background img

The New Stuff

''GİBİ''


Etraf sessiz... Arada bir yürüyen insanların ayak sesleri, yerinden çekilip üzerine oturulan sandalyeler ve çevrilen kitapların yaprak sesleri... Bunlar dışında tamamen sessiz bir yere hapsolmuş gibiyim.

Dışarıda hava çok güzel. Sağ tarafımda kocaman bir pencere var. Dışarısını oldukça net görebiliyorum. Uçan kuşları görebiliyor, hafifçe dalları okşayan rüzgarı hissedebiliyorum.

Güneş, her zamankinden daha güzel düşüyor yere. Yeşiller daha bir yeşil, maviler daha bir mavi, kahverengiler bugün daha güzel bir kahverengi. Gökyüzü pürüzsüz, olabildiğine huzur dolduran bir hale bürünmüş.

Böyle zamanlarda çok gülesim geliyor. Sigara dumanını içime gayet sakin çekiyorum fakat dumanı dışarı üflerken kahkaha atıyorum. Dünya, hayat ne kadar da tatlı görünüyor. Yaşanabilir bir harikalar diyarı. Fakat bunların hepsi kocaman bir ''gibi'' başlığı altında toplanıyor. Çünkü bu dünya olabildiğine pis, muhteşem ötesi bir iğrençliği içerisinde barındıran sarhoş bir mekan.

Pencereden dışarısını izliyorum. Mor çiçekler daha mor, sarılar ise daha bir sarı. Bugün güzel bir bahar günü. Bari birkaç saat sefamı süreyim. Kuşlara gülümseyip, yeşili tenimde hissedeyim.

Hadi eyvallah!

Seneye İsveç'deyiz!


Ve en sonunda bu yılki Eurovision koşturmacamızı noktaladık. Toplamda 365 oy alan İsveç, bu yılın birincisi oldu!

İki sene arayla tekrar birinciliğe oturan İsveç, benim favori ilk beşimde ikinci sıradaydı. İtalya birinci sıradaydı fakat çoğu yorumumda İsveç ve İtalya arasında bir çekişme olur diye dile de getirmiştim.

Gecenin en şaşırtıcı olayı ise Rusya'nın 303 puanla ikinci ve İtalya'nın üçüncü olmasıydı. Gay Pride havasında geçen bir yarışmada Rusya gibi bir ülkenin birinci olabilecek olma ihtimali şaka gibiydi. Birincilikten inene kadar şaşkın şaşkın bakıyordum ekrana.

Üzüldüğüm ülkeler de Estonya ve Karadağ oldu tabii ki. Karadağ'ın ilk 10'a girmeyeceğini biliyordum fakat kesinlikle gönlümün birincisiydi. Bu artık alışılagelmiş bir durum. Fakat Estonya benim listemde üçüncü sıradaydı, ilk beşe bile girememesi çok çok tuhaf oldu.

Nihayetinde İsveç'in kazanmış olmasına sevindim. Şarkı ve sahne performansı harikaydı. Ha bir de çok yakışıklı değil mi?

Eurovision Song Contest 2015'te ilk 5:

İsveç
Rusya
İtalya
Belçika
Avustralya

1.Sweden (İsveç)


2. Russia (Rusya)


3. Italy (İtalya)


4. Belgium (Belçika)


5. Australia (Avustralya)


Eurovision Song Contest - Semi Final 2


Merhaba arkadaşlar, Salı günü birinci yarı finali gerçekleştirilen Eurovision Song Contest - Semi Final 1'in ardından dün akşam da ikinci yarı final gerçekleşti.

Tabii ki yaklaşık bir ay öncesinde her iki yarı final üzerine ben de tahminlerimi ve finale kalabilecek olan ülkeleri kendimce belirlemiştim. İlk yarı finalde, bulunduğum 10 tahminden 8'i tuttu, dün akşam gerçekleştirilen ikinci yarı finalde ise 10 tahminden 9'unu tutturdum.

Bir ay öncesinde bulunduğum ve burada sizlerle paylaşmış olduğum tahminlerde, performans sırasında değişiklikler gerçekleştiriyorum. Mesela dün performansları seyrederken, finale kalır diye düşündüğüm Çek Cumhuriyeti ve İsviçre'yi listemden çıkarıp yerlerine Litvanya ve Letonya'yı yazdım. Geçer diye düşünüp de tutmayan o bir ülke de İzlanda oldu.

