background img

The New Stuff

Ben Sarhoş Diyiliiim!



Ne yazık ki birinin sarhoş olması pek hoş bir durum değildir. Sarhoş olan kişi; güler, ağlar, bağırır, çağırır ve yeri geldi mi de kuzu gibi olur. Ne yaptığını bilmez ve ısrarlı bir şekilde de ‘’Ben Sarhoş Diyiliiim!’’ diye carlayıp durur.

İşte ben de –bir kere daha ne yazık ki- sarhoş olduğumda bu saydıklarımın aynısını baştan sona kadar gerçekleştiriyormuşum. (yazım boyunca –miş, -muş eklerini kullanmalıyım çünkü sizlere de bana anlatılanları aktaracağım!) Ve en acısı da yaptıklarımın hiçbirini ertesi günü hatırlamıyorum ve arkadaşlarım bana anlattıklarında da hem içtiğime pişman oluyor hem de en az onlar kadar halime gülüyorum.

Anlatmaya nereden başlayacağımı ise hiç bilememekteyim. O yüzden en son olayı –ve bize göre en komiği olan- anlatacağım.

O gün arkadaşımın doğum günü ve parti bizim evde oluyor. Akşam da değil parti, güpe gündüz güneş taa tepelerde beynimize girerken ki o vakit. Arkadaşlar falan filan hepsi geldi oturmuşuz. Birilerinin elinde votka birilerinin viski, bira derken gözlerim bir an elimin arasındaki bardağa gitti, baktım votka içiyormuşum. Farkında olmadan bir, iki derken zaten ikiden sonrası benim hafızadan siliniyor. Neler yapmışım neler. Yere kapanıp ağlamamı mı söylesem, millete ‘’Benim neden sevgilim yok neden ha neden!?’’ diye carlamalarımı mı söylesem bilemiyorum.

Asıl komedi de benim evden dışarı çıkmamı istememle ve sonrasında çıkmamla başlıyor aslında. Sahile götürmüşler beni, açık ve temiz havayla kendine gelir belki diye. Tabii çabaların nafile olduğunu söylememe gerek yok.

Sahile vardığımızda bunlar çimliğe oturmuşlar ben de ayakta onlara bakıyormuşum. Sonra çantamdan mini radyomu çıkarmışım –hafıza kartı ile çalışıyor- Bütün müzikleri tek tek geçerek ‘’Bu benim şarkım diiyiiil! Hayıııır bu da diyiiiil oof!’’ diye bağırıp durmuşum. O an kendi şarkım diye nitelendirmiş olduğum şarkıya denk gelince de kendimi çimliğe atmışım ve Allaaah! Bağıra bağıra şarkıyı söylüyormuşum gelen geçen de beni izliyormuş. Bunları duyduğumda bir utandım bir kızardım ki sormayın gitsin.

Bir de o günden kalma bir telefon konuşmam var. O konuşmayı da en yakın arkadaşlarımdan biriyle yapıyorum. Ben çarşının ortasında tek başıma kalmışım bir süre sonra bu da tesadüf beni aramış ben de ‘’Ben tek kaldııım!’’ diye ağlamaya başlamışım o da beni eve doğru yönlendirmeye çalışmış ve başarılı da olmuş. Konuşmadaki diyalogları aynen aktarıyorum:

Arkadaşım: Sen şu an tam olarak nerdesin?
Ben: Kaldırımdaaa.
Arkadaşım: Kaldırımda nerde?
Ben: Yoldaaa.
Arkadaşım: Onu anladık da yol nerdeee?
Ben: Ya caddedeyim işte caddedeeee! Allah’ım yaa oof.
Arkadaşım: Sen şimdi oradan dümdüz git, dümdüz.

Arkadaşım bir süre bana dümdüz gitmemi söyleyince de söylediğim şey aynen şu olmuş. (Arkadaşımın adı şimdilik ‘’Gözlüklü’’ olsun.)

Ben: Gözlüklüüüü.
Gözlüklü: Efendim?
Ben: Bu dümdüz yol var ya bu dümdüz yol.
Gözlüklü: Evet var.
Ben: İşte var ya bu dümdüz yol.
Gözlüklü: Eeeeeeeeee!
Ben: Bu dümdüz yol sana girsiiiiin ehehe!

Tabii o sırada arkadaşımın gülmekten yerlere yattığına değinmeme de hiç gerek yoktur. Ayıp lan bana insanda bir utanma olur, her ne kadar sarhoş olsam da.

Ben: Off çok yoruldum ben artık yürümek istemiyorum.
Gözlüklü: Yürü yürü az kaldı zaten dümdüz git işte.
Ben: Emekliyerek yürüyeceğim şimdi yeter artıııık!
Gözlüklü: (O sırada esprisine) Emekle lan emekle.

Ve ben o sırada bildiğiniz emeklemişim bir süre boyunca ve sevgili gözlüklü o sarhoş halimle bunu yapabileceğime nasıl olmuş da ihtimal verememiş anlayamadım.

Gözlüklü: Lan emekleme emekleme kalk! Allah senin cezanı vermesin salak şey. Bir daha sana içki miçki yok.
Ben: Sana yok içki miçki. Seninle mi uğraşıcam ben be yeter artık be of be of be!

Ve o geceden geriye kalan bir mesaj var. O mesaj da benden gözlüklüye gidiyor. Mesaj aynen şu: ‘’Çok açım mutfağa girdim ne yemek var dedim yemek var dedi ne yemek var dedim dolma dedi nerde dedim orda dedi gittim baktım dolmuş mu dolmamış mı? Bu dolmamış dediiiiim ve odama geçtim şimdi odamdayım.’’

Ya hayır hayır bunlar gerçek olamaz! Ben sarhoş diyiliiiim!

Okuduğunuz bu yazım, Blogum Dergisinin nisan ayında yer aldı! Dergiye göz atmak istiyorsanız tıkk tıkk!

0 yorum:

Yorum Gönder

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.