background img

The New Stuff

Happy New Year


Merhabalar yeni yıl böcüklerim. Bildiğimiz gibi bugün saat 00:00 itibariyle yeni yıla geçiş yapacağız. Saatler kaldı diyebilirim. Herkeste bir telaş bir kıyamet. Koşuşturmalar, bir şeyleri zamanında tamamlayamama korkusu falan filan. Gördüğünüz  gibi bloguma bile kar yağıyor. Ne kadar şirin oldu di mi? 

Ben ise yılbaşı bahanesiyle okulu ekip evde bu saate kadar uyumuşum, uyanınca da ayaklarımda patikciklerimle uzanmışım, almışım kucağıma laptopumu, bir elimde de çayım... Benden rahatı yok valla.

Yukarıda da bir tane noel babacık resmi koydum her şey tastamam oldu. Küçükken ben de noel babaya inanan, ondan hediye bekleyen zavallı minik çocuklardandım. Bu kadar sever, beklerdim fakat babam beni güldürmek, mutlu etmek amaçlı noel baba kılığına girdiğinde de o an benden kötüsü olmazdı. Saatlerce ağlardım korkudan. Evet, komik gerçekten.

Neyse canlarım, tam da bugün sizleri uzun uzun cak caklamalarımla sıkmak istemiyorum. Hepinizi çok çok seviyorum, sizler hayatımdaki en değerli insanlarsınız. Siz beni okumasanız naparım ben yahu.

Hepinize iyi seneler, bol bol para, bol bol aşk, huzur, mutluluk diliyorum. Kendime de bol okuyucu, bol takipçi. Aman ne bencil bir şeyim. Yerim sizi.

(Kapanışı da İngilizce yapayım bari havam olsun) Happy New Year!

Can Atilla Kimdir?


Can Atilla, Türkiye'de New Age müziğinin uluslararası platform temsilcisi olmakla birlikte ''Türkiye'nin Vangelis'i'' olarak anılır. Keman, piyona gibi Batı müziği enstrümanlarını; saz, tef ya da ney gibi Doğu müziği enstrümanları ile birlikte kullanarak eser verir. Bu eserlerin yanı sıra Devlet Tiyatroları'nda sahnelenen bir çok oyunun müziği ve bir çok dizi müziği Can Atilla'ya aittir.

Ben, Can Atilla'yı bir arkadaşım sayesinde tanıdım. Araştırdım ve bir çok müziğini de dinledim. Gerçekten olağanüstü denilebilecek eserleri var. Nasıl olur da bugüne kadar, böyle muhteşem bir sanatçıyı keşfedemedim, nasıl bihaber kalmışım diye yakınıp duruyorum açıkçası.

Twitter'dan da araştırmış olduğum Can Atilla için atılan tweetlerden bir kaçını sizlerle paylaşacağım:

@omerbaygeldi : Can Atilla, bu adamın eserleri beni acayip mutlu ve huzurlu ediyor.

@GoZunsozu : Sanırım odamda yatağıma yatıp Can Atilla dinleyerek tavanı seyretmek en büyük hobim. Senelerdi vazgeçmediğim tek şey.

@GS_Ayse2180 : Can Atilla'nın müziği terapi gibi.

@bayanlennon : Şöyle anlatıyım; geceleri Can Atilla dinleyerek uyuyorum. İnsana kulağından eroin veriyor adam.

Tweetlerin ardından, benim en çok beğendiğim eserlerini sizlerle paylaşmam en doğrusu olur diye düşünüyorum. Dinleyin ve içiniz huzur dolsun.


Bugün Ne Giysem / Gala Gecesi


Dün ikincisini izlediğimiz BNG Galasının, geçen seneki finali de oldukça güzel ve eğlenceli olmuştu.

Çağla Şikel'in eşsiz sunumu ile başlayan ve Bengü'nün şarkılarıyla neşelenen gala gecesi, yarışmacıların tek tek kendi kostümlerini podyumda sunmasıyla devam etti. Aynı zamanda Erol Albayrak, Ivana Sert ve Hakan Akkaya'nın da defilelerini izledik. Bu sezon ki Gala da bir harikaydı.


Güzelliklerin, eğlenceliklerin yanı sıra Gala'da oldukça kötü sahneler de oldu. Bir çok kişi ya takıldı ya da düştü. Kazalara uğrayanlar arasında, Serpil adında bir yarışmacı oldukça kötü bir düşüş yaşadı. Aynı zamanda geçen senenin birincisi Yasemin Meler ise, ödülü takdim etmek için yürürken ayağı takıldı ve düşmekten kurtuldu fakat tacının düşmesini engelleyemedi.


Gecede üzüldüğüm tek nokta ise Nur Yerlitaş'ın bulunmaması oldu. Nur Yerlitaş'ı çok severim ve geçen sene olduğu gibi o koltukta onu otururken görmek istedim ama olmadı.


GALA / YARIŞMACI DEĞERLENDİRMESİ

Yarışmacılar arasında çok beğendiğim isimler olmadı doğrusu. Geçen sene çıkan yarışmacılar daha bir farklıydı sanki. Beğendiğim bir kaç isim oldu. Bunlar; kırmızı, tek kol kısmı siyah dantel bir elbise giyen Çağla, yukarıda videosunu paylaşmış olduğum Serpil de, kazaya rağmen harika yürüdü ve giydiği elbise adeta kendisi için dikilmişti. Sadece düz inen tül olmasaydı daha iyi olurdu. 
Devam edecek olursak, bence gecenin en cesur ismi Merve adında bir yarışmacı oldu. Beyaz elbisesi ve oldukça cesur göğüs dekoltesiyle harikaydı. Elbisenin alt kısmı tülden oluşuyor ve o tüllerin arasından ayakkabısındaki siyah detayı hiç rahatsız edici durmuyordu. Aynı zamanda tamamen marjinal bir elbiseyle podyumda gördüğümüz Özlem, yeşil parıltılı elbisesi ile gözlerden kaçmadı. Parıltılı şeyleri hiç sevmem fakat bu gerçekten göze hoş gelen bir elbiseydi. Tek hoşuma gitmeyen şey çantası oldu. Eline hiçbir şey almasaydı da olurmuş.