Gecenin en güzel üç performansı ise şüphesiz; Karadağ, İsrail ve İsveç'in performanslarıydı. Karadağ'ın finale kalmasına çok sevindim. Bu sene Karadağ'ı kesinlikle ilk 10 içerisinde görmek istiyorum. İsrail ise o eğlenceli ve muhteşem şarkısıyla zaten gecenin birincisi oldu. İsveç de tartışmasız bir şekilde geçer diye düşünüyordum ki finalde de İtalya'yla birinciliğe oynayacak. Çoğu kişinin de bahislerinde birinci sırada yer alıyor.

Finale kalan 10 ülke: 

Litvanya
Polonya
Slovenya
İsveç
Norveç
Karadağ
Kıbrıs
Azerbaycan
Letonya
İsrail

Montenegro (Karadağ)


Israel (İsrail)


Sweden (İsveç)


Azerbaijan (Azerbaycan)


Norway (Norveç)


Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Önemli olan ne kadar hızlı vardığınız değil, nasıl vardığınız...
Trafikte aşırı hız yapmayın! Çünkü Trafik Hayattır!



Aşırı hız son yıllarda kazaya sebep olan unsurların başında yer alıyor. Özellikle gençlerin yaptığı trafik kazalarının çoğu aşırı hız nedeniyle meydana geliyor. Doğuş Otomotiv’in kurumsal sorumluluk markası Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ı konusunu ana mesajları arasına alarak projelerini kurguluyor.

Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre trafik kazalarındaki ölümlerin yaş grubu analizinde diğer ölüm nedenleri arasında 15-29 yaş grubu birinci sırada yer alıyor.   Bu durum gençlere yönelik trafik güvenliği kampanyalarının acil olarak arttırılması gerektiğini gösteriyor. Trafik Hayattır platformu bu noktada çok önemli inisiyatifler alarak önemli projeler geliştirdi; 4 senedir devam eden Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitimi projesinin üniversitelerde seçmeli ders okutulmasının yanı sıra, 2014 yılında radyolarda yer alan ‘aşırı hız’ radyo spotu da dikkat çeken bir diğer proje oldu. İki projede birçok önemli ödül aldı. Bu ödüllerden en çok gurur veren ise 2014 Birleşmiş Milletler Genel Kurultay’ın da iki projenin Avrupa’da trafik güvenliğiyle ilgili örnek uygulama seçilmesi oldu.


Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ ile  ilgili projelerine yenisini ekledi ve her birinde farklı trafik güvenliği mesajlarının verildiği bir animasyon serisi üretti. Aşırı hız konulu animasyonda her gün trafikte rastladığımız hatalar vurgulanıyor.  Çocuğunu almaya giden bir babanın trafikte kalmasını ve sonrasında hız yaparak girdiği emniyet şeridinde kaza yapmasını anlatan animasyondan hepimizin çıkaracağı dersler var.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Eurovision Song Contest - Semi Final 1


Dün 60. Eurovision Şarkı Yarışmasının birinci yarı finali, Avusturya'nın Viyana şehrinde gerçekleşti. Uzun bir zamandır büyük bir heyecanla beklediğim yarışmanın ilk yarı finalinde gerçekten birçok ülkeyi şaşırarak izledim diyebilirim. İzliyor olduğum sırada daha önce sizlerle paylaşmış olduğum, ESC 2015 - Semi Final 1, başlıklı yazımda ilk yarı finalden finale kalacağını düşündüğüm 10 ülke arasından birini, listemde olmayan bir ülke ile değiştirdim bile. Toplamda da 10 ülke arasından 8 tanesini tutturmuş bulunmaktayım.

Dün toplamda 16 ülke yarıştı ve birçoğu gerçekten muhteşemdi. Beni en çok şaşırtan ülke ise Yunanistan oldu. Listeme Yunanistan'ı yazdığım zaman ''ihtimal'' olarak görüyordum ve geçmez fikri ağır basıyordu fakat muhteşem bir şekilde seslendirdi Maria Elena şarkıyı.

İkinci şaşırdığım nokta ise Danimarka ve Hollanda'nın finale kalamayıp, Sırbistan ve Gürcistan'ın geçmesi. Sırbistan'ın şarkısı gerçekten güzel fakat kalabileceğine pek ihtimal veremiyordum. Gürcistan'ın şarkısını da çok beğendiğim söylenemez. Açıkçası Hollanda ve Danimarka'ya oranla bence pek de iyi bir şarkı değildi.

