background img

The New Stuff

Cumartesi Antakya'daydım!


Bu yarı yıl tatili evde oturmadım sayılır. Cumartesi sabahına kadar halamın yanında Samandağ'daydım. Oradan da sizlere iki adet post atmıştım; Samandağ'dan Selamlar ve Samandağ'dan Kareler olmak üzere. Cumartesi sabah Antakya'ya gittim ve akşama kadar da dolandım durdum. Bundan sonrasını resimlerle birlikte anlatacağım. Bakalım neler yapmışım.


İlk olarak tabii ki de koşarak Antakya'nın enfes dönerinden yemeye gittik. Yaz aylarında da gittiğimizden en güzel nerenin yaptığını da biliyoruz artık. Yerin adı Mudurnu. Hakkını gerçekten veriyorlar, şimdi resme bakınca canım yine istedi valla. 


Yemek yedikten sonra çarşıda dolandık durduk. Çarşıda mağazaların çoğu kaldırımdan bir kat aşağıda, resimde de gördüğünüz gibi. Bu benim çok hoşuma giden bir görüntü nedense. 


Ardından Atatürk Anıtı'nın önünde fotoğraf çekildim gördüğünüz gibi ne de sevimli çıkmışım. Anıtın bulunduğu meydan gerçekten harika. Kalabalık yerleri seviyorum ve oradaki ortam çok hoşuma gitti. Kendimi bir an İstanbul sokaklarından birinde yürüyormuş gibi hissettim doğrusu. 


Bu da Antakya'mızın meşhur nehri, Asi. Bir aralar Kanal D ekranlarında dizisi de vardı, baş roller Tuba Büyüküstün ve Murat Yıldırım'a aitti. İzleyenler bilir. 


Asi'den sonra Uzun Çarşı oldu durağımız. Antakya'ya iner inmez ''kapalı çarşı bulalım yeeaa'' diye zırlamıştım ve unutmuşken pat diye çıktı karşımıza. Çok iyi oldu hemen içeriye daldık.


Koştur koştur hemen kitapçılara daldım. 1 saatimizi iki kitapçıda harcadık zaten. Birinde de ucuzluk gibi bir şey vardı kitaplar 3 tl falandı, bunu da değerlendirdik. Gerçek bir yaşam öyküsü olduğundan ilgimi çeken Ölümsüz Aşk adlı kitabı ve Bir Yaz Gülüşü adlı kitabı satın aldık. 


Kitap satın aldığımız dükkan pek bir karışıktı fakat diğeri fotoğrafta da gördüğünüz gibi bence çok hoş. Şu görüntüyü yakalamak için kırk takla attım neredeyse. Etrafımın kitaplarla çevrili olduğu bu yer, cennete düşmüş etkisi yarattı bende. Kendimi huzurlu hissettim yahu.


Bu Cafe'yi de dışarıdan beğendik diye hemen içerisine daldık ama cidden güzel bir yermiş. Cafe'nin içinde aynı zamanda Sanat Merkezi şeyisileri bilmem nesi varmış. Biraz karışık, kapıdan içeri girdiğinizde her şey birbirinin içinden geçiyor. Tiyatro salonu kısmına da 2 Mart'ta Atalay Demirci geliyormuş. Kısmet olursa bende gideceğim bakalım.


Burası Cafe'nin içerisi. Gayet şık bir yer, balkon kısmı daha bir harika. Hemen ona da bakalım.


Şööööyle de bir poz vereyim. Aslında Choco - Coco'mu içmeden önce çekecektim de önüme konulunca dayanamayıp hüplettim hemen, unutmuşum. Bende dedim bari buzlarıyla oynaşırken çekileyim diye. Fena olmamış, iyi iyi. 


Son olarak bu konuya da değinmek istedim. Uzun Çarşı'ya giderken geçiyor olduğumuz bir ara sokağın başında denk geldik bu protestoya. 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda protesto yaptığı için sebepsizce hapse atılan 3 kişinin serbest bırakılması isteniyor. Umarım amaçları gerçekleşir diyorum. 

Beni sabırla okuduğunuz için de çok teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere. :)

3 yorum: Leave Your Comments

  1. Enee Antakya. Ben Samandağlıların arasında büyüdüm Mersin'de. Hep merak etmişimdir oraları.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atlayın gelin ben sizin rehberliğinizi yaparım :) Çok güzel yerler var gerçekten.

      Sil
  2. Evet kırk asırlık Türk yurdu Antakya.....güzel.

    YanıtlaSil

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.