Gelelim yarışmanın en büyük yarışmacısına. 81 yaşında olan Rana Teyze, podyumda yürüdüğü sırada herkes ayakta alkışladı. Cesaret deseniz hat safhada zaten. Sonuç olarak da birinci oldu ve büyük ödülün sahibi yanı sıra Türkiye'nin 2012 yılındaki en şık kadını seçildi.

Bana sorarsanız, Rana Teyze'yi görür görmez birinci olacağını tahmin ettim. Gerçekten en şık mı? Hayır, değil. Hak ettiğini düşündüğüm isimleri yukarıda da belirttim. Halk oylaması ile sonuçlanan bir gala gecesi olduğu için Rana Teyze'nin kazanacağı direkt olarak belli oluyordu zaten. Yine de yürekten tebrik ediyorum. 


Yılın En Yardımseveri: Taylor Swift


Taylor Swift'i son zamanlarda, One Direction grubundan Harry ile görmekteyiz. Aniden birliktelikleriyle gündeme gelen bu ikili, bu sıralar oldukça konuşuluyor. Aynı zamanda bu sıralar Taylor Swift'in şarkılarını dinleyip duruyorum. ''Begin Again ve We Are Never Ever Getting Back Together'' şarkıları favorim.

Taylor, geçtiğimiz günlerde 4 milyon $'lık bir bağış yapmıştı ve bunun için ödüllendirilmişti. Bu bağış ile Taylor, ''dosomething.com'' tarafından yılın en yardımsever ünlüsü seçildi.

Rihanna da, kasırgadan etkilenenler için yapmış olduğu 100.000 $ bağış ile gündemdeydi. Ayrıca, kendi memleketi Barbados'a da hastane yapmak için 1.75 milyon $ değerinde bir bağışta bulundu. Fakat bunlara rağmen Rihanna ilk 20 içerisinde bile yer alamadı.

Liste sırasında ikincilik Miley Cyrus'un. Miley, barınaklardan sokak köpekleri için yardımda bulundu. Ayrıca TOM'un Ayakkabısız Bir Gün adlı yardım kampanyasını da destekledi, böylece ikinci sırada yerini aldı.

Sıralamanın devamı: Üçüncülük Channing Tatum'da olmak üzere sırasıyla; Lady Gaga, Justin Bieber, Robin Roberts ve Pink var.

Elif Şafak - Aşk


Ve Elif Şafak'tan Aşk da bitti.

Bumerang'ın ödüllerinden biri olan Elif Şafak'ın Aşk kitabını, okuma nedenim de elime geçmesi oldu açıkçası. Elif Şafak'a hep bir ön yargı ile yaklaştığımdan kitaplarını alıp okumak hiç geçmedi aklımdan, istemedim de. Kitabı okuduğumda pişmanlık duygusu sardı içimi. 

Aşk'ı elimden bırakamadım. Daha önce bu tür bir kitap okumamıştım. Okuyan arkadaşlarım kitap için hep ''İlahi aşkı anlatıyor, çok iyi değil yaa.'' diyorlardı ve bir kere daha kitaptan anlamadıklarını anladım. 

Aşk, sadece ilahi aşkı değil aynı zamanda Ella ve Aziz arasındaki güçlü aşkı da ele alıyor. Tamamen kurmaca olan bu kitap, aynı zamanda içerisinde bir kitap daha barındırıyor: Aşk Şeriatı. 

Ağır bir dil ve tamamen edebi sözcüklerle dolup taşan bu kitap gerçekten okumaya değer. Elif Şafak'ın kalemini çok sevdim. Bence bu kitabı başka birisi yazmaya kalksaydı, ortaya çok kötü şeyler çıkabilirdi diye düşünüyorum. Çünkü iki kitap arasındaki geçişler o kadar yerli yerindeki, bu da Şafak'ın kaleminin oldukça güçlü olduğunu gösteriyor. 

Kitabı geç okumuş bir okurum. Belki hala okumayanlar vardır diye de bu yazıyı yazıyorum. Alıp okumalısınız. Eminim ki siz de elinizden bırakmadan bir çırpıda okuyacaksınız. 

TANITIM BÜLTENİ

(Kitabın 35. sayfasından.)

Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikayeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hala ham, hala aşktan bir çocuk gibi toy... 

''Hamuş'' derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç, bir şairin, hem de namı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini?

Kainatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradan'ın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu. 

Mesnevi'yi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin ''b'' harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi ''Bişnev!''dir. Yani ''Dinle!'' Tesadüf mü dersin ismi ''Suskun'' olan bir şairin en kıymetli yapıtına ''Dinle!'' diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?

Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. ''Neden?'' diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla. 

Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.

A.Z Zahara

Amsterdan, 2007

NASA'dan Gangnam Style

Yıl bitmek üzere ama Gangnam Style fırtınası dinmiş değil. Hala, nereye dönersek dönelim karşımıza çıkan o eğlenceli şarkıya, NASA'dan da bir video geldi. Şarkının müzik altyapısı kullanılarak sözleri değiştirilmiş. Adını da  'Johnson Style' olarak değiştiren NASA, şimdi bu video kliple dikkat çekiyor. 

Videoda da gördüğümüz gibi tüm ekip eğlenceli dakikalar yaşamış. Gangnam Style eğlencesi yeni yıldan sonra da devam edecek gibi duruyor. Bakalım daha neler çıkacak karşımıza. 

İşte Johnson Style: 


İskenderun'da Yeni Yıl Hazırlıkları


İskenderun'u bir çoğunuz bilmiyor olabilir, sorun yok. Hatay'ın ilçesi olarak gösteriliyor fakat tamamen kendince bir şehir bence İskenderun. Küçük bir şehir diyebiliriz. Küçük olmasına rağmen, gün geçtikçe her anlamda büyüyor ve gelişiyor.


Yeni yıla da çok az bir süre kaldı. 2012'de son günlerimizi yaşıyoruz ve yeni bir yıla adım atacağız. Ben, 2012 yılının şans getirmedikleri arasında yer alıyorum. Ayrılıklar, terk edilmeler, şanssızlıklar boyumu aştı neredeyse. Umarım sizler böyle şeyler yaşamamışsınızdır değerli okuyucularım.