En çok sevindiğim şey ise Arnavutluk'un ve Estonya'nın finale kalmış olması oldu. Estonya'ya zaten garanti gözüyle bakıyordum fakat Arnavutluk belki seçilmez diye düşünüyordum, hafif siyasi sebeplerden ötürü ama çok rahat bir şekilde geçti.

Finale kalan 10 ülke:

Arnavutluk
Ermenistan
Rusya
Romanya
Macaristan
Yunanistan
Estonya
Belçika
Sırbistan
Gürcistan
Greece (Yunanistan)


Albania (Arnavutluk)


Belgium (Belçika) 


Serbia (Sırbistan)


Georgia (Gürcistan)


Aşkın Canı Cehenneme!

Hürriyet Bumerang'ın İnstagram sayfasındaki çekilişe katılarak kazandığım bu tatlı kitap, her daim yanınızda taşıyacağınız türden bir kitap.

Ayrılıklar, reddedilişler ve kırık kalpler için teselli (ve öfke) sözleri ile dolu bir kitap ve sizi inanılmaz rahatlatıyor.

Kitabın içerisinde Oscar Wilde'dan Graham Greene'ye, John Steinbeck'ten Charles Dickens'a kadar milyonlarca yazarın, komedyenin ve düşünürün sözleri bulunmakta.

Kitap; Yıkılış, Öfke, Pişmanlık, Yalnızlık, Küçümseme, Toparlanma, Hayata Devam ve Bağımsızlık olmak üzere toplam sekiz adet bölümden oluşmakta. Kitabın en sevdiğim yanı ise her bölüm sonunda, örneğin ''Sen de Anlat Nasıl Yıkıldığını'' şeklinde iki boş sayfa bırakmışlar ve siz de kitaba kendi yaşadıklarınızı yazabiliyorsunuz.

Bunların dışında kitabın iç tasarımı oldukça yaratıcı ve ilgi çekici olmuş. İçindeki sözler de sizi yeri geldi mi güldürüyor yeri geldi mi duygulandırıyor yeri geldi mi de daha fazla öfkelendiriyor.

Ben kitabı çok sevdim. Kesinlikle temin edip okumanızı öneririm. En azından baş ucunuzda bulunsun ki sinirlendikçe açar, birkaç söz okur, sakinleşirsiniz.

Teşekkürler Bumerang!

Haftasonu Neler İzledim?

Grinin Elli Tonu bu haftasonu izlediğim ilk filmdi. Uzun zamandır seriyi okumaya başlamak istiyordum fakat okunacak bir dolu kitabım arasından sıra Grinin Elli Tonuna gelmedi.

Daha önce kitaptan filme uyarlanan hiçbir filmi, kitabı okumadan izlemedim. Filmi etrafımdaki hemen hemen herkes izlemişti ve çoğunlukla gelen yorumlar iyiydi. Ben de artık dayanamadım ve izledim.

Bildiğiniz gibi kitaptan filme uyarlanan bu romanın yazarı E. L. James. Filmin senaryosu ise Kelly Marcel, Patrick Marber ve Mark Bomback tarafından kaleme alınmıştır. Filmin başrollerini ise Jamie Dornan (Mr. Grey) ve Dakota Johnson (Anastasia) paylaşmaktadır.

Film oldukça erotik ve BDSM içerikli. Zengin bir girişimci olan Christian Grey, Edebiyat öğrenci olan masum Anastasia ile bir röportaj sayesinde karşılaşır ve ilk andan itibaren her iki taraf da birbirini arzular. Daha sonra sürekli buluşmalar ve cinsel birliktelikler yaşarlar. Bu dakikadan sonra filmin her sahnesi, Mr Grey'in fantezisi olan şiddet içerikli cinsellik (BDSM) yaşamaya başlarlar. Anastasia bundan ne kadar hoşnut olmasa da merakından birkaç sefer bu birlikteliği yaşar fakat mutlu değildir. İstediği asıl şey ''normal'' bir ilişki yaşamak ve aşık olduğu adamla birlikte uyumak. Filmin sonu hiç beklemediğim bir şekilde duygusal bitti. Bu sebeple sanırım dayanamadan serinin ikinci kitabını alıp okuyacağım. Bir sonraki filmi de bekliyor olacağım.


