Her zaman gittiğimiz lokantadayım. Her zaman oturduğumuz masaya doğru ilerliyorum. Bakıyorum ki başka aşıklar bizim yerimizde otuyor. Sinirleniyorum. Bağırıp, çağırıyorum. Nedenini soruyorlar, bu masaya oturmak istediğimi söylüyorum sakince. Kalkıyorlar yerimizden. Oturuyorum, her zaman oturduğum sandalyeye. Tek değişen şey, bu sefer karşımın boş olması.
Çağırıyorum garsonu, siparişimizi veriyorum. Yemeğin yanında da senin sevdiğin gibi kırmızı şarap söylüyorum. Ne çok severdin. Garson bana deliymişim gibi bakıyor: ”Bakma öyle!” diyorum. ”Bir arkadaşım gelecek. Önden siparişi vermemi istedi, gelene kadar hazır olsun diye.”
”Estağfurullah efendim.” deyip, çekip gidiyor.
Gitme garson bey, sen de gitme. Sessizliğin ortasına sen de atma beni.
…
Getiriyor garson verdiğim siparişleri. Pardon, beraber verdiğimiz siparişleri. Benim servisimi açtıktan sonra sıra senin servisini açmaya geliyor. Bu sırada garson bana göz ucuyla arada bir bakıyor. Görmediğimi sanıyor. Belki de benim de ona göz ucuyla baktığımı, onu kontrol ettiğimi anlamıştır. Ne bileyim işte…
”Gelecek” diyorum yine. Bir şey söylemiyor.
Yemeğime başlıyorum. Her lokmamdan sonra, kadehlerimizi tokuşturup bir yudum da şaraptan içiyordum. Anlamıyorum aşkım, sen çok severdin şarabı hem de kırmızı. Neden daha bir yudum bile almadın? Hasta mısın yoksa? Başın falan mı ağrıyor?
Boş ver sevgilim. İçmesen de olur, kendini zorlama. Ben ikimizin de şerefine içerim. Aşkımıza içerim ben…
Bak, çiçekçi masaları dolaşıyor. Hatırlıyor musun? Bundan önceki gelişimizde yine aynı adam gelmişti de gül vermek istemişti bir tane. İstememiştim. Sen çok istiyordun, farketmiştim. Almamıştım yinede. Üzülmüştün, ama belli etmemeye çalışıyordun. Anlamıştım ben çok üzüldüğünü. Ama sonra eve gittiğimizde bütün evin güllerden kıpkırmızı olduğunu görünce ve ardından sana evlenme teklifi ettiğimdeki bayılma anın gözümün önünden gitmiyor. Ne güzel günlerdi…
Adam yanıma geldi, bu sefer bütün hepsini aldım aşkım. Geldiğinde vereceğim hepsini sana. Söz.
Biliyor musun sevgilim, yalnızlık çok kötü. Hele de o yalnızlık, sensizlikle birleşince ortaya felaket bir sonuç çıkıyor.
Belki de şimdi etrafımdaki insanlar kendi kendime konuşup, gül aldığım, bardağımı tokuşturduğum için bana gülüyorlardır. Alay ediyorlardır. Belki birileri kafama vuruyordur, biri kravatımdan tutup yerde sürüklüyordur. Bilmiyorum, hissetmiyorum hiç bir şey. Başka acıların hiç biri, sensizliğin acısından daha acı değil.
Bir yudum daha şarap içmek istemiyorum.
Senden bir yudum içmek istiyorum sevgilim…
0 yorum:
Yorum Gönder