Asıl konudan saptığımı fark ederek dönüş yapıyorum hemencecik. Bu son günlerimizde İskenderun'da yapılan yeni yıl hazırlıklarını merak ettim ve attım kendimi dışarıya. Gezdim her yeri güzel güzel. Biraz şaşırdım desem yalan olmaz açıkçası. Geçen sene İskenderun'da yılbaşı için harika bir hazırlık yapılmış, neredeyse her yer süslenmiş ve donatılmıştı. Bu sene çok az süslemeler yapılmış ve sönük kalmış İskenderun. Umarım ben acele davranıp böyle bir şey yapmışımdır ve yılbaşına kadar çalışmalar, hazırlıklar yapılır diye umut ediyorum. Şimdi sizlerle bir kaç kare paylaşacağım. Olur da hazırlıkların devamı gelirse, onları da sizlerle paylaşmayı ihmal etmem.


Yalnızlığın Terk Edilmiş Kokusu

Yalnızlıktan kaçıyorum. Her adımım bir diğerinden daha büyük, daha korkulu, daha titrek. Sert rüzgar, beni durdurmak istercesine yüzüme tokatlar indiriyordu aniden, bir sonraki gittikçe daha da sert! Soluklanacak olsam, zararıma. Yalnızlık bu, sağı solu belli olmuyor. Bir de peşinizden koşturuyorsa, durduğunuzu görür görmez içerisine alır sizi.

Benden başka hiç kimse yok mu bu yolda? Ya ben görmüyordum ya da kaçıyor olduğum bu yolda bile tek başımayım. Kokusu çıkıyor artık yalnızlığın; biraz kan, biraz terk edilmişlik ve biraz da nankörce. Nefes almak istemiyor, bir daha soluklanacağımı bile düşünmüyor hatta aklımdan sadece ''koşmak...koşmak...koşmak...'' diye geçiriyordum.

Sonu var mı bu yolun? Bir çaresi bulunur da silinir mi gözyaşları? Rüzgar diner mi? Beni terk eden gözyaşlarım geriye döner mi? Sessizce, sakince...

Kıyamet Değil Biz Koptuk

Maya takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihinde (dün) saat 13.11 itibariyle kıyametin kopacağı belirtildi. O anı hem korkarak hem de gülerek bekleyenler oldu. Bu kehanete inanların çoğu, Şirince'de kıyametin kopmayacağı gibi saçma bir inanışa da sahip olarak oraya akın ettiler. Yılbaşı gibi geri sayım olayı bile gerçekleşti. Gözlerim ayrık ayrık izledim, sonucunda da kocaman bir kahkaha patlattım tabii ki.

Kıyametin kopmasını bekleyen ünlülerimiz de kıyameti 'gülerek' bekleyenler arasındaydı. Twitter'da ünlülerin kıyamet ile ilgili attığı tweetlere baktım ettim. İşte o tweetler:

İbrahim Tatlıses: Şirince'ye gidenlere soruyorlar: ''Neden geldiniz?'' ''-Hiç, iş için gelmiştik.'' Yalan! Korkudan dese KARİZMA çizilecek yemezler EVLADIM.

İdo Tatlıses: 21 Aralık dediler, millet şaka gibi ''son 1 saat kıyamete'' yazıp duruyor ne ürünler var ya...

Helin Avşar: Şirince'de millet TV'ye çıkacağım diye donarak ölecek.

Ahmet Kural: 22 Aralık Cumartesi günü Şirince'den dönenler için ölü taklidi yapalım da bozulmasınlar. :) (Aralarından en çok gülmüş olduğum tweet ise bu oldu)

Nurgül Yeşilçay: Ee kopmuyor muyuz :) 21 Aralık?

Alper Kul: 21 Aralık için ben de Şirinevler'de ev tuttum.

Rewind YouTube Style 2012


Dünyanın en büyük video paylaşım sitesi olan YouTube 2012 yılını özetleyen bir video paylaştı ve adı ''YouTube Style'' oldu.

Bir anda tüm dünyaya yayılan şarkı Gangnam Style ile Carly Rae Jepsen'in Call Me Maybe şarkısının karışımları yer alıyor videoda. Klipte, PSY'nin rol aldığını görüyorken, Carly ve Bieber'in kendisi yerine, tiplemeleri yapılmış. 17 Aralık'ta YouTube takipçileriyle buluşan bu video 2 günde 18 milyon izlenme aldı.

Video çok hoşuma gitmese de, bu harika iki şarkının karışımı acayip derece hoşuma gitti. İşte o video:


Video'da yer alanlar:

Psy - http://youtube.com/officialpsy
Walk off the Earth - http://youtube.com/walkofftheearth
RyanHiga - http://youtube.com/nigahiga
AlphaCat - http://youtube.com/alphacat
KassemG - http://youtube.com/kassemg
DailyGrace - http://youtube.com/dailygrace
MysteryGuitarMan - http://youtube.com/mysteryguitarman
DaveDays - http://youtube.com/davedays
DeStorm - http://youtube.com/destorm
PyroBooby - http://youtube.com/pyrobooby
BarelyPolitical - http://youtube.com/barelypolitical
RealAnnoyingOrange - http://youtube.com/realannoyingorange
FreddieW - http://youtube.com/freddiew
CorridorDigital - http://youtube.com/corridordigital
RhettAndLink - http://youtube.com/rhettandlink
Smosh - http://youtube.com/smosh
FeliciaDay - http://youtube.com/geekandsundry
ChesterSee - http://youtube.com/chestersee
iJustine - http://youtube.com/ijustine
EpicMealTime - http://youtube.com/epicmealtime
MyHarto - http://youtube.com/myharto
JennaMarbles - http://youtube.com/jennamarbles
ShitGirlsSay - http://youtube.com/shitgirlssay
JuicyStar07 - http://youtube.com/juicystar07
GloZell - http://youtube.com/glozell1
ClewerTV -  http://youtube.com/clevvertv
SmoshGames - http://youtube.com/smoshgames
HuskyStarcraft - http://youtube.com/huskystarcraft
TarynSouthern - http://youtube.com/tarynsouthern
EdBassmaster - http://youtube.com/edbassmaster
HeyKayli - http://youtube.com/HeyKayli
CaseyLavere - http://youtube.com/caseylavere

Sessizliği Dinliyorum...