Bir sonraki izlediğim film ise Hızlı ve Öfkeli 7 oldu. Normalde aksiyon filmlerini seven ve izlemeyi tercih eden birisi değilimdir. Hızlı ve Öfkeli serisinin hepsini izledim fakat pek de sevdiğim söylenemezdi. Fakat Paul Walker'ın ölümünden sonra çıkacak filmi gerçekten merakla bekliyordum. Nihayet çıkınca da bu hafta izleme imkanını buldum ve izledim. Aksiyon filmlerini hala sevdiğim söylenemez ama Hızlı ve Öfkeli'nin 7'incisine tek kelimeyle bayıldım. Çekimlerden oyunculara kadar her şey tamamiyle kusursuz denilecek türdendi ve fazlasıyla etkileyiciydi. Birçok sahnesini ellerim ağzımda izledim. Ve yine filmin sonu beni inanılmaz derecede duygulandırdı.

Bildiğiniz üzere Paul Walker bir araba kazası sonucu hayatını kaybetti. Serinin son filminde Walker'ın rolünü kardeşi oynadı ve böylesi büyük bir yükün altından bence oldukça başarılı bir şekilde çıkmış.


Ve Kayıp Kız. Başrollerini Ben Affleck ve Rosamund Pike'in üstelendiği bu film hafif gerilim tadında.

Filmin konusu: Evli bir çift. Her ikisi de yazar. Gayet mutlu bir şekilde başladıkları ilişkileri sonrasında evlenmelerinin ardından başlayan ufak tefek sorunlar vardır. Bir gün Amy aniden kaybolur. Kocası Nick ise evdeki garipliklerden dolayı hemen dedektifleri evine çağırır ve inceleme başlar. Amy'nin ortadan kaybolmasının ardından bulunan ipuçları oldukça kafa karıştırıcıdır. Evlilikleri boyunca sır gibi saklanılan birçok şey de o sırada yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. Polisler büyük bir hızla Amy'yi arar ve tüm ülke bu olayla ayağa kalkar. Amy'yi sevenler ve hayranları her yerde onu ararlar. Filmin ortasına geldiğiniz andan itibaren filmi kesinlikle ağzınız açık bir şekilde izleyeceksin. Bana göre dahiyane fikirlerle süslenmiş ve son derece muhteşem bir şekilde perdeye alınmış bir film.

Başları ne kadar durağan bir şekilde seyir etse de son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden bir tanesi diyebilirim kolaylıkla. İzlemenizi tavsiye ederim!

Korkunun Anatomisi - Jonathan Santlofer

Merhaba arkadaşlar. Yepyeni bir kitap yorumuyla birlikte sizlerleyim. Kitabı henüz bitirdim ve olayın hala dışına çıkamamış bir vaziyette çabucak kaleme almak istedim yorumumu.

Konusu şimdiye kadar okuduğum gerilim-polisiye kitaplarından tamamen farklı. Oldukça özgün ve ilgi çekici bir şekilde kaleme alınmış bir roman. Fazlasıyla akıcı, sürükleyici ve okundukça kendini daha çok okutan türden bir kitap.

Konusu hakkında çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Sadece şunu söyleyebilirim ki eminim bu bile kitabı merak etme ve okuma hevesi doğuracaktır içinizde. Her gerilim romanında olduğu gibi bir katil var. Fakat bu katilin diğerlerinden tamamen ayrılan bir özelliği var: Ressam.

Katilimiz, kurbanlarını öldürmeden önce onları nasıl öldüreceğine dair çizimler yapıyor ve çizimini cesedin yanına bırakarak ortadan kayboluyor. Kitabımızın ana karakteri olan Nathan Rodriguez de bir adli ressam. Müthiş bir yeteneği var ve katili bulmasını sağlayacak iki şeyden biri yeteneği. Diğeri ise inanılmaz derecede güçlü olan bir hissiyat duygusu.

Kitaptaki bazı çizimleri paylaşmak istiyorum sizlerle son olarak. Fakat ondan öncesinde kesinlikle kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Son zamanlarda okumuş olduğum en iyi ve başarılı kitaplardan birisi.




Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar “Biz Mektup Yazardık” Sergisi’nde!

