Uzun zaman oldu...
Elimde, kaynamış suyun içine bırakmak üzere olduğum bir çay poşeti var. Suyun fokurdayışını duyuyorum. Fakat ne uzanıyorum suyu almak için ne de altını kapatıyorum ocağın.
Bir süre sonra bakmakta olduğum ateşin hızı azalıyor. Yavaşça, yavaşça sönüyor. Etraf hafiften gaz kokuyor. Bu sefer bir hamleyle kapatıyorum ocağın altını ve suyu alıyorum.
Boşaltıyorum bir bardağa ve çay poşetini içine bırakıyorum. Döne döne dibe çöküyor. Kırmızı rengini suya salıyor. Suyun rengi bir süre sonra değişiyor. Pembemsi, kırmızımsı bir renk... Gaz kokusu yok oluyor. Etrafım çilek kokmaya başlıyor. Tatlı, şekerli bir çilek kokusu...
Gözlerimi kapatıyorum, bardağı elime alıyorum ve kokuyu iyice içime çekiyorum.
Uzun zaman oldu...
Elime kalem almayalı uzun zaman oldu. Bir şeyler karalamayalı, içimde biriken gözyaşlarımı kalemimden akıtmayalı çok uzun zaman oldu. Yalnızlığım içimde büyüyor. Fakat gözyaşlarımı hiçbir zaman geçemiyor. Bir zaman geliyor ki, o suda boğulacak gibi oluyor yalnızlığım. Ve öyle de oluyor...
Can çekişiyor... Kurtarmak istiyorum ama kulağıma fısıldıyor bir ses: ''Hayır, bırak!''
Ben de biliyorum; tutsam elinden yalnızlığın, yine acıya boğulacağım. Yine sessizliğe gömüleceğim.
Bırakıyorum, gidiyor... Çığlık atıyor, kurtarmamı istiyor... Bir zaman sonra susuyor...
Uzun zaman oldu, biliyorum...
Ama bütün suç kışta. Çok geç geldi. Özletti kendini. Fakat olsun, şu an yanımızda ya. Sarmış dört bir yanımı, üşütüyor beni. Hoş bir serinlik bu. Özlediğim bir his...
Uzun zaman oldu, biliyorum...
Yatağıma geçiyorum ve bir sigara yakıyorum. Dumanı tavana doğru süzülüyor. Zamanla yok oluyor.
Ve ben, bir kış gününde daha son nefesimi veriyorum...
0 yorum:
Yorum Gönder