Yüreğim bulutlu, gözlerim yağmurlu. Hayallerim ise kızgın bir fırtınaya karışıp, benden uzaklara savrulmuş. 'Gören var mı?' diye çığlık atıyorum, hayallerimi arıyorum, kimseden çıt çıkmıyor ne yazık ki. Oturuyorum tahta sandalyeme, dalıyorum ufuktan bir noktaya. Önce kararıyor gözlerim, ardından şimşekler çakıyor içerimde. Çok geçmeden gözyaşlarım sel oluyor, boğuluyorum.

Yakınlar bile uzak sanki artık bana. Aşkı arıyorum, sevgiyi arıyorum. Hepsi bir yana, sadece bir tebessüm arıyorum. Gözüme, gönlüme güneş doğsun, bu yağmurlar bir son bulsun, içim ısınsın. Bunların aksi; benim nefessizliğim, benim kimsesizliğim.

Yüreğim de terk ediyor beni. Bedenimden kopup giderken, bir an dönüyor yüzünü bana. ''Ben sana söylemiştim.'' diyor. Önce anlam veremedim sözlerine, sonra anlayıp eğdim başımı önüme. Susuyorum ve gitmesini bekliyorum. Ardından sessizliği dinliyorum...

Ayşe Kulin - Bora'nın Kitabı


Eveet, bir kitap daha okundu ve kitaplıktaki kitapların arasına sıkıştırıldı.

Ayşe Kulin, Gizli Anların Yolcusu adlı romanı ile bir çok okuyucusunu şaşırttı ve bir çoğunu da kendisine daha da bağladı. Oldukça özgün ve farklı bir anlatıma sahip, içerik olarak da bir çok romandan fazlasıyla farklı olan bu kitap sonrasında, Kulin yeni kitabını da kitaplığımıza koymamızı sağladı.

Ayşe Kulin'in hiçbir kitabını alıp okumadım, ta ki Gizli Anların Yolcusu'na kadar. İlk okuduğum kitabı o oldu ve beni kendisine çekmeyi de başardı. Cesurca bir konuyu ele alan Kulin, eminim ki beğenilerin yanı sıra bir çok sert eleştiri de almıştır.

İki imkansız ve 'gizli' aşkı anlatan bu kitabın sonrasında; oldukça zorlu, değil eşcinselliğin, kadınların, kızların bile yok sayıldığı bir coğrafyada büyüyen ve kendisini bile zorla kabullenen, hayatının her bölümünde darbeler almış Bora'nın dilinden yazılmış bir kitap geldi önümüze. Adı da ''Bora'nın Kitabı'' oldu.

Kulin, aynı cesurluğu, aynı akıcı anlatımı bu kitabında da devam ettirmiş ve okuyucularının yüreğine, kurduğu cümlelerle oldukça duygusal ve iç karartan duyguları, olaylarla beraber başarılı bir şekilde aktarmış.

Kitaptaki olayları ayrıntısıyla yazmak ve kitabın heyecanını yok etmek istemiyorum. Tek söyleyeceğim, hiçbir ön yargınız olmadan bu kitabı alın ve okuyun. Tabii önce Gizli Anların Yolcusu'nu okumamazlık etmeyin. Eğer ki içinizdeki o ön yargıları yok etmeden okumaya çalışırsanız, kitabın belli bir bölümünden sonra bir tarafa atabilirsiniz. Umarım yazdığım bu son sözler gerçekleşmez ve sonuna kadar okursunuz. İyi okumalar...

TANITIM BÜLTENİ


''Önce gerçeğimi kendime kabul ettirirken yoruldum! Sonra gizlerken... Daha sonra yüzleşirken... Kendim olmaya hakkım olduğunu anladığımda... Kendimle barışırken... Gerçeğimi başkalarına kabul ettirmeye çalışırken... Benim gibi binlerce, on binlerce insanın var olduğunu öğrenirken... Yoruldum!''

Acımasız günlerin gölgesinde geçen çocukluğunun yaralarını sarmak ve geçmişini silmek için İstanbul'a gelen genç bir adam: Bora. Tam hayatını değiştiren aşkı bulup umudu yeşerdiğinde, geçmişi yeniden karşısına çıkacak ve kendi öyküsünü anlattığı Bora'nın Kitabı onu bir girdabın içine sürükleyecek.

Gizli Anların Yolcusu'ndan tanıdığımız Bora'nın hazin öyküsüyle Ayşe Kulin, sadece genç bir adamın kişisel varoluş mücadelesini değil, bu coğrafyanın zorlu koşullarında bir insan, bir aşık, bir birey olabilmenin imkansızlığını anlatıyor.

Bora'nın Kitabı, kabuğundan sıyrılmaya ant içmiş insanların büyük mücadelesinin romanı.

İzel - 'Düşer O' ile Düştü!


En son Drakula isimli şarkısı ve video klibiyle ekranlarda görmüş olduğum İzel, geçtiğimiz günlerde yeni bir şarkısı ve klibiyle müzik kanallarında görülmeye başladı. Drakula adlı parça için söyleyeceklerimi daha önceden dile getirmiş ve sizlerle paylaşmıştım.

Dün müzik kanallarını dolaşırken denk geldim bu şarkıya ve Drakula'dan sonra toparlamış olayı dedim kendi kendime. Şarkı hiç fena değil ama hemen eskitilecek türden. Yeni saçlarıyla da benden bir artı puan aldı İzel. Fakat bugün bu şarkı için araştırmalar yaparken aldığı bütün puanları sıfırladı. Düşer O isimli şarkının video klibi, Avusturalyalı şarkıcı Emma Hewitt'in Take Me With You şarkısının klibiyle birebir aynı!

Şarkıyı ne kadar beğenmiş olsam da, özgün olamayan sanatçılar benim gözümde ne yazık ki yok olup gidiyor.

İşte o iki video klip:

İzel: 

Emma Hewitt: 


Bundan sonraki yorumlar sizlere kalıyor canlarım. Bakalım sizlerin yorumları neler olacak? 

Mustafa Ceceli'den Bir 'Es'inti Daha


Limon Çiçekleri ve Hastalıkta Sağlıkta isimli parçaları ile tanıdığımız Mustafa Ceceli'nin, son çıkardığı video klip 'Es' adlı albümünden olan ''Sevgilim'' şarkısına oldu.

