

Toplumun duyarsızlıklarına, önyargılarına, bağnazlıklarına karşı duran iki çocuk. Onların sahip olması gereken tek şey ise cesaret.

Hem hüzünlü hem esprili hem de gerilim dolu muhteşem bir kitap. Kitabın kapağını açtığınız anda hikayenin içine dalıyorsunuz ve sizi oradan oraya sürüklemeye başlıyor. İçinizdeki hüznün, esprinin ve gerilimin en derin noktasına inebilen bu kitabı, kesinlikle her yaştan bireyin okuması gerekiyor.

Kitabın kapağında da yer alan yorum gibi ''Mükemmel bir yetişkinliğe geçiş romanı...''

Bu kadar sözden sonra ''Tavsiye ediyor musun?'' diye sormayın bence. Ama ben yine de son bir şey söylemek istiyorum.

Bu kitabı okumadan ölmeyin!

Tanrı'nın Unutulan Çocukları - Craig Silvey


Bir kitap daha bitti ve yeni bir kitap yorumu ile hepinize merhaba!

Çoğunuz okumadıysanız bile hemen hemen 10 kişiden 9'unun bildiği, duyduğu veyahut da gördüğü bir kitap: Tanrı'nın Unutulan Çocukları...

Craig Silvey'in ilk kitabı olan Tanrı'nın Unutulan Çocukları, birçok ödüle layık görülmekle birlikte yılın kitabı seçildi. Aynı zamanda Silvey, başarılı en genç yazar ünvanına da sahip oldu.

İlk kitabı olmasına rağmen büyük bir başarıya imza atan Silvey, bence bütün ödülleri sonuna kadar hak ediyor.

Toplumun duyarsızlıklarına, önyargılarına, bağnazlıklarına karşı duran iki çocuk. Onların sahip olması gereken tek şey ise cesaret.

Hem hüzünlü hem esprili hem de gerilim dolu muhteşem bir kitap. Kitabın kapağını açtığınız anda hikayenin içine dalıyorsunuz ve sizi oradan oraya sürüklemeye başlıyor. İçinizdeki hüznün, esprinin ve gerilimin en derin noktasına inebilen bu kitabı, kesinlikle her yaştan bireyin okuması gerekiyor.

Kitabın kapağında da yer alan yorum gibi ''Mükemmel bir yetişkinliğe geçiş romanı...''

Bu kadar sözden sonra ''Tavsiye ediyor musun?'' diye sormayın bence. Ama ben yine de son bir şey söylemek istiyorum.

Bu kitabı okumadan ölmeyin!

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.