İş Sanat Kibele Galerisi’ndeki “Biz Mektup Yazardık” Sergisi geçmişi günümüze taşıyor.
Bursa’nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım burda  yatıyor


İşte mürekkep bu dizelerdeki gibi damlar Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kaleminden… Sanatçı, 64 yıllık hayatına sığdırdığı sanat tutkusunu, aşklarını, sevinçlerini, hüzünlerini, dostluklarını çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Anadolu’nun naifliğiyle yakın dostu Nâzım Hikmet’e yazdığı bu dizelerdeki gibi aktarır kâğıda ve tuvallere… Onun şiirlerindeki ve tablolarındaki narlar, dutlar, ayvalar kimi zaman sevdiği kadına duyduğu özlemi kimi zamansa amansız bir kara sevdayı anlatır. Babasından Batı Edebiyatı’nı, annesinden Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı öğrenen sanatçı Anadolu’nun toprak damlı evlerinden, İstanbul’un martılarından, köpüren denizinden, Âşık Veysel’in sazından dem vurur…
Bedri Rahmi Eyüboğlu iç dünyasını tuvallere ve şiirlere aktarırken sanat, edebiyat, siyaset ve iş dünyasının önemli isimleriyle gerçekleştirdiği, yaşadığı döneme ışık tutacak mektuplaşmaları da tarih yolculuğundaki yerlerini alıyor.  Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlayıp Paris’te süren eğitim hayatından, resim tutkusunun peşinden gittiği Anadolu’daki yurt gezilerine kadar sanatçının yaşamından birçok kesiti yansıtan mektuplar, “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi ile İş Sanat Kibele Galerisi’nde ilk kez gün yüzüne çıkıyor.
Sergi, hem sanatçının kaleme aldığı hem de kendisine gelen yüzlerce mektubun Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından uzun soluklu ve titiz bir çalışma ile kitaplaştırılmasına paralel olarak hayata geçiriliyor. Sanatçının gelini Hughette Eyüboğlu’nun hazırladığı, editörlüğünü Rûken Kızıler’in üstlendiği kitabın ve serginin tasarımı Emre Senan tarafından gerçekleştirildi.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Avrupa’da öğrenci olduğu günlerden Akademi’de öğretmen olduğu günlere pek çok anıyı barındıran mektuplar, orijinal olarak sahiplerinin kendi ifadeleriyle ve kendi imzalarıyla ziyaretçilere ulaşıyor. Sadece ressam ve şair olarak değil mozaik, seramik, vitray ve yazma sanatçısı, heykeltıraş, öğretmen ve yazar kimlikleriyle de sanatımıza kalıcı eserler bırakan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun pek çok isimle sürdürdüğü yazışmaları aynı zamanda sanatçılar arasındaki kuvvetli bağı da gözler önüne seriyor. Her biri tarihi belge niteliğindeki mektuplar; sanatçıların o dönemde yaşadığı ekonomik sıkıntılara dair fikir verirken, yaşanan zorlu koşullara rağmen gerçekleştirdikleri idealleri ile tarihe not düşürebilmeyi başarmış bu insanların umutlarını yitirmediklerini de en iyi şekilde ortaya koyuyor.
Sanatçının Nâzım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Muallâ, Âşık Veysel, Adalet Cimcoz, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek, İbrahim Çallı, Andre Lhoté, Fahrünisa Zeid, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin, Cemal Tollu, Nurullah Berk ve Arif Kaptan ile mektuplaşmalarının her biri ziyaretçilerde ayrı bir tat bırakmayı vaat ediyor. İş dünyasının önde gelen isimleri Vehbi Koç ve Nejat Eczacıbaşı’nın mektupları da Eyüboğlu arşivinin önemli parçaları arasında yer alıyor.
Serginin bölümlerinden biri de Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yaşamını şekillendiren iki kadın, eşi ressam Eren Eyüboğlu ve büyük aşk yaşadığı, “Karadutum” dediği Mari Gerekmezyan ile mektuplaşmalarından oluşuyor. Eren Eyüboğlu, büyük aşk yaşadığı Karadut’u sonsuzluğa uğurladıktan sonra eşinin elini bırakmayarak o zor günleri atlatmasına ve resme odaklanmasına yardımcı olacak kadar güçlü iken, diğer taraftan Mari Gerekmezyan ise ölümünün ardından bile gözlerini yaşartacak kadar sevdalı olduğu bir isim.