Mustafa Ceceli, ciddi anlamda başarılı işler sunuyor önümüze. 2008 yılından günümüze bir çok ödüle layık görülmüş olan Ceceli, yeni çalışması ile de dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Sevgilim isimli parçası da oldukça güzel. Benim şimdiye kadar en çok beğendiğim şarkısı oldu. Klibinin aşk dolu, duygusal bir şeyler olmasını beklerdim açıkçası. Son dönemlerde film kokulu video klipler yapıldı bildiğimiz gibi. Ziynet Sali, Özgün gibi isimler bunu oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Bu şarkıya da film tadında bir şeyler çekilseydi daha ilgi çekici olabilirdi. Onun dışında şarkı dört dörtlük.

Söz ve müziği Soner Sarıkabadayı'ya ait olan bu şarkı bence uzun bir süre listelerin birinci sırasında yer alacak. İyi dinlemeler...



Kimse Yok Mu?

Emina Sandal'ı, Mustafa'nın eşi olmasından çok Lale Devri dizisinin Lale'si olarak tanıdık. Oyunculuk yeteneğini Lale Devri dizisi ile göstermek isteyen Emina, oyunculuğu pek başaramadı ve kısa süre sonra diziden ayrıldı. Asıl mesleği olan, ülkesinde de oldukça başarı elde etmiş ve dünyaca da tanınmış olan Emina, şarkıcılığa Türkiye'de geri döndü.

Sözlerini eşi Mustafa Sandal'ın yazmış ve müziğinin de kendisine ait olduğu Emina'nın ''Kimse Yok Mu?'' adlı şarkısını ben çok beğendim. Bana sorarsanız Mustafa Sandal 'kalemini konuşturmuş.' Emina da müziğe olan yeteneğini fazlasıyla başarılı bir şekilde koymuş ortaya bu parçayla.

Şarkıda da duyduğumuz gibi Emina'nın kırık Türkçesi kulağa hiç itici ve nahoş gelmiyor. Aksine şarkıya farklı bir hava katmış. Ben, Türkçe'yi kırık konuşanları sempatik bulduğum ve hoşuma da gittiği için, bu da şarkıyı beğenmemde bir artı oluşturuyor.

'Kimse yok mu?' şarkısı ve klibi:



Hande Yener Hasta Etti


Hande Yener, 6 Aralık'ta yeni albümü Kraliçe'nin çıkış parçası olan ''Hasta''yı, hepimizle paylaşmıştı. O gün, müziği dinleyen herkes sosyal medyada büyük bir yankı uyandırdı. #hastaeder hashtag'i ile Twitter'da paylaşılan bu şarkı, adı gibi gerçekten 'hasta' etkisi yarattı herkesin üzerinde. Kraliçe albümü, 12.12.12 tarihinde tüm müzikseverlerle buluştu.

Ben de şarkıyı henüz yeni dinledim ve taze taze düşüncelerimle sizlere yazıyorum. Hande Yener'in 'hasta'larındanım ben de. Türkiye sınırları içerisinde dinlemekten asla vazgeçmeyeceğim ve aşırı derecede sevdiğim tek kadın şarkıcı Hande, üzerine de tanımam.

Hasta şarkısının sözleri Sinan Akçıl'a, müziği ise Emrah Karaduman'a ait. Bu ikilinin ortaya çıkarmış olduğu eser de Hande Yener'in harika sesi ile herkesi etkilemeyi başardı.

İşte sizi hasta edecek o müzik:


Akustikler Önce Gelir


Bir çok şarkının daha çok akustik versiyonunu dinler ve severiz. Bende aşırı derecede şarkıların akustiklerini dinleme hastalığı var diyebilirim. Bir şarkının kendisini sevmiyorsam bile istisnalı bir şekilde akustiğiyle sevebiliyorum. Ya şarkının daha sade ve sesin daha baskın olmasından kaynaklanıyor bu beğeni merakı ya da sebebini bilemediğimden sevebiliyorum ama bence ilk seçenek en yüksek ihtimal. Şimdi o harika şarkıları tek tek dinleyelim bakalım.



Eskilerden gelen bir şarkı olan ''Yalnızlık Senfonisi''ni Model, normal versiyonu ile de harika söylüyor fakat başta da dediğimiz gibi 'Akustik Önce Gelir' Bu şarkının akustiği de en az normali kadar güzel ve sizleri bir noktaya dalarak hayal kurmaya zorluyor adeta. 


Emre Aydın'ın son çıkarmış olduğu iki şarkılık single'ından bir şarkı olan ve yakın zamanımızda kliplenmiş ve kliplenmeden önce de müzik listelerinde birinciliği kapmış olan bu şarkı. Akustik versiyonu ile de sizi hüzünlendiriyor. (Klip yorumum için tık tık)


Sıradaki şarkımız ise olmazsa olmazlarımdan olan Hande Yener'den, Dön Bana. Bütün akustikler bir yana, şarkı ''Dön Bana'' olunca akan sular duruyor kalbimde. Harika bir yorum, harika bir ses, güzellik zaten ortada, akustik ise sizi alıp götürüyor. (Klip yorumum için tık tık)


Yastık Da Konuşur Mu? Konuştu

Teknoloji aldı başını yürüdü. Neredeyse tüm alışkanlıklar değişirken yastıkaltı yatırım da tarih olma noktasında. Yastıkaltı yatırım konusunda yıllardır çalışan işin kahramanları yastıklar da sonunda halka seslenmeye karar verdiler.

Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile `Yeter artık` dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.

Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle “Altın Salısı” hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.

NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.

Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Sen Geldiğinde Konuşmayı Unutacağım

Kulaklarımı kapatmak istiyorum. Sıkıca, olabildiğince bastırıp sesleri duymamak istiyorum! Gözlerimi de sıkıca kapatıyorum. Her zamanki karanlığın, sessizliğin beni içine almasını bekliyorum ve bunu diliyorum.

Olmuyor... beni o çok seven ve bütün ısrarlarıma, çabalarıma rağmen bırakmayan o korkunç karanlık, şimdi beni istemiyor, geri çeviriyordu.

Kimse yalnız olmak istemez. Karanlığa hapsolup, sessizliğe gömülmek istemez. Ama ben bunu tekrar tekrar diliyordum şimdi. Karanlığı, sessizliği ve yalnız olmayı diliyorum.

Biliyorum ki dayanamayacak, gelecek ve kollarına alacak beni, karanlık. Susacaktım ve kollarında nasıl süzüldüğüme odaklanacaktım.

