background img

The New Stuff

pazartesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pazartesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Kış boyunca izlediğimiz dizilerin bazılarının son bulmasıyla, bazılarının ise sezona girmesiyle birlikte yaz döneminin yeni dizileri ekrana gelmeye başladı bu hafta. Geçtiğimiz Pazartesi günü ilk olarak Kanal D ekranlarında Güzel Çirkin adlı dizi başladı. Baş rollerini Naz Elmas ile Ali Sunal paylaşıyor. 



Naz Elmas'ı her zaman çok sevmişimdir. Haziran Gecesi'ndeki performansından sonra o kadar başarılı bir rolü olmadı fakat içten gelen bir sempatim var sanırım. Ali Sunal da İnsanlar Alemi'nden ve Güldür Güldür'den sevdiğim bir isim. Bu sebeplerle diziyi izlemek farz oldu diyebilirim.


Güzel Çirkin, komedi ağırlıklı bir dizi gibi görünüyor fakat bunun yanı sıra üzerinde taşıdığı bir duygusallık da var. Her iki türün de dengede tutulması hoşuma gitti. İlk bölümü de beğenerek ve sıkılmadan izledim. Verilen aralarda, aynı gün başlamış olan ve Star Tv'de ekrana gelen Benim Hala Umudum Var adlı diziye de göz attım fakat o kadar almadı beni içine. Güzel Çirkin, beğendiğim bir polisiye dizisi oldu.

Bu yorumlarımdan da anlaşılacağı gibi artık Pazartesi günleri TV'de izleyeceğim dizi belli oldu. Güzel Çirkin, yaz sezonunda izleyeceğim diziler arasında yerini aldı.

Güzel Çirkin / Yeni Dizi



Kış boyunca izlediğimiz dizilerin bazılarının son bulmasıyla, bazılarının ise sezona girmesiyle birlikte yaz döneminin yeni dizileri ekrana gelmeye başladı bu hafta. Geçtiğimiz Pazartesi günü ilk olarak Kanal D ekranlarında Güzel Çirkin adlı dizi başladı. Baş rollerini Naz Elmas ile Ali Sunal paylaşıyor. 



Naz Elmas'ı her zaman çok sevmişimdir. Haziran Gecesi'ndeki performansından sonra o kadar başarılı bir rolü olmadı fakat içten gelen bir sempatim var sanırım. Ali Sunal da İnsanlar Alemi'nden ve Güldür Güldür'den sevdiğim bir isim. Bu sebeplerle diziyi izlemek farz oldu diyebilirim.


Güzel Çirkin, komedi ağırlıklı bir dizi gibi görünüyor fakat bunun yanı sıra üzerinde taşıdığı bir duygusallık da var. Her iki türün de dengede tutulması hoşuma gitti. İlk bölümü de beğenerek ve sıkılmadan izledim. Verilen aralarda, aynı gün başlamış olan ve Star Tv'de ekrana gelen Benim Hala Umudum Var adlı diziye de göz attım fakat o kadar almadı beni içine. Güzel Çirkin, beğendiğim bir polisiye dizisi oldu.

Bu yorumlarımdan da anlaşılacağı gibi artık Pazartesi günleri TV'de izleyeceğim dizi belli oldu. Güzel Çirkin, yaz sezonunda izleyeceğim diziler arasında yerini aldı.


Bu haftam oldukça zor ve tembelce geçti.

Pazartesi günü, yani gelmesini hiç istemediğimiz ve psikolojik olarak kendimizi yiyip bitirdiğimiz gün birden bire hastalanıverdim. Haftaya elimde peçete, burnumu yırtarcasına silmeyle başladım ne yazık ki. Havanın sıcaklığı bir haftadır normal düzeyde ama ben tir tir titriyorum.

Salı günü iyi geçti diyebilirim. Hastalığım azıcık olsa da geri planda kaldı. Arkadaşımın doğum günü vardı. Gülüp, eğlenince; peçeteymiş, burnummuş, hastalığımmış unutuldu gitti.

