background img

The New Stuff

Acımasız Dalgalar

Saat gece 10 gibiydi. Belki de 11'di. Sahil boyunca tek başıma, etrafıma bakmadan. Yanımdan geçen hiçbir insanın yüzlerini göremiyorum. Sadece ellerini, ayaklarını ve... ve sadece telaşlarını görüyorum. Hepsi öyle değil ama, bir çoğu oldukça sakin ve arkadan kahkahalarını bırakarak geçiyorlar yanımdan. Aldırış etmiyorum. Etmemem gerekiyor. Yolum uzun, sadece buna odaklanmalıyım. Sadece buna...

Aklım bir ton dolu. Gözlerim yere sabit bir şekilde yürüyorum. Yavaşça ve kollarımı hareket ettirmeden. Hiçbir şeyin farkında değilim, hiçbir şeye ayak uyduramıyorum. Taşlara sertçe vuran dalgalar dışında. Bir an duraksayıp sağıma doğru hafifçe dönüyorum. Bir süre hala başımı kaldıramıyorum, duruyorum öyle. Dinliyorum biraz daha, bir süre dinlemeye devam ediyorum dalgaların sesini ve arada birbirlerine karışmasını.

Başım hala eğik. Az sonra hepsinden daha sert bir dalga taşlara daha da sert bir şekilde çarpıyor ve bir miktar su parçacıkları yüzüme değiyor. Hafif ve yumuşak bir değme bu, rahatsız etmiyor. Sadece bir an için kendime geldiğimi hissediyorum. Hissediyorum, evet... Başımı kaldırıyorum yavaşça, bakıyorum önümde uzanmış sonsuzluğa. Dalgalar ardı ardına gelmeye devam ediyor. Hep düşünmüşümdür; Deniz, neden gökyüzünü kıskanıyor diye. O siyah olduğunda neden maviliğini, yeşilliğini ve güzelliğini bir kenara bırakıp o da siyaha bürünüyor? Çok durmuyorum bunun üzerinde. Sadece çok uzakta birbirine yakın, bir çok ışık görüyorum. Acaba şu an oralarda benim gibi durup düşünen, daha doğrusu düşünemeyen bir insan var mı diye.

Tekrar yavaş hareketlerle dönüyorum, kafamı eğmeden. İnsanların yüzlerine bakıyorum. Önümden geçen herkes bana bakıyor ve ardından kafalarını çevirip yollarına devam ediyorlar. Hiçbirinin gözlerine bakmıyorum, baksam aldanacağım çünkü. Ama fark edebiliyorum bana baktıklarını. Gülümsüyorum. Yüzüme yapmacık ve fazla abartılı bir gülümseme yerleştiriyorum ve kafamı daha da dikleştiriyorum. Hızlı ve az önceki beni hatırlatmayan adımlarla ilerliyorum. Ama gülüyorum, hep gülüyorum...

4 yorum: Leave Your Comments

  1. Gülüp hayatını , başkalarının hayatınıda mahfedebilirsin. Acını dışarı göstersen, herkes seni anlasa, acını unutmak için başka yollar denemeyipte mutluluğunuzu tekrardan sağlayacak şeyler yapsan daha karlı diye düşünuyorum. Umarm dinlersin. Bu arada yazılarıni gelistirmişsın. Tebrik ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acımı dışarı vurduğum zamanlarda genelde zararlı taraf yine ben oluyorum. Acı çekiyorum diye etrafımdakilere da acı çektirmem ve böyle rahatlamam pek adilce değil diye düşünüyorum. Yorumunuz için de ayrı bir teşekkür ederim.

      Sil
  2. Deniz ve gökyüzü ilişkisi ilgimi çekti. :)

    YanıtlaSil

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.