Hadi, seni bekliyorum. Söz veriyorum sen geldiğinde konuşmayı unutacağım.

Geçmişe Kapanan Kapılar - Sibel Köklü

Geçmişe Kapanan Kapılar, bir polisiye romanı. Sibel Köklü'nün yazmış olduğu bu kitap, ilk kitabı ''Yalan Dünya'' sonrasında çıkarmış olduğu serinin ikinci kitabıdır.

Kitabı, her ne kadar şimdiye dek okuduğum yabancı yazarların polisiye romanlarında kadar başarılı bulamasam da hoşuma gittiğini itiraf etmeliyim. Sibel Köklü, oldukça akıcı bir dil kullanmış ve olayları seri bir dil kullanarak anlatmış. Olayların hızlı ve kısa olması, kitabı da o hızda okumanıza sebep oluyor. İçerisinde çoğu zaman şaşkınlık duygusunun da bulunduğu bu kitapta, yazar çoğu zaman size duygusal bir ruh hali de yaşatıyor. Fazla sürükleyici olmasa da bir çok kişinin beğenebileceği bir kitap. Ben kolay kolay her kitabı beğenmeyen biri olarak, gerçekten beğendiğimi tekrar belirtmeliyim.

Ayrıca serinin ilk kitabını da okumadığımı belirtmek isterim. Çünkü, internet üzerinden almış olduğum bir kitabın yanında hediye olarak geldi bu kitap. Kitabı biraz okuduktan sonra inceleyince, bir seri olduğunu ve kitabın kapağında da bunun belirtilmiş olduğunu fark ettim. Sizler de serinin ilk kitabını alıp okuyun derim ben. Eminim o şekilde daha çok beğenebilme ihtimaliniz olabilir.

TANITIM BÜLTENİ

Günümüz mafya ilişkilerine göndermelerin de bulunduğu bu kitapta, ayrıca yarım kalan aşkın denklemi de yer alıyor.

Rüya Keskin polisiye serisi ''Geçmişe Kapanan Kapılar'' ile devam ediyor. Otuzlu yaşlarını süren hırslı ve başarılı bir gazeteci olan Rüya mesleğine tutkundur. Çalışan ve güçlü kadın portresi çizse de, ardında bıraktığı ilişkilerden sonra Rüya, yalnızlığını kabullenmiş, daha çok kendine dönmüş ve işine sarılmıştır. İstemeden de olsa katıldığı gazetenin yılbaşı gecesi yemeğinin ardından, yeni yıla üç kişinin öldüğü bir kahve taranması olayıyla uyanır.Olayın peşine düşen Rüya, zekasının ve tesadüflerin yardımıyla durumun sanıldığından daha ciddi bir boyutta olduğunu fark eder. Kendini ülkenin en ünlü mafya babasının, önemli bir iş adamının ve irili ufaklı çetelerin rol oynadığı erkek egemen ilişkiler ağında ve kanlı hesaplaşmaların içinde bulur.

Acaba, Rüya bu karmaşık denklemi çözebilecek midir?

Kulaklığımda Çalanlar


Evet, bu yazımda da son zamanlarda yeni çıkan ve benim de fazlasıyla hoşuma giden şarkılardan bahsedeceğim sizlere. Aslında aralarında pek yeni sayılmayan fakat müzik çalarım ve telefonumun kulaklığında ekseri dinlediğim şarkılar da var. 

Bakalım bakalım kulaklığımda neler çalışıyormuş? 


Geçtiğimiz günlerde Freedom adlı şarkısını klip çekmiş olan Nicki Minaj, bu şarkı ve klip sonrasında da çok konuşulanlar arasında olmayı başardı. Nicki Minaj'ın sesine bu tür slow şarkıların çok yakıştığını, yazmış olduğum bu yazımda da belirtmiştim. 


Her şarkısı mutlaka müzik çalarımda ve telefonumda kesinlikle bulunan Sıla'nın bu şarkısı benim için çok çok ayrı. Şarkı iki dakikalık fakat içinize fena işliyor. Mutlaka dinleyin derim.


Son zamanlarda herkesin dilinde olan bir şarkı nasıl olur da benim kulaklarımda olmaz ki? Tabii ki ''Diamonds'' da kulaklığımda çalan şarkılar arasında. 


Ve asi kızımız Ke$ha. Tik tok'tan sonra beni avuçları arasına alıp, hoplaya zıplaya dinlediğim bir şarkısı. Gerçekten başarılı ve bağıra bağıra söylenebilecek şarkılardan. 

Konuşan Kalem'in Yeni Hali

Merhaba bir tanecik takipçilerim. Bu yazımı, sizlere blogumun tasarım olarak değiştiğini belirtmek amaçlı yazmak istedim. Farkındaysanız arka planda özgürce uçuşan kuşlar yer alıyor. Umarım ben de yeni yıl ve sonrasında sizlere olabildiğince özgür ve cesur yazılar ile karşınızda olacağım. Bu lafımdan yeni yıl ve sonrasına kadar yazı yazmayacağımı düşünmeyin sakın. Durmak yok, yazmaya devam.

Aslında öncelik olarak yeni yıla özgü bir tasarım yapmayı düşündüm, yeni yıl sonrasında da bu tasarım ile karşınıza çıkmayı planlamıştım. Fakat direk bunu yapmak içimin daha rahat olmasını sağladı.

Bu tasarımda açık mavi, beyaz ve siyah tonların bulunmasını istedim. Yeni tasarımda blogun; daha sade, görünüş açısından daha zarif olmasını istedim. Aslında ilk başta tamamen el yazısı tarzında bir yazı tipi tercih etmeyi düşündüm fakat pek hoş durmadı. En güzeli, en iyisi bu şekilde oldu dedim ve şu an gördüğünüz her şey içime fazlasıyla sindi diyebilirim.

Umarım sizler de Konuşan Kalem'in yeni tasarımını beğenmişsinizdir.


Muhteşem Yüzyıl Yayından Kaldırılıyor!


Son zamanlarda Başbakan Erdoğan'ın eleştirilerine maruz kalan Muhteşem Yüzyıl, yayından kaldırılıyor. 