Çarşamba günü bunların acısını benden iyice, güzel bir şekilde çıkardı ama. Burnum hiçbir şekilde durmuyor, bir peçete bitti mi hemen diğerini çıkarıveriyordum. Artık okulda hocaları dinlemek yerine tamamiyle burnumla ilgilendim. Hatta bir ara burnumu bu aralar çok boşladım da ilgi çekmeye mi çalışıyor kerata diye de düşünmedim değil yani.

Perşembe günü, Çarşambadan bir farkı yoktu. Aynı şekilde bir halsizlik, üşengeçlik vardı üzerimde. Ne blogumla ilgilenebiliyor ne maillerime bakabiliyor ne de buralarda neler olup bitiyor hiç bilmiyordum. Sizleri de  kendimi de çok boşladım ama durum ortada. Yine de çok sorry.

Cuma günü (yani dün), bütün haftanın en kötü günüydü diyebilirim. Burnum silmekten kıpkırmızı bir hal almış ve kenar kısımları yara olmuş vaziyette. Artık durumun ne derece acı olduğunu siz düşünün. Burnumu silsem bir acı, silmesem daha bir acı. Okula da bu sebeple gitmedim, yatağımın içinde sıcacık sıcacık uyudum durdum. Öğlen saatlerinde arkadaşlarım gelip bana baktılar. Bu konuda şanslıyım neyse ki.

Bugün güzel olacak gibi. Burun akıntım durdu sayılır ama hala yaralardan canım acıyor. Arkadaşımın Salı günü olan doğum gününü bugün bizim evde kutlayacağız. Umarım bu üzerimdeki kırgınlığı, halsizliği alır götürür ve eğlenceli bir gün yaşayarak hastalığımı da bir kenara bırakır, rahatlarım artık.

Zor bir hafta geçirdim ne yazık ki. Sinüzitim ve migrenim de olduğu için yakalandığım gripleri ağır bir şekilde geçiriyorum ve zor kurtuluyorum. Umuyorum ki bu seferkini kolayca atlatabilirim, sizlerin dilekleriyle.

Kendinize kocaman kocaman iyi bakın. Sizleri seviyorum. =)

Burnum İlgi Çekmeye Mi Çalışıyor?


Bu haftam oldukça zor ve tembelce geçti.

Pazartesi günü, yani gelmesini hiç istemediğimiz ve psikolojik olarak kendimizi yiyip bitirdiğimiz gün birden bire hastalanıverdim. Haftaya elimde peçete, burnumu yırtarcasına silmeyle başladım ne yazık ki. Havanın sıcaklığı bir haftadır normal düzeyde ama ben tir tir titriyorum.

Salı günü iyi geçti diyebilirim. Hastalığım azıcık olsa da geri planda kaldı. Arkadaşımın doğum günü vardı. Gülüp, eğlenince; peçeteymiş, burnummuş, hastalığımmış unutuldu gitti.

Çarşamba günü bunların acısını benden iyice, güzel bir şekilde çıkardı ama. Burnum hiçbir şekilde durmuyor, bir peçete bitti mi hemen diğerini çıkarıveriyordum. Artık okulda hocaları dinlemek yerine tamamiyle burnumla ilgilendim. Hatta bir ara burnumu bu aralar çok boşladım da ilgi çekmeye mi çalışıyor kerata diye de düşünmedim değil yani.

Perşembe günü, Çarşambadan bir farkı yoktu. Aynı şekilde bir halsizlik, üşengeçlik vardı üzerimde. Ne blogumla ilgilenebiliyor ne maillerime bakabiliyor ne de buralarda neler olup bitiyor hiç bilmiyordum. Sizleri de  kendimi de çok boşladım ama durum ortada. Yine de çok sorry.

Cuma günü (yani dün), bütün haftanın en kötü günüydü diyebilirim. Burnum silmekten kıpkırmızı bir hal almış ve kenar kısımları yara olmuş vaziyette. Artık durumun ne derece acı olduğunu siz düşünün. Burnumu silsem bir acı, silmesem daha bir acı. Okula da bu sebeple gitmedim, yatağımın içinde sıcacık sıcacık uyudum durdum. Öğlen saatlerinde arkadaşlarım gelip bana baktılar. Bu konuda şanslıyım neyse ki.

