Beni bu karanlığa kim sürükledi, kim hapsetti beni buraya, kim beni bu karanlığın ortasında yapayalnız bıraktı?
Odanın içerisinde sadece bir mum vardı. Odanın yarısını aydınlatıyordu sadece. Dikkatle inceledim mumu. Yaklaştım yanına ve başladım izlemeye. Garip, gerçekten garip. Nefesim, mumun üzerindeki alevi titretiyordu. Sanki benden başka biri daha, bir nefes daha varmış gibi hissetmeye başlıyordum. Umut doluyordu içime, aniden.
Mum gittikçe küçülüyor, sanki son nefeslerini alıyormuş gibi, biri onu boğazından sıkıyor da çırpınıyor, yaşamak için direniyormuş gibi hareketlenmeye başlıyor alevi. İçimi bir korku kaplıyor bu sefer de. Kurtarmak istiyorum sanki onu, çaresizce. Ya onu kurtarıp kendimi karanlığın ellerine verecektim ya da onun son nefesi ile birlikte alacaktı karanlık beni içine.
Mum ağlıyordu. Önce iç kısmı yani gözleri doluyordu. Sonra kendini tutamıyor, bırakıyordu yaşları. Hızlı bir şekilde akarken gözyaşları, donuyordu aniden. Bu neydi peki şimdi? Bir son mu yoksa yeni bir başlangıç mı?
Dayanamayacaktım galiba. Tam ciğerlerime havayı doldurmuş üfleyecekken... Her şey için çok geç kalmıştım, bunu anladım. Kapkaranlık odanın içinde son nefesini veren mumun üzerinden yavaşya yok olan dumanı izledim, son defa.
Geriye doğru sürükledim yerde kendimi. Sırtım duvara çarpınca az önceki yerime geldiğimi anlamıştım. En iyisi uykuya dalmaktı. İki büklüm oldum. Kafamı bacaklarımın arasına yerleştirdim ve uyumaya çalıştım. Uyumak ve uyandığımda bu korkunç yerde uyanmamayı diledim.
yine güzel bir yazı yazmışsın. tebrikler :)
YanıtlaSilhttp://www.teknofiber.net/
https://www.facebook.com/mustafaxcakmak
Teşekkür ederim. :)
Sil