Tarihi olayların ve kişileri küçük düşüren, aşağılayan ve çarpıtan bir dizi olduğu düşünülen Muhteşem Yüzyıl'ın 2013 yılında yayından kaldırılacağı söyleniyor. Dün Beyaz Tv'deki ''Uyan Türkiyem'' adlı programa konuk olan AK Parti Milletvekili Oktay Saral, Muhteşem Yüzyıl dizisinin yayından kalkacağını söyledi.


Dizi uzun zamandır gündemdeydi!

Oktay Saral, ''Bu dizinin zaten biteceği yönünde bilgiler geldi kulağımıza. Başbakanımız bunu gündeme getirdi, kanun teklifi vermedik. Uzun zamandır bu bizim gündemimizdeydi. Yani ben Başbakan söyledikten sonra bu çalışmayı yapmadım. Uzun zamandır bize gelen e-postalar var. Seçim bölgemize gittiğimizde insanlar bize ''Bu diziler yüzünden çocuklarımız tarihini, atasını tanımıyor.'' diyorlar. Genç bir çocuk ''Kanuni böyle miydi? Allah belasını versin'' diyor. Buna inanıyor çocuk ve bunları bize aileler söylüyor.'' dedi. (Kaynak için tık tık) 

Bana soracak olursanız bunları okurken de yazarken de güldüm açıkcası. Bu kadar insan Milletvekili olmuş, Başbakan olmuş ama hala ''dizi'' ne demek bilmemektedirler. Yahu şurada bir dizi çekiliyor, çoğu olayın kurmaca olduğu elli bin defa söyleniyor, hala neyin yanlışını dile getirip, eleştirisini yapıp yayından kaldırma derdindesiniz ki? Şimdi hangimiz o zamanlarda haremde olsun, sarayın genelinde olsun nelerin yaşandığını noktasına virgülüne kadar biliyoruz da ''yanlış!'' diye bunu konuşabiliyoruz? Aileler madem çocuklarının bu durumdan etkilendiğini dile getiriyor, arkadaşım madem etkileniyor ve madem ki sen de bu durumdan hoşnut değilsin kapat televizyonunu, çocuğuna da izletme sen de izleme! Ülkemizde televizyon açısından hala yaşadığımız bu sorunlar gerçekten oldukça gülünç ve bir o kadar da saçma. O tarihlerde yaşananların en doğrusunu bilen umarım daha ''muhteşem''ini yapar dizinin biz de oturur keyifle izleriz.

Saygılar...

Çıplak Deniz

Bir süre izliyorum; dalgaların üzerindeki ayın yansımasını ve sonu olmayan bu karanlığı. Çıplak ayaklarım kumun içine gömülmüş. Üzerimdekileri birbir çıkarırken yavaşça, yürümeye başlıyorum denize doğru. ''Deniz siyah, simsiyah. Siyah yalnızlığın rengidir. Deniz, yalnız. Tıpkı benim gibi.'' Gecenin soğuğu, çıplak tenime sarılıyor. Denize değiyor artık ayaklarım; ilerliyordum, tek bir noktaya bakarak. Uzağa... çok uzağa. Gözyaşlarım akıyordu. Denizin tuzlu suyu, ağzıma değiyordu şimdi. Gözlerime doğru yükseliyor, az sonra gözyaşlarımla buluşuyordu. Gözlerimi kapatmış ve veda etmiştim her şeye. Artık nefes alamayacağımı düşündüm. Artık nefes almayacaktım. Nefes alamıyorum. ''Her şey bitti. Nefes alamı...''

Terk Edilen Gözyaşı

Düşünüyorum... her zaman yaptığım gibi ve her seferinde düşündüğüm şeyi. Her seferinde de bir anlam veremiyorum. Bir insan asla nefret ettiği bir dünya içerisinde yaşamak istemez. Hiç kimse bunu tercih etmez. Peki bunu neden başkaları düşünemiyor?

İstiyorum... her zaman istediğim ve hiçbir zaman da istemekten vazgeçmeyeceğim şeyi: Hayallerimi. Herkesin kurduğu bir dünya vardır. Benim dünyam, benim gibi farklı. Sadece isteyenlerin yaşayabileceği, nefretin olmayacağı bir dünya burası.

Uyumak ve hiç uyanmamak istiyorum. Nefes almak gittikçe zorlaşıyor. Nefes aldıkça terk edilecek, bir kenara atılacakmış gibi hissediyorum. Hayır, gerçekten bu kadarı yeter!

Ağlıyorum... her seferinde karşılaştığım bu duygu, bu his beni her defasında ağlatıyor. Ve hayatımın sonuna kadar da gözlerimin içinde akmaya hazır bir gözyaşı gibi saklanacak. Buna rağmen, yine de alışamıyorum.

Susun ve ağlamamı izleyin, sadece... sadece beni sevin istiyorum.

İnsanlar Alemi - Burcu Tiplemesi


İnsanlar Alemi, Çok Güzel Hareketler Bunlar sonrasında çıkan ve Star Tv ekranlarında yayınlanan bir skeç programı. ÇGHB'den bir farkı yok fakat itiraf etmeliyim ki ondan daha güzel. Özellikle Yalan Dünya'da da rol alan İrem Sak ve genellikle beni Burcu rolü ile gülme krizine sokan Aylin Kontante bir harika. Bu yazımda da sizlere Aylin'in Burcu tiplemelerinden kısa kısa videolar paylaşacağım. Gerçekten sizi güldürecek ve İnsanlar Alemini izlemenize sebep olacak bir tipleme. Videolar gelsin bakalım:


Burcu tiplemesini ve Aylin'i bu video ile tanıdım ve sevdim. Konuşması ile olsun hareketleri ile olsun beni benden aldı. Gözlerimden yaşlar geldi diyebilirim. 


Bir de izleyenler çok iyi bilir ki Burcu'nun bir tapu takıntısı vardır ve her skeçte mutlaka buna yer verilir. Normalde bu tür esprilerin sık sık, her fırsatta kullanılması beni sıkar. Fakat İnsanlar Alemi ekibi ve özellikle Burcu kendini öyle bir sevdiriyor ki inanın aynı esprilerin tekrarlanması sizi hiç sıkmıyor.


Burcu bu skeçte Nihat Doğan'ı taklit ediyor ve yine ortalığı gülmekten kırıp geçiriyor.