Bugün güzel olacak gibi. Burun akıntım durdu sayılır ama hala yaralardan canım acıyor. Arkadaşımın Salı günü olan doğum gününü bugün bizim evde kutlayacağız. Umarım bu üzerimdeki kırgınlığı, halsizliği alır götürür ve eğlenceli bir gün yaşayarak hastalığımı da bir kenara bırakır, rahatlarım artık.

Zor bir hafta geçirdim ne yazık ki. Sinüzitim ve migrenim de olduğu için yakalandığım gripleri ağır bir şekilde geçiriyorum ve zor kurtuluyorum. Umuyorum ki bu seferkini kolayca atlatabilirim, sizlerin dilekleriyle.

Kendinize kocaman kocaman iyi bakın. Sizleri seviyorum. =)

Bugün, okulların kapanmasının ardından gelen ilk Pazartesi. Okullar, iki gün önce kapandı ve sevinen öğrenciler de oldu, bütün yıl çalışmadığına pişman olan da. Ama hepsi de okulların kapanmasıyla bir 'Oh!' çekti. Bana da bir rahatlama, huzur gelmişti. Ne de olsa koca bir yıl daha bitmişti ve yaz tatili de sonunda gelmişti.

Pazartesi günleri; çalışanların ve öğrencilerin korkulu rüyası diyebiliriz. Çalışanlar, işlerine kaldığı yerden devam ediyor fakat bugün çoğu öğrenci, sosyal paylaşım sitelerinde ilk defa Pazartesiye lanet yağdırmayacak. Buna ben de dahilim çünkü, Pazartesi sendromunu derinden yaşayanlardan biriyimdir aynı zamanda. Biz bütün öğrenciler, bugün hep beraber ''Sendromsuz bir Pazartesiye ve yaza merhaba'' kafası yaşayacağız.

Fakat tabii ki çoğu güzel şeyin sonu olduğu gibi, üç aylık yaz tatilinin ardından herkese tekrar bir Pazartesi sendromu yapışacak. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Pazartesilerin yakamızdan düşeceği yok fakat istesek de istemesek de ne yazık ki geliyor ve onu da yaşayıp, çabucak bitirme çabasında oluyoruz.

Her şeye rağmen, önümüzde uzun bir yaz tatili var ve bugün benim gibi sendromsuz uyanan tüm okurlarıma: ''Merhaba!''

Sendromsuz Pazartesiye Merhaba!

Bugün, okulların kapanmasının ardından gelen ilk Pazartesi. Okullar, iki gün önce kapandı ve sevinen öğrenciler de oldu, bütün yıl çalışmadığına pişman olan da. Ama hepsi de okulların kapanmasıyla bir 'Oh!' çekti. Bana da bir rahatlama, huzur gelmişti. Ne de olsa koca bir yıl daha bitmişti ve yaz tatili de sonunda gelmişti.

Pazartesi günleri; çalışanların ve öğrencilerin korkulu rüyası diyebiliriz. Çalışanlar, işlerine kaldığı yerden devam ediyor fakat bugün çoğu öğrenci, sosyal paylaşım sitelerinde ilk defa Pazartesiye lanet yağdırmayacak. Buna ben de dahilim çünkü, Pazartesi sendromunu derinden yaşayanlardan biriyimdir aynı zamanda. Biz bütün öğrenciler, bugün hep beraber ''Sendromsuz bir Pazartesiye ve yaza merhaba'' kafası yaşayacağız.

Fakat tabii ki çoğu güzel şeyin sonu olduğu gibi, üç aylık yaz tatilinin ardından herkese tekrar bir Pazartesi sendromu yapışacak. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Pazartesilerin yakamızdan düşeceği yok fakat istesek de istemesek de ne yazık ki geliyor ve onu da yaşayıp, çabucak bitirme çabasında oluyoruz.

Her şeye rağmen, önümüzde uzun bir yaz tatili var ve bugün benim gibi sendromsuz uyanan tüm okurlarıma: ''Merhaba!''

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.