64 yıllık yaşamına çok şey sığdıran Bedri Rahmi… 
İş Sanat Kibele Galerisi’nde çağdaşlarıyla yazışmalarının ilk kez gün yüzüne çıktığı “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi ile anılan sanatçının hayat hikâyesi Trabzon’da başlar. Takvimler 1911 yılını gösterdiğinde Görele Kaymakamı Mehmet Rahmi Bey ve Lütfiye Hanım’ın ikinci çocuğu olarak hayata merhaba der. Asıl adı olan Ali Bedrettin, zaman içinde önce Bedir’e sonra Bedri’ye dönüşür.  Babasının görevi dolayısıyla yerleştikleri Trabzon’daki lise resim öğretmeni ünlü ressam Zeki Kocamemi tarafından keşfedilir. Sanatçı yine bu dönemde edebiyata da merak salar ve ilk şiirlerini yazmaya başlar.
1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı gibi Türk resminin mihenk taşlarının öğrencisi olma şansına erişir. Edebiyata olan ilgisinin üzerine düşer ve Ahmet Haşim’den estetik ve mitoloji dersleri alır. 1930’larda hayat onu bu kez Fransa’ya götürür. Dijon ve Lyon’da bir yandan çalışarak Fransızcasını geliştirmeye çalışırken, bir yandan da Gauguin, El Greco, Cezanne gibi beğendiği ressamların eserlerini kopya eder. Sanatçı, ileride hayatını birleştireceği Ernestine Letoni (Eren Eyüboğlu) ile de Fransa’da tanışır. 1940’lı yıllara gelindiğinde kalbine “kara saplı bir bıçak” gibi saplanan Mari Gerekmezyan girer. Asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapar, sanatçı bu büste duyduğu minneti Mari’nin çeşit çeşit portrelerini yaparak ve ona şiirler yazarak yanıtlar. Artık bütün İstanbul ve elbette Eren Eyüboğlu bu tutkulu aşktan haberdardır. Bedri Rahmi Eyüboğlu 1975 yılındaki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı aşkla, resimle, edebiyatla, dostlarıyla, dönemin önde gelen kültür ve düşünce insanlarıyla bir arada geçirir.

Meraklıları için 5 Mayıs - 20 Haziran arasında İş Sanat Kibele Galerisi’nde ziyaret edilebilecek “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi, sanat ve kültür tarihimizde eşine az rastlanır bir iz bırakmayı vaat ediyor. Sergide orijinal el yazılı mektuplar ve sanatçının çizimleriyle süslediği desenli zarfların yanı sıra mektuplaşılan isimlerin Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından yapılmış portreleri de yer alıyor. Serginin ziyaretçilerini güzel bir sürpriz de bekliyor. İsteyen katılımcılara, sanatçının desenleriyle hazırlanmış mektup ve zarflarla sevdiklerine yazma imkânı sunuluyor. Şimdi özlemle andığımız eski günlerdeki gibi mektup yazma zamanı!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Gülşen - Bangır Bangır (Albüm)

Gülşen, uzun bir aradan sonra yaza damgasını vuracak bir albümle geri dönüşünü yaptı müzik piyasasına. Albümün bütün şarkılarını dinleme fırsatını henüz dün buldum ve bugün de albümün yorumunu paylaşmak istedim.

Gülşen, Bangır Bangır albümünün ilk klibini de albüme ismini veren şarkıyla yaptı. Albümün çıkışını bu şarkıyla yapmış olması gerçekten çok doğru bir karar olmuş. Hem yaz boyunca plajlarda, clublarda tekrar tekrar çalınabilecek bir parça hem de gerçekten çok güzel, kıpır kıpır bir şarkı. Klibi de oldukça başarılı.

Albümün kapağını ilk gördüğümde -ki siz de eminim aynısını düşünmüşsünüzdür- aklıma direkt Katy Perry'nin Roar klibi geldi. Tema ve dizayn birebir aynı. Baktığımız zaman birebir kopyalamış olduğunu görebiliyoruz tabii ama benim için önemli olan bir diğer şey de içeriği. Yani albümdeki şarkılar. Bir iki şarkı dışındaki tüm şarkılarını telefonuma indirdim. Dünden beri de tekrar tekrar dinliyorum.

Umarım Gülşen, bu albümle yakalamak istediği başarıyı elde eder. Bana sorarsanız sadece Bangır Bangır şarkısıyla bile edebilir. Klip Youtube kanalında 28 Nisan'dan bugüne, şimdiden 1 milyon tıklanmayı geçti bile.

Bangır Bangır klibiyle birlikte en çok beğendiğim üç şarkıyı da paylaşmak istiyorum. Siz de albümü bir yerinden dinlemeye başlarsanız iyi olur. Bu yaz bize denizde, havuzda, yolda, clublarda eşlik edecek şarkılar bunlar!




Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.