Ve bu skeçte de bir tapu mevzusu geçiyor fakat üzerinde pek durulmuyor bu sefer. Bu skeçte daha çok Burcu'nun 'katmerler geliyorum' adlı sevdiği bir şarkısı ön planda oluyor ve sevgilisiyle yaşadıklarını anlatıyor. Özellikle de skeçte 'balık' taklitleri tamamiyle yanaklarınıza gülmekten ağrıtacak cinsten. 


Bir Mumun Ölümü

Beni bu karanlığa kim sürükledi, kim hapsetti beni buraya, kim beni bu karanlığın ortasında yapayalnız bıraktı?

Odanın içerisinde sadece bir mum vardı. Odanın yarısını aydınlatıyordu sadece. Dikkatle inceledim mumu. Yaklaştım yanına ve başladım izlemeye. Garip, gerçekten garip. Nefesim, mumun üzerindeki alevi titretiyordu.  Sanki benden başka biri daha, bir nefes daha varmış gibi hissetmeye başlıyordum. Umut doluyordu içime, aniden.

Mum gittikçe küçülüyor, sanki son nefeslerini alıyormuş gibi, biri onu boğazından sıkıyor da çırpınıyor, yaşamak için direniyormuş gibi hareketlenmeye başlıyor alevi. İçimi bir korku kaplıyor bu sefer de. Kurtarmak istiyorum sanki onu, çaresizce. Ya onu kurtarıp kendimi karanlığın ellerine verecektim ya da onun son nefesi ile birlikte alacaktı karanlık beni içine.

Mum ağlıyordu. Önce iç kısmı yani gözleri doluyordu. Sonra kendini tutamıyor, bırakıyordu yaşları. Hızlı bir şekilde akarken gözyaşları, donuyordu aniden. Bu neydi peki şimdi? Bir son mu yoksa yeni bir başlangıç mı?

Dayanamayacaktım galiba. Tam ciğerlerime havayı doldurmuş üfleyecekken... Her şey için çok geç kalmıştım, bunu anladım. Kapkaranlık odanın içinde son nefesini veren mumun üzerinden yavaşya yok olan dumanı izledim, son defa.

Geriye doğru sürükledim yerde kendimi. Sırtım duvara çarpınca az önceki yerime geldiğimi anlamıştım. En iyisi uykuya dalmaktı. İki büklüm oldum. Kafamı bacaklarımın arasına yerleştirdim ve uyumaya çalıştım. Uyumak ve uyandığımda bu korkunç yerde uyanmamayı diledim.

Doğu Perinçek - Eşcinsellik Ve Yabancılaşma

Sevgili kitapsever okurlarım. Bugün de sizlere yeni bitirmiş olduğum 'Eşcinsellik ve Yabancılaşma' adlı kitaptan bahsedip, kısa bir eleştiride bulunacağım. Öncelikle bu çalışmanın taslağı 3 - 6 Şubat 1999 günlü Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmış ve bir çok eleştiri almış. Bunun üzerine Doğu Perinçek, bu konu hakkındaki yorumlarını kitap haline getirerek Nisan 2000'de basıma vermiş.

Aslında bu kitap için yapılacak çok fazla eleştiri, yorum var ve toplasanız kitabın sayfa sayısını geçer. Ben sizi sıkmadan kısa kısa şeyler yazacağım. Ne kadar ilginizi çeker bilemem fakat yazdıklarımı sabırla okumanızı diliyorum.

Kitapta, ilk başta eşcinselliğin biyolojik ve genetik olduğu düşünceleri yazılıyor fakat ilerleyen bir kaç cümle sonrasında Yunan, Roma, İran, Emevi, Abbasi ve Osmanlı toplumunun eşcinsel ilişkilere girmesi, biyolojik ve genetik bir nedene bağlı olmadığı söyleniyor. Hatta; Sokrates, Platon, Aristo, Harun Reşit, Mevlana, Fatih Sultan Mehmet ve 4. Murat'ın eşcinselliğinin biyolojik ve genetik olarak görülmemesinin aksine, ilişkilerin yüceltildiği söyleniyor.

O zamanların köleci kültürüne göre; ''Kadınlar evlenmek, genç erkekler ise aşık olmak için.'' düşüncesi kabul ediliyormuş. Kadınlar alt sınıf görüldüğü için hiçbir erkek karşı cinsi ile ilişkiye girmez, hep eşcinsel aşk, cinsel ilişki yaşarmış. Şöyledir ki bir kadın ile evlenileceği zaman ise o kadına erkek kıyafetleri giydirilip, saçları kısacık kesilirmiş ki erkek görüntüsüne sahip olabilsin.

Osmanlı döneminden bahsedelim biraz. Osmanlı da ise 2. Beyazıd, oğullarına cariyelerle birlikte eşit sayıda oğlan gönderiyormuş. Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim yazdıkları şiirlerde genç delikanlılara duydukları aşkı dile getirmişler. Ayrıca Şeyh Galib'in, 3. Selim'e olan yakınlığı da aşk ilişkisi olarak tarihe geçmiş.

Son örnek olarak ise Hz Davut, Tevrat'ta, çok sevdiği Yonatan'ı savaşta kaybedince duygusal ilişkisini şöyle açıklamıştır:

''Sen benim için çok tatlı idin;
Senin sevgin benim için şaşılacak şeydi,
Kadının sevgisinden ziyade idi.''

Bu yazılanlara karşılık söyleyeceğim şeyler tabii ki var ve bu yazıyı yazma amacım da bu zaten. Eski zamanlarda eşcinselliğin bu kadar yaygın ve yüce tutulması sonrasında, şu an eşcinsellik neden iğrenç bir şey ve hastalık olarak görülüyor? Etrafımızda bulunan eşcinseller dışlanıp, mutsuzluğa ve hatta ölüme itiliyor?

Kitapta yazılanların doğruluğundan emin değiliz tabii ki fakat her ne olursa olsun eşcinsellik kesinlikle bir hastalık değildir, bir tercih de değildir. Hiç kimse insanların kendisini itip kakmasını ve dışlanmayı tercih etmez. Bir insan nasılsa öyle doğmuştur. Herkes eşit ve aynıdır. Ben bunu bilir, bunu söyler, bunu savunurum.

Eşcinsel okuyucularım varsa da hepsine sevgiler. Hepiniz çok değerlisiniz...

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.