İz, yeni bir roman değil ve bir çoğunuz da okumuşsunuzdur muhtemelen. Okumasanız da konusu hakkında bir bilgiye sahipsinizdir diye düşünüyorum. Ben de okumadan önce baba-kız arasındaki ilişkiyi anlatan bir roman olduğunu biliyordum.
Canan Tan'ın İz adlı romanı dışında okuduğum iki kitabı vardı: Eroinle Dans ve Yüreğim Seni Çok Sevdi. Eroinle Dans'ı 'aman aman' bir şekilde okumadım doğrusu. Fakat Yüreğim Seni Çok Sevdi, ciddi anlamda çok başarılı bir roman ve kitaplığımda baş köşelerde. Canan Tan'ın romanlarındaki konular çok başarılı ve basit olmayan konular. Fakat anlatımı sürekli aynı. Bunun yararı da mutlaka vardır fakat bunca yıllık yazarsın, birazcık farklılık göstermenin bir zararı olacağını düşünmüyorum.
İz romanına gelecek olursak. Yine farklı ve daha önce benzer bir konuyu görmediğim fakat yaşamımda kolayca karşılaşabileceğim bir olayı ele alıyor.. Eroinle Dans'taki düşüncelerimle aynı değeri taşıyor. Son bölümlerine doğru sadece birazcık hareketlilik, şaşırma ve okuma isteği uyandırıyor. Kitapta bana batan şey, bazı devrik cümlelerin çok fazla devrik olması. Yani ortaya güzel bir cümle çıkaracağım derken karmakarışık bir şeyler çıkmış.
Benim düşüncelerim, eleştirilerim bunlar. Tabii ki bundan sonrası sizlerin takdiri. Her zaman şunu söylerim: Bir kelimeyi herkes aynı okur ama hiç kimse aynı yorumlayamaz.
İyi okumalar...
Tanıtım Bülteni:
Biz mi İZ'in peşinden koşarız İZ mi bizi kovalar?
Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü.
Babasına hayran Verda, hatta aşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş.
Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir.
Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini...
Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde,
yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım.
Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi?
Keşke hep küçük kalsalardı...
Ne oldu ayrıldı ellerimiz baba?
Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim...
Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...
0 yorum:
Yorum Gönder